Tarih 23 Haziran 1994’ü gösterdiğinde PKK yine kanlı yüzünü göstermiş ve çevresi tarafından çokça sevilen Abdulkuddus Yazgil'i kurşun yağmuruna tutarak katletmişti. Şehadet yıldönümünde İLKHA’ya konuşan Şehid Abdulkuddus’un eşi Nesihat Hanım ile oğlu Gürgin Yazgil şehidin örnek şahsiyetini ve hayatından kesitler anlattı.
Eşinin 10 Ağustos 1941’de Silvan’a bağlı Taşpınar (Tağık) köyünde dünyaya geldiğini söyleyen Nesihat Hanım, şehidin köyde çiftçilik yaparak geçimini sağladığını belirtti.
Şehid Abdulkuddus’un 12 Eylül askeri darbesi öncesi balık avlamaya gittiği esnada elinde patlayan dinamitten dolayı bir elinin sakat kaldığını hatırlatan Nesihat Hanım, eşinin daha sonra Silvan Belediyesi’nde bekçi olarak işe alındığını belirtti.
Şehid Abdulkuddus’un kendisine ve çocuklarına karşı çok merhametli ve iyi davrandığını söyleyen Nesihat Hanım, komşularının da ondan daima razı olduğunu ifade etti.
“Çocuklarını daima sabah namazına kaldırırdı”
Çocuklarının hem dinî hem de dünyevî eğitimlerine önem verdiğini söyleyen Nesihat Hanım, “İbadetlerine çok düşkündü. Çocuklarının okumalarını çok severdi. Her şeyiyle dindar bir kişiliğe sahipti. Birileri Müslümanlar hakkında kötü sözler sarf etseydi, ‘Nasıl oluyor da bunlar böyle konuşuyor.’ diye karşı çıkardı. Çocuklarını daima sabah namazına kaldırırdı.” dedi.
Eşinin İslam davasını savunduğu için şehit edildiğine dikkat çeken Nesihat Hanım, “Allah'a şükürler olsun ki ta en baştan onun şehadetiyle iftihar etmekle beraber hamd ve şükrediyoruz. Şükürler olsun ki Şehid oldu. Keşke şehadet bize de nasip olsa. Bir defasında bana, “Şehit olmayana kadar Susa'ya gitmeyeceğiz.” demişti.
“Kolu sakat olmasına rağmen daima şükrederdi”
Bir kolunun sakat olmasına rağmen Şehid Abdulkuddus’un asla şikayette bulunmadığını söyleyen Nesihat Hanım, “Her şeye rağmen Allah’a hamd ve şükrederdi. Bir gün bile elinin bu halde olmasına asla şikayet etmezdi. ‘Bazılarının kolu tamamı veya yarısı yok. Benim halim yine de daha iyi’ derdi.” diye belirtti.
Şehit eşi olarak genç kızlara şehitlerin yolunda yürümeleri tavsiyesinde bulunan Nesihat Hanım, “Duamız şudur ki herkes Allah'ın askeri ve onun yolunda olsunlar. Allah Müslümanları da muhafaza etsin, Allah ve Resul’ünün muhafazası altında olsunlar. Allah'ın salih ve veli kulları yardımcıları olsun. Hepimiz de bu yolda şehit olmayı isteriz. Bu bize güzeldir bundan daha güzel de yoktur.” temennilerinde bulundu.
Hizbullah cemaatine mensup olduğu için bazı kişilerin ona iftiralar atmaya çalıştığını söyleyen Nesihat Hanım, kendisinin ise tüm bunlara rağmen ağır başlı ve olgun davrandığını ifade etti.
“Kötü bir şey gördüğü vakit karşı koyardı”
Şehit Abdulkuddus’un oğlu Gürgin Yazgil ise merhum babasını şöyle anlattı: “Komşuluğa riayet etmede hem köyde hem de şehirde herkes ondan razı idi. İyi olan insanları severdi. Köyde fakir olan insanlar anne babaları kendilerine bakmazken kendisi çocukların nafakaları için onlara yardımda bulunurdu.
