Sömürge Başkanı Trump göreve geldiği/getirildiği günden bu yana özellikle İslam dünyasını ilgilendiren kararlara imza attı.
Yıllarca sömürdükleri ülkelerin ve katlettikleri insanların hışmını alan ABD'nin son kararları, Batı dünyasında da şok etkisi yaptı.
Hem kendi içinden hem de Avrupa'dan tepki alan bu kararların nasıl bir sonuç getireceği şu an için meçhul, ancak mülteci kararıyla kamplaşmaların ve öfkelerin zirve yapacağı bir gerçek.
Alınan mülteci kararı sonrası, kimi mağduriyetlerin yanı sıra, İslam ve yabancı düşmanlığı yandaşlarının da -kendi ülkelerinin bu hukuk dışı karar karşısındaki tutumları dolayısıyla- daha sivrilebilecekleri ve Kanada'da olduğu gibi fırsat buldukları takdirde şiddete başvurabilecekleri tehlikesi de söz konusu.
Fakat karar karşısındaki duruş, daha güçlü olmakla beraber ‘kendimize gelmemiz' noktasında daha etkileyici de olabilir.
“Sömürüldük, öldürüldük şimdi de deyim yerindeyse kovulduk.” Bu uygulama bir ihtimal belki uyanmaya, kendimize gelmeye ve öze dönüşe sebebiyet verebilir.
Çürükler için bu husus tabi ki söz konusu olmaz; hatta onlar için daha kötü sonuçlara belki Allah korusun din değiştirme noktasına kadar onları sürükleyebilir. Öyle ya, Misyonerler, ‘Hıristiyanlara kapılar açık' çalışmasını başlatıp din değiştirenlere bu imkânı(!) sunarlarsa, tehlikeye atlayacakların olabileceği de düşünülebilir.
Ülkelerimize, canımıza, malımıza ya da ahlaki yapımıza kast etmek için gelenlerin uygulayadurdukları bu sınırlama, tabi ki onların içimizdeki ajan ve destekçilerini de kapsamayacak. Onlar sömürülmemize yardımcı olmalarının bedeli olarak “sahiplerinin yanına varma” imkânından yararlanabilecekler.
ABD'nin Irak yönetiminden, kendilerine(ABD'ye) yardımcı olan Iraklıların listesini istemesi ve bunların kısıtlamalardan istisna tutulacağı konusu, diğer ülkeler için de söz konusu olabilir. Böyle olunca belki içimizdeki ABD'lileri tanıma fırsatı da bulmuş oluruz.
Biz hep onların “gelmeyin!” kararını konuştuk. Peki, bir de onların “gelmeme” durumları niye hiç konuşulmuyor.
Ah keşke birileri de çıkıp, ‘Madem biz gelmeyeceğiz o zaman toplayın pılınızı pırtınızı ve siz de defolup gidin; bir daha da gelmeyin! Çünkü bugüne kadar bize kan, gözyaşı, sefalet, ahlaksızlık ve dramdan başka bir şey getirmediniz! Gelmeyin ki, fitne fesat bitsin, içimizdeki ihtilaflar son bulsun, birbirimize doğrulttuğumuz namlular böylece soğusun!' diyebilseydi. Ah keşke, keşke…
Selam ve dua ile…