Güneydoğu’da havaların ısınmasıyla birlikte terör hareketliliği de artmaya başladı. PKK yol kesme, kimlik kontrolü, silahlı saldırı ve adam kaçırma gibi eylemlerini sürdürürken siyasiler Kürt meselesinin çözümü için bir araya geliyor. Bu hareketlilik ve temasları, başka sorunların kaynağı olarak yorumlamak mümkün; ancak yeni doğumların sancısı niteliğinde de okunabilir. CHP, Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Diyarbakır Baro Başkanlığı yaptığı dönemde hazırladığı Kürt meselesi hakkındaki raporu özetleyip 10 madde hâline getirdi. AK Parti ise daha önce ‘açılım’ adını verdiği maddeleri gündeme getiriyor; ancak bu sefer biraz sert ve milliyetçiliğe kaçan bir dil kullanıyor. CHP-AK Parti buluşması doğrusu tarafları yeteri kadar heyecanlandırmışa benzemiyor. Onlara göre mesele zaten adı konmuş olan sorunun farklı kelimelerle yeniden tartışılmasından ibaret ve çözüm getirecek mahiyette değil. BDP ise öteden beri çözüm sahasının dışında kaldığı ve ‘7 kocalı Hürmüz’ rolünü oynadığı için uzlaşma platformuna gelse bile üzerindeki ezikliği atması güç. BDP’nin ‘konuşmaya varız’ derken adres olarak da hem İmralı’daki Abdullah Öcalan’ı hem dağı göstermesi bu iki faktörün tasallutundan kurtulmayacağının göstergesi. BDP’de tabanın talebinden çok tavanın neye karar verdiği sanki daha geçer akçe.
Bu arada Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da ciddi bir siyasi hareketlenme baş göstermeye başladı. Bunun ilk açıklamasını Hizbullah’ın avukatı etiketini taşıyan Sıdkı Zilan yaptı ve Azadi İnisiyatif Partisi’ni kurduğunu duyurdu. Azadi, 1925’teki Azadi hareketine atfen konulmuş bir isim. Zilan bununla dindar Kürtleri yanına çekmek istiyor. Zilan ve ekibindeki isimlere bakıldığında ele avuca gelir bir şey yapması mümkün gözükmüyor. Zira Hizbullah, Zilan ile asla temas hâlinde değil ve desteklemiyor. Halk arasındaki genel kanı ve Güneydoğu’nun nabzını yerinde tutan siyaset erbaplarına göre Zilan’ın ekibi yeni bir öneri sunmuyor, sadece İslami argümanla ortaya çıkıyor. BDP biraz dinî değerlere ehemmiyet verse ekibinin tamamı BDP’de yer alabilecek yapıya sahip. Son hareketlenme ise Mustazaf-Der olarak bilinen Hizbullah’tan geldi. Hizbullah, Mustazaf-Der’in Yargıtay tarafından kapatılması üzerine geçen ay Diyarbakır’da düzenlenen ‘Ahde Vefa Mitingi’ ile boy gösterdi. Başkan Avukat Hüseyin Yılmaz bundan sonra Mustazaflar Hareketi olarak yollarına devam edeceklerini açıkladı. Bu açıklama siyasete girme beyanıydı ki ardından Hizbullah bunu resmen deklare etti. Yılmaz’ın hemen Kuzey Irak’a gidip Kürdistan İslam Cemaati lideri Ali Bapir ile görüşmesi de bunun en büyük göstergesi oldu. Bapir, İran yanlısı politika yürütüyor ve Erbil şehrinde yaşıyor, güç ve potansiyel olarak yabana atılacak birisi değil. Hüseyin Yılmaz ile Ali Bapir’in buluşması her ne kadar taziye ziyareti (Bapir’in babası Mam Bapir vefat etmişti) olsa da bu aslında siyasi bir toplantı niteliği taşıyordu. Çünkü Yılmaz, Kuzey Irak dönüşü sonrası siyasete dair söylemlerini netleştirdi ve İran’dan cevaz aldı.
Hizbullah, her ne kadar Güneydoğu’da güçlü görünse de önünde ciddi handikaplar bulunuyor. Yapının hâlâ Hüseyin Velioğlu’nu değişmez lider ve rehber olarak kabul emesi halk tarafından benimsenmiyor, hatta dindar Kürtlerin hoşnut olduğu bir durum değil. İkinci sıkıntı Hizbullah’ın hâlâ yeraltı hücrelerinin olması. Hizbullah’ın bu yapıdan kurtulamadığı sürece dindar Kürtlerin oyunu alması zor, bu durumda BDP karşında şansı çok zayıf. Tabii bölgedeki bazı cemaat ve dinî grupların hangi tarafa destek verecekleri de önemli. Fakat iddiaya göre onlar da kendi içlerinden bir hareket çıkaracaklar. Lakin kısa vadede etkili bir hareket beklemek doğru olmaz.
