Gündem; yerel seçim ve ekonomiyle yorumlansa da esas gündem gittikçe daha çok dillendirilen “af meselesi” oluyor. Sayın Bahçeli'nin ‘Bazı Suçlarla İlgili Ceza Sürelerinin Şartlı İndirimi ile Tutuklu ve Hükümlülerin Salıverilmesine Dair Kanun Teklifi' meclisin açılışıyla daha çok gündeme gelecek gibi görünüyor.
Sayın Erdoğan 2 yıl önce “Böyle adalet olmaz. Onun için binlerce insan, on binlerce insan yandı. Ve bu insanlar ne yazık ki 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl hapishanelerde çürüyen vatandaşlarımız var. Bunlar oldu. Şimdi bunların düzeltilme fırsatını yakaladık. İşte bunu iyi değerlendirmemiz lazım.” demişti.
Aradan iki yıl geçti ve hiçbir gelişme olmadı. AK Partililere sorduğumuzda ‘acele etmeyin, ortam müsait değil, gözler üzerimizde” gibi gerekçelere sığınıp meseleyi göz ardı ediyorlar. Hâlbuki Cumhurbaşkanı, yukarıdaki sözleriyle bir kıvılcım çaktı ve halkı beklenti içine sokup meseleyi adeta soğutucuda unuttu. Bahsettiği fırsat bir türlü değerlendirilmedi. Hâlbuki halkın nazarında Cumhurbaşkanı'nın böyle bir tabiatı yok. Peki neden “28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurları” hakkında bir adım atılmıyor?
Gündemde olan ve Sayın Bahçeli'nin seçim vaadi olarak dile getirmesiyle gündemdeki sıcaklığını koruyan bu teklif, “28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurları” hakkında değil. Hırsızlar, katiller, organize suçlar, uyuşturucu ve benzeri suçlardan içeride yatanlar hakkındadır. Bahçeli cezaevlerindeki doluluk oranından bir isyan çıkar endişesiyle yer boşaltma düşüncesinde olup adli birtakım mahkumları çıkartma ve yer açma peşindedir. Erdoğan ise adli mahkumları af etmeyip ancak “devlete karşı” olanları yani siyasi mahkumları devlet olarak af etmeyi dile getirdi. Ancak Sayın Erdoğan hiç olmadığı kadar sessizliğe bürünürken Bahçeli gündemi hep sıcak tuttu. Birinde gayrette ısrar, diğerinde sessizliğe gömülmeye şahit oluyoruz. Şimdi orta bir yol bulma adına aftan çok ceza indirimi uygulama adına söylemler geliştiriliyor.
Asıl korku, PKK ve FETÖ'nün başları ile ileri gelenlerinin bu işten yararlanıp yararlanmayacaklarıdır. Bu mesele Rahşan affına döner mi endişesiyle dile getirilmeyen düşüncelerdir. Af ya da ceza indirimi sonrası mahkumların geriye dönük haklarının “eşitsizlik” adı altında mahkemelerce yaygınlaştırılıp yaygınlaştırılmayacağı korkusudur.
Bu endişe ve korkular, Sayın Erdoğan'ın kaplumbağa hızıyla hareket etmesine sebep oluyor diye düşünülse de “adaletsizlik” için hiçbir gerekçe olamaz.
26 yılı aşkındır cezaevlerinde haksız bir adalet sonucu hala bulunan “28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurları”nı yalan yanlış delillerle ve FETÖ ve 28 Şubat darbesinin siyasi düşüncesi doğrultusunda yılların gadrine uğratan:
Hakimler, savcılar ve polisler şu an mahkûm veya yurtdışında kaçak olarak bulunuyorlar.
Haklarında müebbet cezalar veriliyor.
Buna karşın bunların mağduru olanlar ise kendileriyle beraber cezaevlerinde yan yana yatıyorlar. Sayın Erdoğan buna sessiz. Sayın Bahçeli ise yanlış veya eksik bir çözüm peşinde.
Bu insanların kimi sağlık sorunlarına çözüm getirilmediği için içerde kimi de çıkar çıkmaz vefat etti. Kiminin anne-baba ve eşi gözleri açık oğullarının hasretiyle vefat ederken kimi de ziyaretler için yollarda trafik kazalarında ebedi aleme göçtü. Kimi vefat eden anne-baba veya eşi-çocuğu için taziye talebinde bulunmasına rağmen bırakılmadı kimi de 2 saatliğine götürüldü.
Şimdi de damatsız evlenip mahrum bırakıldıkları dünya evine girme haklarını, düğün değil de adeta cenaze eviymiş gibi icra etmeye çalışıyorlar. İçleri kan ağlayan anneler, babalar, kardeşler ve gelinlerle… Acı ve elem dolu, sevinçten ve damattan mahrum düğünlerle…
Bu mağdurların sesi ne zaman duyulacak diye beklerken “5 yıl, 10 yıl, 15 yıl hapishanelerde çürüyen vatandaşlarımız var” sözü herhalde mağdurlar için söylendi diye düşünemeden edemiyor insan. Artık “Adalet” Demokles'in kılıcı değil, gönüllerin huzur bulması için olsa da mağdurlar ferahlasa.