Değişik illerden gelip senelerce birçok sıkıntıyı göze alarak medresede ilim öğrenen talebeler ‘ilim ve davet’in önemini anlattı. İlim öğrenmek ve öğrendiği ilim toplumun istifadesine sunmanın (davet) önemi konusunda İLKHA’ya konuşan medrese talebeleri, ilim ve davetin birbirilerinin ayrılmaz birer parçası olduğunu söyledi.
Günümüz Müslümanların İslami ilimlerin yanında fenni ilimleri de öğrenmesi gerektiğini belirten medrese öğrencileri, bu ilim sayesinde insanın ancak kendini ve Rabbini bilebileceğini ifade etti.
Âlimlerin peygamberlerin varisi olduğunu dile getiren medrese öğrencileri, günümüzde ilim öğrenenlerin de peygamberlerin yaptığı gibi toplumun ıslahı için çalışması gerektiğini söyledi.
Okumanın insana çok büyük bir değer kazandırdığını belirten M. Emin Orhan, “Okuma, Allah’ın insana verdiği en büyük değerlerin başında geliyor. Okuma ve dolayısıyla ilim, insana değer katar. Bu ister medrese, yani Kur’an ilmi olsun isterse fenni ilimler olsun… Tarihe iz bırakmış insanlara baktığımız zaman hepsinin okuma faslından geçtiğini görüyoruz. Eğer bizler de tarihte bir iz bırakmak istiyorsak okuyup kendimizi geliştirmeliyiz.”
“Okumadan bir birikim sahibi olmadan insanları aydınlatmak mümkün değildir”
Bir Müslümanın ilim öğrenmesinin vacip olduğunu hatırlatan Orhan, konuşmasına şöyle devam etti: “Yüce Allah, peygamber efendimize insanları uyarma emrini vermeden önce oku emrini vermiştir. Bu da bizim için önemlidir. Çünkü tebliğ yapabilmek için, insanları irşat edep hakkı ve sabrı tavsiye etmek için okumak gerekir. Çünkü okumadan bir birikim sahibi olmadan insanları aydınlatmak mümkün değildir. Bu şuna benzer; eğer bir satıcının heybesinde bir şey yoksa insanlara neyi satacaktır. Böyle birinin eşya satmaya çalışması nasıl beyhude bir durum ise ilim öğrenmeden tebliğ yapanın durumu da aynıdır. Düşünün adam Allah’ı tanımıyor, Allah’ı anlatacak; Peygamberi tanımıyor ama Peygamberi tanıtacak! Bu mümkün değildir.”
İlim sahibi olduğu halde çevresinde yaşanan kötülüklere müdahale etmeyen kavimlerin helak olduğunu örneklerle anlatan Orhan, Allah’ın verdiği ilim nimeti karşılığında insanların da bu ilmin hakkını vererek topluma hakkı tavsiye etmesi gerektiğini söyledi.
“Rabbini bilen kendisini bilir, kendisini bilen ise yaratılış gayesini bilir”
Yaklaşık 2 yıldır medresede eğitim gördüğünü belirten Mustafa Coşkunkan, ilmin marifetinin kişinin kendisini bilmesi olduğunu belirterek şöyle dedi: “Kendisini bilen kâinatı ve mükevvenatı bilir. Kâinatı ve mükevvenatı bilen ve kâinat ile kendisi arasındaki ilişkiyi kurabilen kişi Rabb’ini bilir. Asıl bilgi Rabb’inin asıl yaratıcı ve tek olduğunu bilmektir. Dolayısıyla Rabb’ini bilen kendisini bilir, kendisini bilen ise yaratılış gayesini bilir. O yüzdendir ki Peygamber efendimiz ‘Âlimin mürekkebi şehidin kanından daha evladır’ buyurmuşlardır.”
Âlimlerin peygamberlerin varisi olarak nitelendirildiğini dile getiren Coşkunkan, günümüzde ilim öğrenenlerin de teorideki bilgilerini pratik hayata aktararak peygamberlerin yaptığı gibi toplumun ıslahı için çalışması gerektiğini söyledi.
İlmin erkek ve kadın herkese farz olduğunu belirten Adıyaman’dan gelerek Şanlıurfa’da ilim öğrenen Hacı Akıntaş, ilim öğrenen bir insanın, öncelikle ilmiyle amel ederek daha sonra da bu ilmi doğrultusunda çevresindekilere hakikatleri anlatması gerektiğini söyledi.
Peygamberlerin aldığı vahyi topluma hemen anlattığına dikkat çeken Mustafa Karadal ise bugün de ilim öğrenen bir insanın öğrendikleriyle amel edip halka anlatması gerektiğini ifade etti.
‘Müslüman bir davetçinin ilim öğrenmek farzdır’ kaidesince hem İslamî hem de fennî olmak üzere tüm ilimleri öğrenmesi gerektiğini ifade eden Hüseyin Sayhar “Müslüman bir genç, öncelikle kendisini İslamî ilimle donatması gerekir. Bunu yaptıktan sonra fennî ilimleri öğrenmelidir. Hatta bu konuda Üstad Beddiüzzaman’ın Medresettüz Zehra isminde gerçekleştirmek istediği bir projesi vardı. Burada öncelikle İslamî ilimler öğrenilecekti daha sonra kimya, astronomi, tıp gibi fennî ilimler öğretilecekti. Sadece ilim öğrenmek yeteli mi peki? Hayır. Allah-u Teâlâ, Asr suresinde insanlara hakkı tavsiye etmemizi ve daha sonra da sıkıntılar karşısında sabretmemizi emrediyor.” diye konuştu.
İLKHA