AHVAL-I HAL

Mehmet Güven ÖZER

Yani şimdiki halimiz. Ya da anlık durumumuz.

Bilindiği üzere AK Parti hükümeti ve özellikle Cumhurbaşkanı, kimsesizlerin kimsesi olma pozisyonunun dayanılmaz yalnızlığını, kimsesizleri yalnız bırakarak aşmak istiyor. Yani devletin âli menfaatlerini her şeyin üstünde görme meselesi.

Tabi, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ayrılıp, hükümet koltuğuna bindirilen Ali'nin, Binali olmasından sonra bu gelişmelerin yaşanması, ister istemez insana “Acaba Davutoğlu, özellikle israille yapılan anlaşmayı kabul etmediği için mi gönderildi?” sorusunu getiriyor.

israille yapılan anlaşmanın kabul görüp-görmediğini, kimsesizlerin vicdanına sorup, yapılan yanlışı anlayabiliriz. Çünkü devletlerin menfaatleri değil de halkların menfaatlerini göz önüne aldığımızda, ortada öyle parlak bir durumun olmadığı hemen anlaşılacaktır.

Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesi meselesine gelince. Burada da Türkiye'nin yalvarmacı tavırlarının halklar nezdinde kabul görmediğini hemen belirtmemiz gerekiyor. Biliyorum Cumhurbaşkanı ve hükümetin; “Kardeşim biz bakkal dükkânı işletmiyoruz” gibi bir cevapları var. O zaman şunu söylememiz icap ediyor: “Kardeşim siz de öyle efelenmeseydiniz. Mazlum Suriye halkı deyip, Esed'e tukaka tavırlarınızdan sonra, Esed'in en büyük müttefiki ile anlaşmaya varmaya çalışmanız, mazlum edebiyatı ile pek uyuşmuyor.”

Yarın Mısır yönetimi ile âli menfaatler bahane edilip anlaşmanız ve İhvan'ı bir kenara atmanız da pek o kadar şaşırtıcı olmayacaktır.

Bütün dünyanın gözü önünde “One minute” diyen bir liderin, mazlumların beklediği sahip konumuna doğru ilerlerken bu şekilde dönüş yapması, yine o mazlumların sinelerinde taşıdığı gönüllerde ne gibi tahribatlar yaptığını bilmem söylememize gerek var mı?

Şimdi konuyu biraz değiştirmek istiyorum.

Şu günlerde Batman, Midyat, Cizre, İdil gibi yerleri ziyaret etme fırsatı buldum. Ramazan ayının bölgeye dini katkısıyla beraber huzur ve barışına da olan katkısını gördüm. Mesela Cizre ve İdil'de saat 23.00 itibarıyla sokağa çıkma yasağı başlıyor. Ama gün boyu oruçlu olanların akşam kendilerini nasıl sokaklara saldığına şahit oluyoruz.

Halk şu anki durumu kabullenmiş gibi. Bunca yıkım ve tahribattan sonra gece saat 23.00'e kadar caddelerin nasıl cıvıl cıvıl olduğundan çıkarımlar yapmak gerekiyor. Çarşılar ışıl ışıl. Kimi teravih için camilere koşuştururken, kimi de çay içebilmek için çayhanelerden iskemle kapma yarışına girmektedir.

Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun Cizre'de katılmış olduğu iftar yemeğine iştirak etme fırsatı da buldum. İftara şapkalı, puşili, sakallı kanaat önderlerinin katılımını takdir ederek şahit oldum. Tarikat şeyhi, imam, aşiret reisleri gibi halkın değişik kesimlerinin gelerek iftarı şenlendirmeleri, Şehid Molla Zeki'den günümüze kadar süreci bilen biri olarak beni duygudan duyguya sevk ediyordu.

En son şunu paylaşmak isterim. Bölge insanı üzerindeki korkularından sıyrılmak istediğine dair emareler de veriyor. PKK ve eylemlerine karşı Midyat ve Ömerli'de yürüyüşler tertip edildi. Özellikle Midyatlılar yapılan bombalı saldırıdan dolayı PKK'ye son derece tepkililer.

Tepkilerin bu şekilde sokağa yansıyacak dereceye gelmesi, tüm varlığını halk üzerinde oluşturduğu korkuya bina eden PKK açısından durumun o kadar iç açıcı olmadığını gösteriyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.