15 yıl iktidarda kalmak kolay değildir elbet. “İktidarda olan yıpranır” gerçekliğini de göz önünde tutarsak AK Parti büyük bir başarıya imza atmıştır. “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” düsturuna binaen Tayyip Erdoğan'ın bundaki katkısı tartışılamaz. Ancak gelinen noktada AK Parti'nin iki handikabı söz konusudur. Birincisi; iktidar endeksli etrafında toplanan birçok yerel teşkilat, işi koltuk ve ihale endeksli meseleye yaklaşmalarıdır. “Halka hizmet” anlayışından ziyade, “nasıl göze girerim” veya hangi koltuğa ulaşabilirim mantığıyla hareket eden ciddi bir kesim vardır. Üst kadroların yanlışlarını gördükleri halde “gözden düşerim” korkusuyla bu yanlışları söylememek meleke haline gelmiş. Buda yanlışın devam etmesine sebep olmaktadır. Bu sadece belirli bir bölgede değil hemen her ilde aynı sorun var. AK Parti'nin çoğunluk teşkilatlarında; halkın sorunlarıyla ilgilenme, gönül alma ve yaraları sarma adına büyük bir eksiklik ve kopukluk var. Halk bu teşkilatların sadece “rant” peşinde koşuyormuş gibi bir görüntü vermesinden son derece rahatsızdırlar.
Tayyip Erdoğan'ın bahsettiği “metal yorgunluktan” ziyade ehil insanların işin başına getirilmemesindendir. Bunun en büyük nedeni de AK Parti'nin cemaat alt yapısı olmamamsındandır. Yani birbirine bağlı bir teşkilatın olamayışındandır. Organik bağları güçlü olamayan bir yapının imar taşları sağlam olmamaktadır. Bugün AK Parti'nin en büyük sorunu “iktidar endeksli” bir toplamadan oluşmasıdır. Dolayısıyla Ulusçular, Ergenekoncular ve bukalemun! FETÖ kalıntıları arasında beyin yorgunluğu yaşıyor. Bu beyin yorgunluğu içerisinde atması gereken adımlara cesaret gösteremiyor…
Diğer bir sorun ise; bölge belediyelerindeki devletin ve iktidarın yüzü olan kayyımların bölge halkının beklentilerini karşılamamsı. Çünkü bölge halkı kayyımlardan ciddi bir hizmet bekliyordu. Zira daha önceki belediyelerdeki hizmetsizliğin kaynağını, “dağa gönderilen paralar” olarak gösteriliyordu. Ancak atanan kayyımların “sınıfta kaldıkları” önemli eksikliklerinin olduğu yönünde görüşler bildirenler oldukça fazla… Genel olarak hizmet eksikliğiyle birlikte şikâyet edilen ana husus; kayyımların vatandaşların arasına karışmıyor olması, vatandaş-belediye ilişkisini rasyonel bir zemine oturtamamış olmasıdır. Yani kayyımların “halkla ilişkilerinin” zayıf olması hususu, kayyımlardan duyulan rahatsızlıklar listesinin zirvesinde yer alıyor.
Bir nevi hükümetin yüzü olarak bilinen mevcut kayyımlar, hâlâ “bürokrat kimliğinden” sıyrılabilmiş değiller. Henüz birer “belediye başkanı” olduklarının farkında değiller. Hiç kimse, kayyımlara aynı zamanda bürokrat olduğu varsayımı ile yaklaşmaz. Her vatandaş, kayyımlara bir belediye başkanı gibi yaklaşır, bir belediye başkanı gibi de kendisine yaklaşmasını bekler. Buradan hareketle her kayyımın en az seçilmiş belediye başkanı kadar vatandaşa yaklaşması gerekir. Halkın içine karışması, esnafa, yurttaşa dokunması gerekir. Çukur siyasetinden sonra bölge halkı, atanan kayyımların hükümet desteği ile sorunları çözebileceğine inanmak istiyor. Dolaysıyla sorun çözmeyen ya da çözmek için elini taşın altına koymayan kayyımların oluşturduğu olumsuz bir hava söz konusu… 2019 seçimlerinin hesabını yapanlara duyurulur…