Ne istiyor bizden?
Düşsün artık yerlilerin yakasından!
Osmanlının son dönemiyle girdi anılarımıza.
Emperyalist Korsanların hesaplaştığı, Almanların yenilgisiyle ağır bedeller ödediğimiz I. Dünya Savaşı sonrasında ABD başkanlarından Wilson Kanunları, sağ gösterip sol vurmuştu. Filler tepinmişti. Hesp u histêrê hevgirt, phîn reben a kere ket (at ve katır tepindi, çifte, garibim eşeğe(!) değdi.
Dedemiz, bu Yahudi sermayesinin serseri kurşununun anılarını anlattı.
Kore gazisi(!) amcazadem anlatmıştı; aylarca okyanusta giden gemilerden; erzak, silah ve askerlerden; ihanete uğrayan Türk askerinin kahramanlığından..
Okuldayken Marşhal Yardımının bir versiyonu olan süt tozlarının köy okullarındaki GDO’suz civanlara ikramına şahit olmuştuk. Çoğu hastalıkların kökeni olan o tozlar…
Askerde hibe adı altında ordumuza verilen demode tanklar, ZPT’ler ve her tatbikatta işlevsiz kalan mühimmatları vardı.
Kıbrıs Barış Harekâtında kullanım izni verilmeyen silahlarımız(!) vardı.
ABD’nin şahsında Haçlı istihbaratlarının kullandığı postmodern casusluk ve terör yapılanması FETO da Amrika’nın gayrimeşru çocuklarındandı...
Dünyanın kendisine gelmesini hazmedemiyor. Tek başına korsan, tek başına sofraya kurulma, dünya sermaye ve kaynaklarının tek kontrolörü olma sendromu. Tek, tek, tek… şu tek kelimesi, tek yere yakışıyor; Sultan-ı kainat tektir, bunun dışındakiler zaten şaibe, şantaj ve montaj. Zaten ret ve inkârların mağduru ve muzdaribiyiz.
Hicaz Şeyhlerini harem ve zenginlikleriyle çantada keklik yapmış.
Afrika kıtası malum..
Asya’da biz de varız diyen “Rusya, Çin ve Hindistan’ın” ekonomik kıta sahanlıklarını kırmızı-siyah kalın hatlarla çiziyor. Her gün bir dayatma yapıyor; mavi boncuk dağıtıp her defasında yeniden kavga ve kriz ekiyor. Bazen da bu yeni küresel gücün kalelerine “höt!” diye yumruk kaldırıyor ama halkı Müslüman coğrafyalara vuruyor, vurduruyor.
Suud gibi azgın marabalarını açlıktan ölümlerin olduğu Yemen’e saldırtıyor; bazen da paramiliter terör gruplarıyla tedhiş, provokasyon hatta katliamlar yaptırıyor; yapıyor.
Cahiliye döneminde, insanlık sahte ilahlardan çekti; günümüzde de bu ilahların paralellerinden..
Ey Amrika!
Trump’un sözlerinden de anlıyoruz ki sen de yaptıklarının yorgunusun.
Her cinayetten sonra bir yerlere söz veriyorsun ama her sözünden sonra da beter suç ve günahlar işliyorsun!
İnsanlığa yazık, insanlığın Hz Adem’den günümüze kadar nice zorluluklarla vücuda getirdiği değerlere ve kazanımlara yazık...
Değer ve insanlığın kayıplarının pek bir kıymetinin yanında olmadığını zaten biliyoruz ama atalarından ders al! Helak olan sadece kadim ataların Nemrut, Firavun ve Ebreheler değil; son yüzyılımızda nice imparatorluların mezarı oldu.
Nerde?
İngiliz ve Fransız imparatorlukları? SSCB’ye ne oldu? Nerde saman alevi gibi parlayan Alman İmparatorluğu?
Osmanlı İmparatorluğu’nun sadece çöküş ömrü bile senin tüm ömründen fazlayken ne oldu?
Görülen o ki; yeryüzünde en kötü hatıralarla anılan imparatorluk da ABD olacaktır çünkü Siyonist Terör Devletini koruyan/kollayan da kendisi.
ABD; kendisinin de altına imza attığı uluslararası anlaşmalara uysa küresel, yerel ve bölgesel kriz ve kaoslar bitme aşamasına gelecek.
Biliyorum, imkânsızlıklardan bahsediyorum ama ABD ve ona özenen tüm despotların bilmesi gereken bir hakikat var.
Bu kâinatın bir sahibi ve O’nun vaatleri vardır:
Mülkün sahibi, Lillahi’l Vahid’il Kahhar..
“Mazlum ve muztaz’afları (zamane) Firavunlarının mülküne varisler yapmak istiyor”
Azan bulur ki ABD’nin şahsında tüm insanlığın mülkü olan dünya zenginlikleri orantısız olarak talan ediliyor.
Dünyanın her yerinden kendini arayan millet ve devletler çıkıyor. Hiç bir beşeri güç bunun önünde duramaz. Dünyanın dengeleri ciddi bir değişim sürecine girmiş. Türkiye ve İran da bunlardan..
“Mülk Allah’ındır, onu dilediğine everir” vesselam.