Afrin ve Esad

Hüseyin KAYA

Türkiye, İran ve Rusya Cumhurbaşkanlarının buluştuğu zirve Amerika ve Avrupa'da rahatsızlıkla karşılandı. Kimi ülkeler açıkça kimileri de imayla bundan hoşnut olmadıklarını ifade ettiler.

Zirvenin sonuçları ise oldukça ilginçti.

Türkiye, İran ve Rusya “Terörle mücadele”nin öneminden söz ettiler; ama üç ülkenin de “terör”den kastı aynı değildi.

Sonra ilginç gelişmeler yaşanmaya devam etti.

Önce İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin Türkiye'den Afrin'i Esad'a teslim etmesini istediği yansıdı haberlere. Sonra aynı sözleri Rus Dışişleri Bakanı Lavrov da yaptı.

Evet, hem de Guta'da katliamlar yaşanırken hem İran hem de Rusya, Türkiye'den böyle bir şey istediler.

Türkiye'de de yargı ve güvenlik bürokrasisinde güçlü oldukları söylenen “ulusalcı-Kemalistler” de Ruhani ve Lavrov ile aynı görüşte.

İstenen şey PYD'nin baskılarından kurtulduğuna sevinen Afrin'in, Esad'ın insafına terk edilmesiydi. Esad ve ona destek veren milislerde de insaf ve merhametin zerresi olmadığına göre…

Ruhani'ye cevap vermeyen Erdoğan, Lavrov'a kızdı: “Buna biz karar veririz, siz değil.”

Ama Nurettin Canikli'nin cevabı Türkiye'nin Suriye alanında kısa vadede çekilmeye niyetinin olmadığını gösterdi. Canikli “Afrin'i seçilmiş Suriye hükümetine teslim edeceğiz” diyerek  “bazılarını” oldukça rahatsız edecek bir açıklama yaptı.

Sanırım Esad, Afrin konusunda PKK ile anlaşmadığı için çok pişmandır.

GANDİ KEMAL'İN DİLİ

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşılık olarak yine nezaketten uzak açıklamalar yaptı: "Er meydanına gelmezsin diyorsun. Nihayet söyledin. Şimdi sana söylüyorum.  Er meydanını tespit et gelmeyen şerefsizdir.”

Geçenlerde Hatay'a giden “sanatçılar” içinde “reziller” gibi sözcükler sarf etmişti.

Daha önceden de yine hakaret sayılabilecek sözlerinden dolayı defalarca Erdoğan'a tazminat ödemek zorunda kaldı.

Bu işte bir terslik var gibi; ama…

Yani adama “Gandi Kemal” diyorlar; ama Gandi'nin en büyük özelliği soğukkanlılığı ve “pasif direniş”iydi.

Bilmiyorum birileri Gandi'yi Kemal Beye yanlış mı anlattı acaba?

Eğer öyle değilse aklıma başka bir şey geliyor.

Acaba Kemal Bey bu aralar bol hakaretli televizyon dizilerinden mi izliyor?

MİKROP KAPMASIN

Deniz Baykal uzun zamandır hasta.

Bir ara komaya girdiği söylendi. Tedavi için Almanya'ya götürüldü, orada da bir süre kaldı.

Erdoğan onun Türkiye'ye getirilmesi için Almanya'ya “ambulans uçak” gönderdi.

Oğlunun iddiasına göre “Almanya'dan enkaz halinde” getirilmiş ve burada toparlanmaya başlamış.

Hastaneye iki kez ziyarete giden Kılıçdaroğlu, Baykal ile görüştürülmedi. Sebebin “mikrop kapmaması” olduğu söylendi.

Ama hemen kısa süre sonra Erdoğan gidip görüştü.

İnsanın aklına hemen şu geliyor: Erdoğan'da olmayıp Kılıçdaroğlu'nda olan “mikrop” nasıl bir şey?

SAVAŞ LOBİSİ

Suriye üzerinden gerginlik iyice tırmandı.

Amerika'dan gelen sert açıklamalara Rusya'dan neredeyse aynı tonda karşılıklar geldi.

Fransa ve İngiltere'den de sert açıklamalar ve gerilimi artıracak hazırlıklar göze çarpıyor.

Birileri ısrarla ve yüksek perdeden “Amerika Esad'ı vursun” derken, birileri de yine oldukça yüksek perdeden “Rusya buna karşılık versin” mesajları vermekte.

Savaş olsun, silah sanayileri büyüsün, yeni silahlar denensin; ama tüm bu tahribatlar Suriye'de olsun istiyorlar.

Yeterince yıkılmamış, yeterince katliamlara şahit olmamış, yeterince mülteciye sahip değilmiş gibi biraz daha bombalanmasını, biraz daha yıkılmasını istiyorlar.

Kimse çıkıp “Silah sanayiini mi güçlendiriyorsunuz, yeni silahlar mı deniyorsunuz, ne yapacaksanız yapın, canınız cehenneme, gidin bu işleri kendi coğrafyalarınızda yapın” diyemiyor.

Maalesef…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.