Yok yok, bizdeki “Kemalizm soslu laikliğin” adam olmaya niyeti yok!
Adam olmaktan kastım öyle dört başı mamur bir adamlık da değil bu arada. Az buçuk aklı başında şeyler söyleyip aleme madara olmasınlar yeter.
Bir dönem gazetelerde “Hac bu sene de Kurban Bayramına rastladı” ya da “Camiden çıkanlar Kur’an’dan hadisler okuyarak dağıldılar” türünden şeyler yazarlardı ya, uzun bir süredir bu tip şeylere rastlamıyorduk.
Bu biraz da mahallesini değiştiren kompleksli, hastalıklı “ilahiyatçı-yazar” bazı namübarek zatların gönüllü danışmanlığa soyunmasından kaynaklanıyor; ama neyse…
İşte tam da “artık öyle saçma haberlerle karşılaşmayacağız, biraz da şeytani yönü güçlü, “altın tastaki zehir misali” sözler duyacağız” dediğimiz anda karşımıza kinin kör ettiği gözlerle, cehalet örnekleriyle çıkıyorlar.
Bakın 1940’lı yıllarda faşist, 70’li yıllarda sosyalist, 2010’lu yıllarda liberal; ama her zaman Kemalist olan bir yayın organı bir haberini sosyal medyada şöyle paylaşmış:
"Lise ders kitabında skandal: Kefenli, kabirli, tabutlu, cehennemli eğitim"
Kaale almayacaktık; ama “kaşarlanmış Kemalistlerin” köşe başlarını tuttuğu bir başka yayın organı bunu manşetine alınca (üzerinden biraz zaman geçmesine rağmen) değinelim dedik.
İlk başta “acaba” deyip duruyorsun.
Koca yayın organı “Nisan bir şakası” yapacak değil ya!
Ama bu dinciler de çok oluyor yani! Bilimin ufuklarına yelken açacak çocukların kefenle, kabirle, cehennemle ne işi olur?
Nasıl olsa hiç ölmeyecek, yanına, bilgisayarını, tabletini alamadan, 2 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğinde bir çukura konmayacak, öyle değil mi?
Hem Matematik, Fen Bilgisi kitaplarına böyle şeyler koymanın bir mantığı var mı?
Ama biraz duruyor, kitabın ismine bakıyor ve işte o zaman dumura uğruyorsun.
Kitabın ismi: Din Kültürü ve Ahlak bilgisi…
Kitapta namazdan söz edilirken haliyle cenaze namazı da anlatılıyor, ölünün yıkanması ve kefenlenmesine, kabir, cennet-cehennem ile ilgili bilgilere de yer veriliyor.
Yani Din dersi kitabında “din” anlatılıyor, başka bir şey değil.
Ama işte bizim “din” kelimesini duyunca “kini kabaran” laikçi güruh bunu hazmedemiyor ve “skandal” olduğuna hükmediyor.
Dedik ya bunların adam olmaya niyeti yok!
MEVZU DERİN
İlhami Güler adında bir ilahiyat öğretim üyesinin Peygamberimizin sevgili torunu Hz. Hasan ile ilgili edep dışı yakıştırmaları üzerine çok sayıda tepki mesajları verildi.
Bir defa şunu belirtelim:
Hadis-i Şeriflere, hadis tarihine her zaman şüpheyle yaklaşan bu tiplerin kimi tarihi rivayetlere “kesin gerçeklikmiş” gibi bakması ve onun üzerinden çıkarımlarda bulunması ciddi bir çelişkidir.
“İlim adamı eldeki verilere adaletle yaklaşır ve objektif sonuçlara ulaşır” diyeceğim; ama bu tiplerin ilim adamlığından çok tribünlere oynayan, şov meraklısı “filim adamlığında” daha çok gözü var gibi görünüyor.
Ama yine de sert tepkilere şaşırdığımı söylemeliyim.
Adı geçen şahıs yıllardır, Hz. Hasan’ın dedesine inen Kur’an-ı Kerim hakkında son derece saygısızca ifadeler kullanıyor.
Yani adam bırakın hadisleri, müctehid imamları, sahabeyi, Kur’an konusunda bile saygısız ve pervasız bir dile sahip.
Laikliği Müslümanların İslam’ı yorumlayışından daha güvenli bulacak kadar kompleksli biri.
İslam’daki dinamikleri ortaçağ Hristiyan teolojisi üzerinden okuyup yorumlayacak kadar kendini “dışarıda” gören biri..
Adamın “tarihselciliğine”, tarihselciliğin çıkış noktasına ve oryantalizmle, batının dayatmacı laik zihniyetle, Ford Vakfı’yla olan derin bağlarına girmeyeyim şimdi. Sanırım “gemi bu kadar ağırlığı kaldıramaz” gibi geliyor bana.
Yani mevzu “çok derin” yerlere gidiyor.
İşte bu sebeplerden dolayı, önümüzde böyle bir tip olduğu için tepkilere şaşırıyorum.