BDP’den sonra bölgede Kürt etnisitesi üzerine siyaset yapan Hak-Par (Hak ve Özgürlükler Partisi) ile KADEP’in (Katılımcı Demokrasi Partisi) siyasi olarak BDP ile yarışması veya ciddi oranda oy almaları mümkün gözükmüyor. Yıllardır siyaset yapan iki partinin önemli sorunları olduğu gibi tabana ulaşmada da sıkıntı yaşıyorlar. KADEP lideri Şerafettin Elçi’nin siyasi emelleri uğruna BDP’den (bağımsız) aday olması bu partiyi bitirmiş durumda. Hak-Par ise Kemal Burkay transferi ile bir şeyler yapmak istedi; ancak henüz tabana hatırı sayılır bir tesiri yok. Ancak onların BDP’nin bağımsızları arasında aday olmak istememeleri parti başkanı Bayram Bozyel’in kredisini Kürtler nezdinde artırdı. Lakin Hak-Par’ın ilginç bir sorunu var. Rahmetli Abdülmelik Fırat’ın din tandanslı politikasının ardından Sertaç Bucak ve Bozyel’in oluşturduğu sosyalist yapı Kürtlerin kafasını karıştırıyor. Şu anki çizgisi daha çok sosyalist bir harekete benziyor ve PKK’nın siyasetini tasvip etmiyor. Zaten İbrahim Güçlü ve onun ekolünden olanlar bu partiyi destekliyor. Hak-Par’ın siyasi şansı şimdilik ilçe bazında belediye seçimlerinde bazı yerleri kazanacak durumda. İyi çalışmalar yapılırsa kritik bazı illerde de etkili olabilirler. Ama Kemal Burkay’ın partide hafiften estirdiği rüzgârın meltem mi yoksa poyraza mı dönüşeceği henüz anlaşılmış değil.
Güneydoğu’da üzerinde durulması gereken en önemli hareket Diyarbakır merkezli olan ve ‘Gri Kürtler’ diye tanımlanan grup. Bu kişiler şimdilik isimlerinin açıklanmasını istemiyor. Çünkü geleceğe dair ciddi planları var. Ama Diyarbakırlı iş adamlarından, etkili ailelerden, siyasetçilerden oluşan gri Kürtler, Kürt hakkını savunduğu, Kürtlerin manevi değerlerine saygı duyduğu için halk nezdinde tutuluyor. Bunlar için sorulan soru şu: ‘Bu hareket partileşirse BDP’ye rakip olur mu?’
Aslına bakılırsa bu hareket ilk seçimlerde olmazsa da ikinci bir seçimde BDP’nin ciddi rakibi olma potansiyeline sahip. Aynı zamanda hareket mevcut Kürt milletvekillerini de yanına çekebilecek kadar güçlü. Bu dinamik ekip şimdilik suskun kalmayı tercih ediyor ve Ankara’dan bir liderin işaret çakmasını bekliyor. Eğer o siyasi lider yeni bir parti kurarsa söz konusu hareket de bu çatı altında bir araya gelecek. Bu durumda tartışmasız BDP’nin rakibi olma şansı yakalar hatta yer yer BDP’yi geride bırakabilir. Ankara’dan işaret gelmezse ‘Gri Kürtler’ zaten kendilerini önümüzdeki ikinci seçime hazırlıyor. Her şey AK Parti’nin tutumu ve Anakara’dan gelecek işarete bağlı. Örneğin yılların deneyimli siyasetçisi Haşim Haşimi bu işareti bekleyenlerden. Diyarbakır’da ‘Gri Kürtler’ arasında adı geçen Şahismail Bedirhanoğlu gibi aktörler de bu işte boş değil. Bu ekibin aynı zamanda Kuzey Irak ile temas hâlinde olması, ticari ilişkileri ve diyalogları bakımından da Kürt tabanı tarafından tutulmalarına sebep oluyor. Görünen şu ki önümüzdeki süreçte Güneydoğu’da siyaset yeniden şekillenecek, tabir yerindeyse bölge çok partili sisteme geçecek.(AKSİYON)