Ağustos 1984`ten Ağustos 2012`ye PKK -1

Bu güne kadar Pkk`nin kuruluşu, 15 Ağustos 1984`teki Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla arenaya çıkması ve zaman içinde geçirdiği evrelerle ilgili olarak, on binlerce makale, binlerce kitap yayınlanmış ve yüzlerce akademik çalışma yapılmıştır.

Mehmet Emin Özmen / Doğruhaber / Konya

Bizim burada yapacağımız Pkk’nin 15 Ağustos 1984’te eylemlere başlama yıldönümünden hareketle kuruluş ve geçirdiği evreler ile ilgili üçüncü şık olan sentezlere ulaşmaktır.

Tabi küçük bir not ile başlamam gerektiğinin farkındayım. Her ne kadar 15 Ağustos 1984 Eruh ve Şemdinli baskınları Pkk’nin ilk eylemleri olarak geçiyorsa da, Doç. Dr. İhsan Bal ve Emre Özkan, Pkk’nin kanlı eylem kronolojisini 1979’dan başlatırlar. Hatta Ruşen ÇAKIR, Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde 26.07.2012 günü; “Örneğin Pkk 1970 sonlarından itibaren kendisine tabi olmayan diğer grupları şiddet yoluyla susturup Kürt hareketinin tekelini kazandı.” diyerek, hem yukarıdaki bilgileri teyit etmekte hem de eylemleri genel bir ifade ile belki de daha erkene almaktadır. Kısacası Pkk kendinden önce kurulmuş Kürt örgüt yöneticilerine karşı suikastlarla işe başlamış, sonra da Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla devlete karşı silahlı eylemlere geçmiştir.

Neyse biz esas konumuza gelelim. Pkk’nin kuruluşu, eylemleri, geçirdiği süreçler ile ilgili olarak, taraflarca kaleme alınan ve taraf oldukları için de objektif olmaktan uzak tez ve antitezler olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bu tezlere taraflar açısından değinmekte fayda var.

Pkk AÇISINDAN: Pkk açısından Kürt sorunu çok örgütlü bir yapı ile çözülmezdi. Kürtler sadece Pkk etrafında toplanmalı, diğer örgütler tasfiye edilmeliydi. İşte Doç.Dr. İhsan Bal ve Emre Özkan’ın Pkk eylemlerinin başlangıcını 1979’a almalarının sebebi, bu örgütün kendi dışındaki Kürt örgütlerine karşı giriştiği suikast eylemleriydi. 12 Eylül’den önce bölgede var olan ve Pkk’nin kendilerine “sosyal şoven” dedikleri; KUK (Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları), DDKD (Devrimci Demokrat Kültür Dernekleri), KDP’nin Türkiye yansıması gibi örgütleri şiddet ile bastırmaya çalışmış ve hatta bu örgütler içindeki yurtsever kadroları kendi içinde eritmiştir.

DEVLET AÇISINDAN: Yukarıda belirtilen Pkk’nin; “Kürdistan’da sadece Pkk olmalıdır, diğer örgütlerin tasfiye edilmesi gerekir, ancak bu şekilde bağımsız Kürdistan kurulur” fikri Türkiye Cumhuriyeti’ne altın tepside sunulan bir ikram gibiydi. Çünkü o zamana kadar belli bir kurumsal kimliğe kavuşan Kürt örgütlerine, “Böl, parçala, yok et” taktiğini uygulaması için uygun zemin bulunmuş oluyordu.

