AK Parti iktidar olmayı ve 18 yıldır iktidarda kalmayı adaleti ve hakkı gözeteceğine ve milletin değerleriyle barışık bir eğitim sistemini tesis edeceğine dair verdiği vaatlere borçludur. Bu vaatlerini-hedeflerini gerçekleştirmek konusunda ilk dönem ve hatta ikinci dönem zorlanması ve bunları gerçekleştirememiş olması mazur görülebilir. Çünkü statükonun ahtapot gibi her tarafı sarmış olması, köklerinin çok derinlerde olması, FETÖ ihaneti ve bu değişimi gerçekleştirecek bilinç ve kararlılıktaki kadroların yetersizliği anılan hedefin gerçekleştirilememiş olmasında birer nedendir.
Fakat bunların hiçbiri arkasına sığınılacak mazeretler değildir. Dolayısıyla AK Parti’nin cevabını vermesi gereken soru, elindeki imkânları ve gücü ne ölçüde hak ve adaletin hizmetine sunduğu ve bir işte başarmanın olmazsa olmaz şartlarından olan ehliyet ve liyakati ne ölçüde gözettiğidir.
Bilgi ve birikimiyle Türkiye’deki eğitim sistemi üzerine söz sahibi olan eğitimci ve akademisyen Dr. Abdulkadir Turan da gazetemiz Doğruhaber’deki son yazısında eğitim ve kültürün milletin değerleri doğrultusunda nasıl özgürleştirileceğini genişçe anlatmıştır.
İlköğretimden üniversitelere kadar eğitim sistemini incelediğimizde, şekli bazı düzenlemelerin ve kişisel haklar bakımından bazı mağduriyetleri gidermenin ötesinde bir ilerleme göremiyoruz. Eğitim kurumlarının modernleştirilmesi, fiziki durumlarının daha elverişli hale getirilmesi ve okul ve üniversite sayılarının kat be kat arttırılmış olması tabii ki AK Parti’nin takdire şayan icraatlarındandır. Ancak eğitim sistemine egemen olan değerlere, eğitimdeki atamaların niteliklerine ve öğretenlerin donanımlarına baktığımızda, karanlık, ürpertici ve maalesef hiç de ümit vermeyen bir manzara ile karşılaşıyoruz.
Kabul edelim veya etmeyelim, CHP’nin tek başına ülkeye tahakküm ettiği dönemin yalın ve arı duru bir hedefi vardı; çoğu yalanlardan oluşan resmi bir tarih oluşturmak, yeni neslin beynini bu tarihle iğfal etmek, toplumu sahip olduğu milli ve manevi değerlerinden koparmak ve yerine Batının değerlerini rehber edinen yeni bir toplum inşa etmek! Eğitim sisteminden eğitim kurumlarına ve bu kurumların her kademesinde görev alanlara kadar her şeyi toplumun dönüşümünün bir aracı olarak kullanan CHP, eğitim dünyasında kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayacak kadar da zorba ve acımasızdı. Menderes ve Erbakan gibi CHP’nin eğitim sistemiyle barışık olmayanlar da fazlaca bir şey yapamadılar. Gerçi onların zamanı da gücü de buna yetecek kadar değildi.
AK Parti, topluma verdiği vaatler ve vaatlerden de öte verdiği güven sayesinde Cumhuriyet tarihinin en büyük halk desteğini arkasına almayı başarmış ve bu gücünü 18 yıl boyunca koruyabilmiştir. Toplumu dini ve etnik temeller üzerinde bölen, ayrıştıran ve birbirine karşı güvensiz hale getiren gayri milli bir eğitimi devralan AK Parti’den milletin beklediği tek şey, bu bağlamdaki sözlerini artık hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan yerine getirmesidir.
Şimdi bakıyoruz, bir tarafta eğitim konusunda hala sözünde durmayan AK Parti ve diğer tarafta AK Parti’nin verdiği sözleri yerine getireceği ümidini hala koruyan ve bunu bir an önce görüp dokunmak isteyen millet!
Üzülerek ifade edelim ki, eğitim sistemi gerek nitelik bakımından ve gerekse milli ve manevi değerlerin temsili bakımından CHP’ni tek partili dönemini aratmayacak kadar kötü bir durumdadır. AK Parti’nin de bunu bilmiyor olması mümkün değildir.
Fazla da bir zamanı yoktur; eğer AK Parti’nin bundan 18 yıl önceki gibi eğitimi evrensel ahlaki değerler temelinde ve dolayısıyla ilim-bilim merkezli düşünüyorsa, eğitim sisteminde ihtiyaç duyulan değişim ve dönüşümü gerçekleştirmelidir. Aksi halde eleştirdiği CHP’nin kötülüklerine kendisi de bir kötülük daha eklemiş olacaktır.