Ah yırtabilsem, üzerime çarşaf gibi gerilmiş şu kara geceyi..
Kehkeşandan ve yıldızlardan bir bıçak verseler elime, ya da umutla, gayretle bilenmiş bir zülfikâr.
Bir nazâr etseler ötelerden, toprağın altında coşkuyla dolanan dostlar.
Yüzüstü düştüğüm hülyâ diyârından bir hikmetli el kovsa beni...
Bir dağ kursa bir dost, başımdan aşağı dökülen hatarat şelalesine.
Bir el parçalasa, bir ben parçalasam bedenimi içerde kaybolmuş bir elmas çıksa parlak parlak.
Bir ben ölsem, bir ben dirilsem hıyanete tabi şu geceyi yırtarak.
Bir ben dönsem, bir ben olsam beni geride bırakarak...
Toprağa uzanmışların sadakatiyle geçsem, özümün mâbedine giden şu dikenli yolu.
Yokluk âleminde vâr olan ölümsüzlüğe duyulan hasretle...
Gayretle dönsem, umutla ölsem ye'sin yörüngesine oturmuş şu dünyada.
İşte o vakit yanacak evvelin süzmeleri, eriyecektir deccalin gözbebeği.
Bir müjde, bir dost olacaktır ölüm meleği.
Bir esaret bitecek, bir özgürlük kalacaktır ebediyen.
Ammar Yıldız