Bu nedenle “Pkk’yi MİT kurdurdu” fikri hala geçerliliğini sürdüren bir tezdir. Bunu Kürt aydınları, Türk sol çevreleri ve Türkiye’deki birçok yazar-çizer takımı kabul etmektedir. Örnek vermek gerekirse; Uğur Mumcu’nun öldürülmeden önce Pkk-MİT ilişkisi üzerinde durduğu bilinen bir gerçektir. Bu ilişkinin izlerini yakalayan Mumcu, görüşlerini yayımlama aşamasındayken bombalı bir suikasta kurban gitti. Cinayeti Müslümanlara yıkmaya çalıştılar. Bu konuda 21 Ocak 2012’deki Sabah Gazetesi’ndeki yazısında Haşmet Bababoğlu; “Mumcu’nun MİT ve Pkk’nin kuruluşu arasındaki ilişkiyi sorguladığı için öldürüldüğü tartışmasız bir gerçektir.” dedikleri halde gazetelerinde “Mumcu Cinayetinde İran Kuşkusu” başlıklarını atan gazetelere ateş püskürmektedir.

Yine Dengê Kürdistan’ın Şerafettin Elçi ile yaptığı röportajında Elçi, BDP’ye geçmeden önce Uğur Mumcu ile aynı kanaatleri paylaşmaktadır.

KÜRTLER AÇISINDAN: Pkk’nin esas amacı; Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da bulunan Kürt coğrafyalarının birleştirilip, Marksizm ideolojisi ile bağımsız bir Kürdistan kurmaktı. Birçok Kürdün kulakları Marksizm’e aşina olmazsa bile, bağımsızlık fikri hoş geliyordu.

Yapılan kanlı eylemler sonucu, dökülen kan ile orantılı olmazsa bile bazı yumuşamalar görüldü. Örneğin; TRT Şeş’in kurulması, Kürtçe eğitiminde bazı iyileştirilmelerin yapılması, Artuklu Üniversitesi’nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünün açılması, kültürel anlamda Kürt Edebiyat ve yazım hayatı ile Kürt Müziği önündeki engellerin kaldırılması gibi.
Ancak bunlardan çok Pkk katliama varan eylemleri ile hafızalarda kaldı. Bu eylemlerden bir kısmı şöyledir:
— 22 Ocak 1987 : Hakkâri’nin Uludere İlçesi Ortabağ Köyünde 8 köylü öldürüldü.

—20 Haziran 1987 : Mardin’in Ömerli İlçesi Pınarcık köyünde 16 çocuk, 6 kadın ve 8 erkek olmak üzere toplam 30 sivil öldürüldü.

—08 Temmuz 1987 : Şırnak’ın İdil İlçesi Peçenek Köyünde kadın ve çocuklar dahil toplam 16 köylü öldürüldü.
—9 Mayıs 1988 : Mardin’in Nusaybin ilçesi Taşköyü’nün Behmenin mezrasında bir aileden 8’i çocuk, 2’si kadın 11 kişi öldürüldü, 2 çocuk ise ağır yaralandı.

—26 Kasım 1989 : Hakkâri ili Yüksekova ilçesine bağlı İkiyaka köyünde 21 kişi öldürüldü, 9 vatandaş kaçırıldı.
—11 Haziran 1990: Pkk, Şırnak’ın Çevrimli köyünde 27 kişiyi öldürdü. Ölenlerden 12’sinin çocuk, 7’sinin de kadın olduğu açıklandı.

—27 Haziran 1992: Silvan’ın Yolaç (Susa) köyünde Pkk’lılar cami bastı. Camide namaz kılan vatandaşları dışarı çıkarıp kurşuna dizdi. 10 kişi hayatını kaybetti.

Yukarıdaki bilgilerin bazıları Doç. Dr. İhsan Bal ve Emre Özkan’ın “Pkk’nin Kanlı Eylem Kronolojisi”nden, bir kısmı ise gazetelerden derlemedir. Liste uzatılabilir ancak maksadımızın hâsıl olduğu kanaatiyle kronolojiyi burada noktalıyorum.
Müslümanlar Açısından Pkk, Pkk’nın Geçirdiği Evreler ve Sonuç bölümlerini ise gazetemizin gelecek sayısında yazmak üzere yazıma şimdilik son veriyorum.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.