Sülün Osman'a atfedilen bir söz vardır: “Ben sadece beni aldatmaya kalkışanları aldatırım.” Hatta şu hikâyesi meşhurdur Sülün Osman'ın. Kuyumcuların kapanma saatinde eline aldığı bir miktar sahte altınla bir sağa bir sola koşturur. “Hayırdır, niye öyle telaşlısın” diyene “eşim ameliyata girecek acil paraya ihtiyacım var, bu altınlara kuyumcuya bozdurmaya geldim ama hepsi kapatmış. Bu altın en az on bin lira eder ama biri bana beş bin verse hemen vereceğim, yoksa eşimin hayatı tehlikede.” Kısa yoldan beş bin lira kazanmak isteyen kişi hemen beş bini verip sabah on bine satmak için kuyumcuya gittiğinde acı gerçekle karşılaşır. Şimdi kim aldatan, kim aldatılan, kim mağdur, görüldüğü gibi belli değildir. Sözde mağdur görülen kişi başka birinin sıkışık durumundan yararlanmaya çalışan bir fırsatçıdır.
Yani biri size falan filan beni aldattı diyorsa şuna dikkat etmek lazım, acaba gerçekten bir aldatma var mıdır? Varsa aldatılanın aldatma teşebbüsü ne ölçüdedir.
Mesela, Ergenekoncu ve Balyozcular “Laikliğe yemin etti” kandırdı bizi, HDP'liler “Dolmabahçe saraylarında ağırladı” kandırdı bizi, bir başkası “ne istediysek verdi” ama kandırdı bizi, Barzani beni kırmızı halılarda karşıladı “kardeşim” dedi kandırdı beni, diyorlar mıdır? Acaba. Liste uzatılabilir ama anladığım kadarı ile bir Sülün Osman vakıalar zinciri yaşanmış.
Görüldüğü üzere taraflar karşılıklı kandırma, kandırılma ve ihanet suçlamalarında bulunuyorlar.
Bu olaylar zincirinden çok önemli dersler çıkarmak gerekir. Evvela hiç kimseyi kandırmaya, gücünden haksız yere istifade etmeye yeltenmemek lazım.
Beşeri, siyasi ve sosyal ilişkilerin ilkeleri maalesef İslami standartlardan uzaklaşmış bulunuyor. Avrupa Birliği yolunda ilerlerken ilişiklere de doğal olarak bu birliğin ilkleri hâkim olmuş görünüyor.
Kandırmaya kalkan kişinin kandırılması ya da ava gidenin avlanması gibi kabul edildiğinden kimseyi şaşırtmıyor. Kimsede kandırılana karşı bir acıma ve merhamet duygusu uyandırmıyor.
Kuşkusuz kötü niyetle samimiyetten uzak yapılan fedakârlıkların! Allah nezdinde müspet bir karşılığı da olmayacaktır.
Varlık nedenimiz kendisine ibadet olan rabbimiz, yegane muhatabımız O'dur (cc). Mihnetimiz O'ndan, hürmetimiz de O'na(cc) olmalıdır.
Bu imtihan yerinde kuşkusuz herkes kendi imtihanını veriyor. Bizler bu imtihandan alnımızın akıyla çıkmayı istediğimiz gibi kardeşlerimiz için de bunu istiyoruz. Onların imtihanı kaybetmesi, dünya ve ahirette sıkıntılara duçar olmaları kuşkusuz bizi rahatsız eder, endişelendirir.
Ama öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bu konuda uyarmak istediğimiz kardeşlerimizin bize düşman gözü ile bakması bile ihtimal dâhilindedir.
Yine de şu ufacık hatırlatmada bulunmak isteriz. Kimin, kimler için inşa ettiği ceza evlerine kimlerin düşeceğini hiç kimse bilemez!..
Şu dua ile bitirelim: “Rabbim bizi kandırmaktan da kandırılmaktan da muhafaza buyursun.” Âmin.