Yüce Allah: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir” ﴾Nisâ, 29﴿ buyurarak mü'minleri haksız kazanç elde etmekten sakındırmış, karşılıklı rızaya dayalı, dürüst ticaret yoluyla meşru kazanç sağlamaya teşvik etmiştir.
Batıl yollardan birisi belki gasptır, hırsızlıktır, faizdir ve aldatmadır. Burada biz aldatma üzerinde durmaya çalışalım. Aldatmanın zıttı dürüstlüktür. Tüccar, bütün yönleriyle ticaretinde dürüst olmazsa müşterisini aldatmış olur.
Aldatma bazen malın özelliklerini yanlış söylemek olur. Bazen yanlış yönlendirmekle olur. Bazen malın ayıbını gizlemekle olur. Her ne surette olursa olsun aldatma haksız bir kazançtır ve batıl yollarla müşterinin malını yemektir.
Hz. Peygambere (s.a.v.) , “Kazancın en iyi ve temiz olanı hangisidir?” diye sorulması üzerine “Kişinin el emeği ve aldatma bulunmayan meşru ticaret ile elde edilen kazançtır” cevabını vermiştir. (Ahmed, IV, 141)
Rasûlullah'ın sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“Üç kişi vardır ki, Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap da vardır.” ifadelerini üç defa tekrarladığını işiten Ebû Zerr radıyallâhu anh:
“-Adları batsın, umduklarına ermesinler ve hüsrâna uğrasınlar, kimlerdir onlar yâ Rasûlallah!” diye sordu.
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“Elbisesini (kibir ve gururundan dolayı kurula kurula) sürüyen, verdiğini başa kakan ve yalan yeminle malını pazarlayan!” buyurdu. (Müslim, Îmân, 171)
Ölçü ve tartıda hile yapan da aldatmış olur ki, onlar için veyl vardır. Yani ahirette kaybedenlerden olur. Dünyada görünüşte bir şeyler kazanıyor görünebilir. Ancak bu tüccar manevi olarak kaybettiği gibi maddi olarak kaybedenlerdendir. Çünkü: Aldatılan insanlar bu tüccarın aldatmalarına bir kanır, iki kanır. Bu tüccar, zamanla insanlar tarafından aldatan, kandıran ve hile yapan biri olarak meşhur olur ve toplum içindeki kredisini ve güvenini yitirir. Ticarette güven önemlidir.
Ticarette en önemli şey karşımızdakine verdiğimiz güvendir. Güven kişiye hem dünyada hem Ahirette iyilik getirir. Güvenilen insan tercih edilir. Tercih edilince kazancı artar. Burada Hz. Peygamber'in çok önem verdiği alışverişteki güven üzerinde kısaca durmak gerekir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, alışverişin özü karşılıklı güvendir. Alışverişte güven ortadan kalktığı ve güvensizlik yaygınlaştığı zaman insanlarda her şeyi şüphe ve ihtiyatla karşılama duygusu gelişir. İnsanlar arasındaki manevî bağlar zayıflar.
Kendisini aldatan veya aldatmaya çalışan insana karşı kimsenin sevgi ve saygı duymayacağı ve hatta nefret edeceği kesindir. İnsanlar, sözüne ve işine güvenilmeyen kimselerle irtibat kurmaktan çekinirler. Şayet bu kişi ticaretle uğraşıyorsa, alışveriş yapmaktan, müşteriyse mal vermekten, sanatkâr ise iş sipariş etmekten kaçınır. Dolayısıyla bu tür kişilerin mallarına ve çalışmalarına rağbet azalır, kazançları artmaz. İşte Peygamber'in “hainlik fakirlik getirir” sözündeki incelik burada yatmaktadır. Ama tersi olursa, yani herkes birbirine güvenirse kazanç, üretim ve tüketim artar. Bu da bolluğa ve zenginliğe vesile olur.
Güveni tesis eden ise öncelikli olarak dürüstlüktür ve aldatmamadır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde ticaretine hile karıştırmayan, helal-haram sınırlarına riayet eden dürüst ve güvenilir ticaret erbabını şöyle müjdelemiştir:“Güvenilir ve dürüst ticaret yapan, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır.” (Tirmizi, Buyu, 4)
Peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olma temennisiyle Allah'a emanet olun.