Ahlakı çok güzeldi. Ondan kimse rahatsız olmazdı. Çabuk çabuk sinirlenmezdi ta ki kötü bir şey görmeyene kadar, gördüğü vakit tanıdık veya tanımadık fark etmeksizin karşı koyardı. Küçükken ben ve ağabeyim molla Hadi'yi babam sürekli sabah namaz için camiye gönderirdi ta ki ağabeyim medreseye öğrenci olarak gidene kadar. Babam sürekli çocuklarının dindar olmasını isterdi, başka yollara girmemizi asla istemezdi. Allah'a şükürler olsun ki Allah onun dediği gibi yaptı.”
“Cemaatin yaptıkları hizmetler İslam ve Kur’an içindir”
Gürgin Yazgil, bir akrabaların babasına, Hizbullah cemaatinden uzak durmaları yönünde yaptıkları telkine karşı Şehid Abdulkuddus’un, “Bazı insanların çocukları, akrabaları ya dinsiz ya da dinden haberleri yok. Hiç olmazsa bizim çocuklar Müslümandır, kimseye bir zararları yok. Ceamaatin yaptıkları hizmetler İslam ve Kur’an içindir. Hiç zararları olmamış. Bizim hiç kimseye zararımız da olmamıştır bizi öldüren de hakaret eden de Allah onun hakkından gelsin ve onu Allah'a havale ediyoruz.” dediğini aktardı.
“Yaşlı ve bir eli sakat olmasına rağmen yine de onu tehdit ediyorlardı”
Babasının sık sık ölümle tehdit edildiği bilgisini paylaşan Yazgil, “Hem köyde hem de şehirde de bize tehditler geliyordu. Tek başına Mescit mahallesinde kaldığı evinde gece yarısı tehdit içerikli yazılar içeren bildirileri kapısına bırakmışlardı. Tehditlerinde ‘Ya bu mahalleyi terk edeceksin yada seni öldüreceğiz.’ diyorlardı. Yaşlı ve bir eli sakat olmasına rağmen yine de onu tehdit ediyorlardı. Tehdit edildiğini öğrendiğimde evini Mescit Mahallesi’nde Suraltı sokağa taşıdık.” dedi.
Yazgin, “O dönemde bizim evimiz köydeydi. Babam Silvan Belediyesi’nde çalıştığı için merkezde de ona bir ev tutmuştuk. Hafta sonlarında köye gelir hafta içi ise belediye de çalıştığı için Silvan merkezinde bulunan evinde kalırdı. Bizim o sırada evimiz daha köyde idi. PKK'liler bize sürekli olarak ‘Köyü terk edin.’ diyorlardı. Birçok köylü o süreçte PKK'lileri barındırıyordu. Biz onları göremiyorduk fakat kendi aralarında karar alıp bu gece onların evine de gideceğiz demişler ama bizim evimize hiç gelmediler.” dedi.
Kurşun yağmuruna tuttular…
Yazgil babasının şehid edildiği geceyi şöyle anlattı: “1993 yılının Nisan ayında evimizi tamamen köyden getirdik. Evimizi köyden getirdikten yaklaşık bir sene sonra 23 Haziran 1994 yılında Bahçelievler Mahallesi Eski Bitlis Caddesi üzerinde Belediye'ye ait garajın bekçiliğini yaptığı esnada militanlar gece saat 22.30 sıralarında nöbet tuttuğu kulübeden ‘Nöbetçi!’ diye bağırarak onu kulübeden dışarı çıkarmaya çalışıyorlar. Babam da kulübeden dışarı çıktığı gibi onu silahla taramaya başlıyorlar ve orada şehid oluyor. Sonradan öğrendim babam abdest almaya hazırlanırken onu kulübeden çağırıp bahçe duvarına yaklaştığı esnada şehid ettiler.”
İLKHA