Feyzullah Zerey / doğruhaber
Ahmed bin Hanbel, 780 (H.164) senesinde Bağdat’ta doğdu. Aslen Basralıdır. Küçük yaşta iken babasını kaybetti. Annesi, yetişmesiyle ilgilendi. Önce Kur’an-ı Kerim ezberledi. Dini ilimlerle küçükken tanıştı. Emsâlleri arasında ciddiyeti, takvâsı, metânet ve tahammülü ile meşhûr oldu. 15 yaşlarında iken bir alim kendisi için: “Bu çocuk yaşarsa, zamânındakilerin ilimde hucceti, rehberi olacaktır.” dedi. Henüz 15 yaşlarında İmâm-ı A’zâmın talebesi olan Ebû Yûsuf’tan fıkıh ve hadîs dersi aldı. Hadis ilminde mütehassıs olmak için ilim merkezlerini dolaştı. Hadîs râvilerini bizzât görerek, onlardan hadîs-i şerîf dinledi. Hicaz’a yaptığı ilk seyâhatinde, fıkıh ilminde hocası olan, İmâm-ı Şâfiî ile görüştü.
KİTAPLARI SIRTINDA TAŞIRDI
Bir milyon hadisi hıfzına alan Ahmed bin Hanbel’in kuvvetli hâfızasının yanında dikkati çeken bir vasfı da, işittiği bütün hadîs-i şerîfleri yazmaya çok önem vermesiydi. Kitap çantalarını sırtında taşırdı. Yaşadığı devir, ilmin tedvin edilip toplandığı ve kısımlara ayrılıp, yazıldığı bir devirdi. İki çeşit ders halkası (meclisi) vardı. Biri, talebelerine verdiği muntazam dersler, diğeri, hem talebelerinin, hem de halktan isteyenlerin katıldığı derslerdi. Dersini dinleyenlerin sayısı beş bini bulmuştur. Kurduğu mezhep daha çok Şam, Bağdat ve Mısır’da yayıldı.
ÇOK İBÂDET EDERDI
Ahmed bin Hanbel, çok ibâdet ederdi. Her gece Kur’ân-ı Kerîm’in yedide birini okur, her yedi günde bir hatmederdi. Yatsı namazını kılınca biraz istirahat eder, sonra kalkıp sabaha kadar ibâdet ve tâatla meşgûl olurdu. Gece namazını hiç bırakmazdı. Yolda yürürken, hızlı adımlarla yürürdü. Onu daha çok, mescidde, cenâze namazında ve hasta ziyâretinde görürlerdi. Ahmed bin Hanbel, Peygamber Efendimizin sünnetine son derece bağlıydı: “Hiç bir hadîs-i şerîf yazmadım ki, onunla amel etmeyeyim” buyururdu.
İŞKENCELER GÖRDÜ, HAPSE ATILDI
İslam alimleri ve din büyüklerinin büyük ekseriyetinin uğradığı sıkıntı ve işkencelerden o da nasibini aldı. Mu’tezile Mezhebi mensuplarının tesirinde kalan Abbasi halifesi Me’mun zamanında çok büyük işkencelere uğradı, hapse atıldı. Halifenin kendisiyle görüşmek istemesi üzerine, zincire vurulmuş bir şekilde, Tarsus’a doğru yola çıkarıldı. Ancak, Tarsus’a varmadan halifenin öldüğü haberi geldi. Bunun üzerine geri getirilerek Bağdat’ta tekrar hapsedildi. Yeni halife Mu’tasım da aynı politikayı devam ettirdi. Fikirleriyle Ahmed b. Hanbel’i susturamadığını görünce işkence yapılması emrini verdi. Çünkü, kesinlikle fikirlerinden, doğru bildiklerinden taviz vermedi.
“BİR MÜCAHİD-İ EKBER”
Bediüzzaman Hazretleri onun hakkında: “ İmam-ı Ahmed ibni Hanbel gibi bir mücahid-i ekber, Kur’ân’ın birtek meselesi için hapiste pek çok azap verilmiş ve şekvâ etmeyerek, kemâl-i sabırla sebat edip o meselelerde sükût etmemiş...” (26. Lem’a)
Şiddetli kamçı darbelerine rağmen fikirlerinden vazgeçmedi. Bunun üzerine işkencelerin dozu arttırıldı ve bizzat halife nezaretinde yapıldı. Bir ara halife onu serbest bırakmak istediyse de, başkadı, fikirlerinden dolayı dinden çıktığını ve Hanbel’in serbest bırakılmasının uygun olmayacağını iddia ederek mani oldu.
