Afganistan’da herkes ne ektiyse onu biçti. Yerliler zafere erdi, korsanlar da mağlup oldu; ama hesaplar henüz bitmedi.
Yenilenlerin hesapları bozuldu, acıları ve kayıpları büyük.
Büyük Şeytan’ın şahsında; binlerce asker, ilah diye taptıkları iki trilyon dolardan fazla para heba oldu. 20 yıl boyunca her çirkefe, karanlığa, sahte ve düzmece ilahların boş vaatlerine inandırdıkları küçük; ama mutlu, gafil, seküler azınlığı kaderine terk ederek gittiler.
Terk etikleri o azınlık içinde; inancını arayanlar; değerlerinden vazgeçenler vardı. Kendi insanına, Batı adına işkence eden, “Şu tepenin ardındaki Yeşil Vadiye;” sahte ilahların sunacağı cennetlere inandırıldıkları için halkına kurşun sıkanlar vardı. Tevfik Fikret gibi “Yırtılır senin de bir gün sahifelerin ey Kitab...” diye inananlar bile türemişti.
Yeni yönetimin genel af ilanına rağmen; Amerikan bayraklarına, başka Haçlıların bayraklarına koştular. Batı hayallerini süsleyen ufuklara, ufuklardaki dumanlara koştular; kaçan şövalyelerin ayaklarına sarıldılar… Ama nafile!
Beş on kişiyle boş kalkan uçuklara alınmayınca; kanatlara, tekerlere tutundular; ama iki yüz, üç yüz metre yüksekliklerden düştüler.
Bunlar gördüklerimiz…
Emperyalist korsanlar; yirmi yıl boyunca silahın zoruyla kaldıkları bir ülkeden kaçarken; kurtarmaya değer buldukları bir azınlığı beraberlerinde götürebilmişlerdi. 100 bin kadar insan. Hepsi bu kadar…
Bunların ne kadarı Pakistan, Türkiye ve Körfez ülkelerinde bırakıldı bilemiyoruz. 17 bin seçkini Guantanamo’ya taşıdıklarını biliyoruz. 96 yılında, Güney Kürdistan’dan da 5.000 kişiyi oraya taşımışlardı. Bunları da nasıl eğittiler, nerelerde kullandılar veya kullanacaklar.. hala bir muamma.
Rabbim fırsat vermesin..
Büyük Şeytan’ın yenildiği net. Amerika da zaten yenilginin hesabını Biden’e soruyor.
Unutmamak lazım ki; mutlaka kazandım, kazanacağım dediği alanlar da vardır.
Masada Taliban’la, çekilmenin şartlarını konuşan bir Amerika; daha farklı, planlı ve izah edilir bir şekilde çekilebilirdi ama şaşırttı(!).
Bir anda, ağır silahlarını bırakarak çekildi. Libya ve Irak’ta; korsanların ulaşabildiği silahlardan daha fazla, daha korkunç silahlar, Afganistan’da kaderine terk edildi.
Bu terk ettiği silahlar, bir iç savaş hazırlığıydı! Doğrusu Afgan geleneğine de yakışırdı ama “En güzel tuzak kuran Rabbimiz,” tuzakları bozdu. Şehirler teslim oldu, komuta kademesindeki azınlık, komşu ülkelere sığındı; hükümetin başı Gani’yse, -toplantıya gidiyorum- bahanesiyle en yakınlarını bırakarak kaçmış.
Amerika’nın besleyip büyüttüğü siyaset cephesi çökünce, askeri cephe de savaştığı kardeşlerine teslim oldu. Bu, Haçlı’nın aldığı iki cephedeki yenilgisiydi.
Peki, Haçlıyla yerlilerin savaşı bitti mi? Hayır!
Savaş, şimdilik “kadın hakları” üzerinden; İslamî ana ilkeleri dönüştürme zemininde devam ediyor.
Zaten hangi İslami cephe olursa olsun; “Allah’ın emrettiği bir ilkeden vazgeçtiğinde” İslami bir hareket ve İslami bir yönetim olmaktan çıkacaktır. Bunu, 200 yıllık sömürge tecrübesini kullanan Batılı istihbaratlar ve işbirlikçileri pekiyi bilirler. Üniversitelerimizde “başını okulda açsan ne olur…” dayatmaları da aynı zihniyetin operasyonuydu!
Dikkat ediyorum; ülkelerin işgaline, katliamlara, Halepçelere, Mısır’daki kadınların idamına, yüzbinlerce namusun kirletilmesine tek kelime etmeyen BM dahil tüm Batılı kurumlar; Afganistan’da hem de yenilgiden sonra, nedense kadın hakları havarisi kesildiler!
Çünkü Büyük ve küçük şeytanların, kadın ve erkeklerin kontrolsüz yaşamları üzerinden ne zaferler kazanabileceğini pekiyi bilirler. Dertleri aslında İslam şeriatı da değil. Haçlının; Suud ve sair Körfez Beyliklerinde, şeriata(!) razı olduğunu da biliyoruz.
Fıtrat dini İslam’ın; bulacağı ilk fırsatta, sosyal adalet ve hayat veren projeleriyle küresel anlamda ses getireceğini de bilirler.
*Şu an şeytan; Afganistan’ın her taşının altında, her işbirlikçinin yüreğinde vesveselerini pompalıyor! Her kontrolsüz silahta, her boş bırakılan alanda sıkılmaya ramak kalmış kurşunların olduğunu; “Allah’ın adıyla kandırabilecek şeytanın keskin nişancı Bel’amlarının” talimatlarını beklediği gün gibi ortada. Anlık fırsat ve gafillerimizin tek yanlışını bekliyorlar!
Afganistan çok bedeller ödedi; savaşın nesli orada 50 yaşına yaklaşıyor!
Zafer kazananların; sabırlı ve toleranslı, gerekirse kardeşlik adına zehir içebilmeleri önemli.
Zafer büyük, mükemmel ve tarihi kayıtlarda daha da büyüklüğü anlaşılacak bir zafer. Bu zaferin, öç alma değil; kardeşlik, istişare, tedbir, temkin hatta tam bir seferberlikle buluşması lazım.
Taliban, istediği kadar şirinleri oynasın, seküler dünya, Haçlı istihbaratları ve içimizdeki paralelleri onu affetmeyecek! “Onlar, sizde kendilerine karşı biraz sertlik bulsunlar” ilkesi tabi ki olmalı ama illa adalet, ila sabır ve feraset..
Müslüman ve mazlumlar da şunu bilecek; Allah, Hakkın bayrağını düşürmeyeceğine, zalimleri ateşlerde yakacağına söz vermiştir! İslam’ın sancaktarlığını yaptığını, yapacağını konuşan kardeşlerimiz; Allah’ın bu şerefi; “ummadığın, istemediğin…” birine verebileceğini de zinhar bilmeli; kendine yazık etmemelidir!
Küresel şerrin tevhide girdiği “Bu acib asırda” gafil olmak, sorumsuzca davranıp konuşmak.. büyük vebaldir..
Hepimiz çobanız ve güttüklerimizden sorulacağız!
Her neyse… “Bir zamanlar, o kâfirler, seni durdurmak, öldürmek ya da sürgün etmek için tuzak kuruyorlardı. Allah da tuzak kuruyordu. En iyi tuzak kuran Allah'tır.” (Enfal) Wesselam.