Hayırlısıyla bir referandum sürecine girmiş bulunuyoruz. Her ne kadar referandum olsa da alışageldiğimiz bir seçim süreci yaşayacağız. Herkes eteğindeki taşları dökecek, gerginlikler yaşanacak ve taraflar kozlarını paylaşacaktır. Bu tür süreçlerde seçimin hararetinden dolayı bazı önemli hususlar genelde göz ardı ediliyor. Taraflar seçmeni etkileme adına hamasi ve sloganik söylemlere ağırlık veriyor. Önemli hassasiyetler göz ardı ediliyor ve birçok önemli iş fi tarihlerine bırakılıyor. Şimdi yine benzeri durumlarla karşı karşıyayız.
Biz burada ikazlarımızı yapmak ve sıkıntıları hatırlatmak durumundayız. İcra makamları ne kadar kaale alır bilemeyiz. Ancak biz vazifemizi yapmakla yükümlüyüz.
15 Temmuz sonrası olağanüstü durum, KHK'lar ve yeni düzenlemeler toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendiren kararlar ortaya çıkardı. Bunun neticesinde kuru ile beraber yaş da önemli oranda zarar gördü. Büyük mağduriyetler, haksızlıklar, ihlaller ortaya çıkardı. Terörle mücadele adına suistimaller almış başını gidiyor. FETÖ sonrası başta MİT ve Emniyet gibi kolluk birimleri olmak üzere devletin önemli kurumlarında boşluğu doldurma, muhalifini egale etme, kurumu ele geçirme, sahada rant devşirme yarışları belki çok gündem olmuyor ya da göze gelmiyor. Ancak aslında bürokraside ciddi bir anarşinin yaşandığını kabul etmek durumundayız. Bunların neticesinde görevlerinden atılan on binlerce insandan söz ediyoruz.
Burada suçluyu savunacak durumda değiliz. Suçlu olan elbette cezasını çekmek ve bedelini ödemek zorundadır. Ancak alakası olmadığı aşikâr olan, toplumun her kesiminden insanların görevden atıldığı artık bir realitedir. Bir zamanlar devletin eliyle devletin tüm kurumlarına özellikle tahakküm kurmaları sağlanan FETÖ'ye, bir şekilde değmeyen hiç kimsenin olmadığını göz önüne aldığımızda, görevden uzaklaştırmaların artık toplumsal bir travmaya bir trajediye dönüştüğünü ifade etmek durumundayız.
Bir de yine KHK ile getirilen tüm devlet çalışanlarının güvenlik soruşturmasına tabi tutulması yasası, suistimal sahasına çok geniş bir kapı daha açmış oldu. Yeni dönemde güvenlik soruşturmasını yapmakla görevli olan kurumların objektif, tarafsız, adil bir şekilde hareket etmedikleri görülüyor. Çünkü hiçbir örgüt ile alakası olmayan, yıllardan beri milletine, devletine hizmet eden sayısız insanın görevden atıldığına şahit olduk. Bu yönde her gün onlarca müracaat alıyoruz. Parti olarak destek olmamızı istiyorlar.
Görevden atılmalar dışında özellikle bölgede yaşanan hak ihlalleri bizi hayrette bırakıyor. İŞKUR ve diğer sahalarda yapılan yeni istihdamlarda büyük haksızlıklar var. Asıl hak sahiplerinin yerine parti yetkililerinin referans olduğu kişiler yerleştiriliyor. Yerleştirilenlerin ilk maaşlarının alınması çok yaygın bir hal almış. Yine özel güvenlikçi olarak istihdam edilenlerin 15 bin TL karşılığında alındığını da biliyoruz.
Bunlar suistimallerin bazılarıdır. Bu liste oldukça kabarık. Bu hak ihlallerinin tamamını burada sıralayacak durumda değiliz. Ancak tüm bunlar, bir mağdurlar ordusu meydana getirmiştir. Bu ordu, her geçen gün artmaktadır. Dolayısıyla ahlar, beddualar ve öfke de aynı oranda tırmanıyor. Bu yaşananlar, devletin içinde bilinçli bazı kliklerin özellikle seçimleri etkilemek amacıyla bunları yaptığını düşündürmüyor da değil. Burada biz bunların iki yönüne işaret etmek istiyoruz:
Tüm bunlar, seçimlerden, hareketli güncel olaylardan, siyasi gelişmelerden bağımsız bir şekilde görülmeli ve değerlendirilmelidir. Seçimi bir kenara bırakarak devlet olmanın gereği olarak meselelere yönelecek ve bu haksızlıkları giderecek bir inisiyatifin ortaya çıkması lazımdır. Maiyetinde ahların ve haksızlıkların yaygınlaştığı bir yönetimin iflah olması mümkün değildir.
Tüm bunlar seçimlere büyük oranda yansıyacaktır. Bu yansıma küçük oranlarda da olmayacaktır. Seçimler, halkın kendi hür iradesini ortaya koyduğu fırsat kulvarlarıdır. Eğer hayr murat edilerek bir referandum sürecine girilmişse ve halkın, toplumun umumi maslahatları hedeflenmişse bu hedeflere “ah”larla, haksızlıklarla varılmaz. Seçimde sürprizlerin yaşanması pekâla mümkündür.