İki buçuk yıla yakın devam eden büyük işkencelerden sonra serbest bırakıldıysa da gözaltında bulundurulmaya devam ettirildi. Halk ile görüşmesi ve halifenin bulunduğu yerde ikamet etmesi yasaklandı. Hatta Cuma namazlarına gitmesine bile izin verilmedi.
31 Temmuz 855 Cuma günü Bağdat’ta vefat ederek Hakk’ın rahmetine kavuştu. Cenazesinde yaklaşık altmış bini kadın olmak üzere sekiz yüz bine yakın insan toplandı.
MÜSNED KİTABI
En büyük hadis kitabı olan Müsned 40 bin hadisten oluşuyor. Ahmed bin Hanbel daha gençlik yıllarında başladığı bu muhteşem kitabı hadislerde ihtilaf edilince ona müracaat edilsin diye hadiste imam olması için yazmıştır.
Maksadına ulaşmak için diyar diyar dolaştı. Hayatı boyunca Müsned’i toplamak için çalıştı. Kâğıtlara yazdı, bunlar dağınık, müsvedde halinde idi. Ecelinin yaklaştığını hissedince, oğullarını ve dostlarını çağırdı, onlara dikte edip yazdırdı. Onlara toplu halde dinletti. Onları temize çekip düzeltmeden vefat etti. Sonra oğlu Abdullah, tedvin etti. Müsned kitabının ravisi Ahmed´in oğlu Abdullah´tır.
Ulema, Müsned’de sahih, hasen ve garip Hadisler bulunduğunda ittifak etmiştir. Sahih Hadis: Adil kimselerin muttasıl senedle Hz. Peygamberden rivayet ettikleridir. Bunun meşhur hadise muhalif olmaması, metinde bir illet bulunmaması şarttır. Hasen Hadis: Rivayette mevsuk kimselerin derecesine yakın kimselerin Hadisi veyahut mevsuk kimselerin Mürsel, yani kopuk senedle rivayetleridir. Bunun da şaz olmaktan, illetten hali olması şarttır. Garip Hadis: Bir kişinin bir kişiden rivayetidir. Buna garip denilmesi, ravilerin yalnız olmasındandır. Nasıl ki vatanından uzak olan kimse, yalnız olduğundan ona garip denir. Hadis âlimleri garip hadislerin çoğunu sahih saymazlar. Zehebi diyor ki: Ahmed, Hadis ehlinin rivayet ettiği garip Hadisleri alır, bilmediği kimselerin rivayet ettiklerini almazdı. İş ne durumda olursa olsun, ulema ittifak etmiştir ki, Müsned´de bu türlü Hadisler bulunmaktadır.
Ulemaya göre Ahmed´in Müsned´inde mevzu´ Hadis yoktur. Bazıları ise onda onun rivayet ettiği bazı Hadisler mevzu´dur der. Ulemanın ittifakiyle onda zayıf Hadis vardır. Zayıf ile mevzu´ arasındaki fark büyük: Mevzu´un yalan olduğu delille sabit, zayıf ise: Bunda sahih rivayet şartları tam olarak bulunmamış olandır, doğru da olabilir, çünkü yalan olduğuna delil yoktur.
TALEBELERİNE BAZI TAVSİYELERİ:
İlim, insanlara, ekmek ve su kadar lâzımdır. İlim, rivâyet, kuru mâlûmât ve bilgi çokluğu değildir. İlim, faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir.”
“Günahlar îmânı zayıflatır.”
“Sizde olmayan meziyetlerle sizi metheden kimsenin, sizde
olmayan kötülüklerle de bir gün kötüleyeceğini unutmayınız.”
“İstediklerini vermediğiniz zaman kızan, kırılan veya küsen arkadaş, gerçek arkadaş değildir.”
“İnsanların ahmak sınıfı,
kendilerinin medh
edilmesinden hoşlananlardır.”
“Hüsn-i zannı
olanın hayatı hoş geçer.”
“Ayıplardan uzak arkadaş
arayanlar, arkadaşsız kalır.”