Allah Resulü (sav)'ne Davet Olunduk

İman; inanmak, itikad etmek, hakkı kabul etmek, tasdik ve iz’an etmektir. İslamiyeti kabul edip amel etmektir.

“İŞİTTİK VE İTAAT ETTİK”
İman; inanmak, itikad etmek, hakkı kabul etmek, tasdik ve iz’an etmektir. İslamiyeti kabul edip amel etmektir. Dini bütün hakikatleri kabul edip gereğini yerine getirmektir. İman, “Resul−i Ekrem­ (sav)’in tebliğ ettiği zarurat−ı diniyeyi tafsilen ve zaruratın gayrısını icmalen tasdik etmekten hâsıl olan nurdur.”[1]

Allah’u Teala insana verdiği cüz’i ihtiyarla, imanı seçme konusunda kendisini hür bırakmıştır. İman edene ise karşılığını ahirette vermek üzere bazı yükümlülükler yüklemiştir. Dolayısıyla hakikatte bir insan iman ettikten sonra, “Ben serbestim, istediğimi yaparım” deme hakkına sahip değildir. İman etmiş ise gereği olan ameli yapmakla mükelleftir.

Madem imanın şartlarından biri de peygamberlere imandır; o zaman peygambere imanın gereği de onun öğretilerine uymaktır. Emir ve nehiylerine riayet etmektir. Hayatın her alanında sünnetini mihenk edinmektir. Tüm fiil ve amellerin belirlenen ölçülerde olmasını sağlamaktır. İlişkilerin bütününe onu hâkim kılmaktır. Hem de hiçbir sıkıntı duymadan, hiçbir burukluk hissetmeden, hiçbir endişe taşımadan... Zahiren zararlı görünse de... Bir takım mağduriyetlere sebebiyet verse de… Allah−u Teala şöyle buyuruyor: “Aralarında cereyan eden olaylarda seni hakem yapıp sonra da verdiğin karardan yürekleri bir sıkıntı duymadan teslim olmadıkça onlar, Rabbin hakkı için iman etmiş olamazlar."[2] İnsanı derinden sarsacak ağır ve büyük bir uyarıdır bu. İman−amel, teori−pratik, düşünce−fiil, kalp−dil ilişkisini tekrar tekrar gözden geçirme ikazıdır bu.

Yani hayatımızın tüm aşamalarında; daha doğru bir ifadeyle günlük yaşantımızın her anında Resulullah Aleyhisselam’ın sünneti söz sahibi olacak şekilde hareket etmeliyiz. Ailemizle ilişkimizden işe gidiş gelişlerimize, komşularımızla muamelemizden ibadetlerimize, insanlarla münasebetimizden cihadımıza, akrabalarla diyalogumuzdan evliliğimize, düşmanlarımızla temasımızdan ticaretimize, mü’min kardeşlerimizle rabıtamızdan oturup kalkmamıza kadar her şeyimizi O (sav)’nun belirlediği ölçülere göre ayarlamak zorundayız. Çünkü bunu bizzat Allah (cc) istemektedir. Zaten O (sav)’nu uyulması gereken merci kılan da bizzat Allah−u Teala’nın kendisidir. “Biz gönderdiğimiz her peygamberi, Allah’ın izniyle itaat olunsun diye gönderdik.”[3] Yoksa faydamıza olan durumlarda “Allah ve Resulü şöyle buyuruyor, böyle istiyor…” deyip zararımıza görünen, hoşumuza gitmeyen şeylerde aksi hareket edersek kendimizle çelişmiş oluruz. Bırakın bizi; hakikatle, Allah’ın hükmüyle de çelişmiş oluruz.

Tarih incelendiğinde görülecektir ki İslam düşmanlarının, Müslümanlar üzerinde oynadığı en büyük oyunlardan biri de bu olmuştur. Dinin bir kısmına uyup bir kısmına uymayan bir insan modeli, bir Müslüman profili oluşturulmaya çalışılmış ve bunda da başarılı olunmuştur. Böylece Müslümanlar da onların tahakkümü altına girmiş ve bu, zamanla doğal bir hal alıp günümüze kadar gelmiştir. Hatta Müslüman bir insan, dininin emirlerini yerine getirmekten utanır olmuştur. İftihar duyması gereken inancını gizlemek durumuna düşmüştür. Resulullah (sav) ve sahabelerine benzemekten kaçınıp kişiliksiz insanlara benzemeyi yeğlemiştir. İslam düşmanları kendi inançlarının gereğini açıktan yapıp teşvikte bulunurken, Kâinat Efendisi’nin ümmetinin ferdi olan Müslüman, aşağılık kompleksine düşecek duruma gelmiştir. Bir iş yaptığında insanların ne diyeceğini, nasıl karşılayacağını, ne şekil algılayacağını, bu durumun işini nasıl etkileyeceğini düşünür olmuştur. Vâ esefâ! “Onlar açıkça haram işleyip gayri İslami hareket ederken utanmıyorlar da ben Allah ve Resulü’nün dediğini yaparken ne diye utanayım ki!” de diyemez olmuştur.

Hâlbuki Kur’an’ı, Sünnet’i, Asr−ı Saadeti okuyacak olursa ne kadar büyük bir inanca, ne kadar azim bir dine, ne derece azametli bir değerler bütününe sahip olduğunu anlayacaktır. O zaman kahramanlar gibi ortaya çıkıp “Allah ve Resulü ne buyurmuşsa ben onu yaparım. Kim ne derse desin” diyebilecektir. “Ben Müslüman’ım, inancım neyi gerektiriyorsa onu yaparım. Utanması gereken birileri varsa, Allah ve Resulünün buyruklarına göre hareket etmeyenlerdir. Sıkılması lazım gelen birileri varsa yarın ahiret gününde Allah Resulü (sav)’nün yüzüne nasıl bakabileceğini hesaba katmayanlardır. Allah ve Resulü (sav)’nün verdiği hükme göre amel etmeyenlerdir. Açık bir sapıklıkta bulunanlardır.” “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, mü’min bir erkekle, mü’min bir kadın için kendi işlerinde muhayyerlik hakkı yoktur. Allah ve Resulüne asi olan muhakkak açık bir sapıklık etmiştir.”[4] Dünyada bile hiçbir şey karşılıksız kalmazken ahirette kalması mümkün mü? Hâşâ, Allah’a isyan edenin yeri cehennemdir, itaat edenin ise cennettir.

Sözün özü: Bize de düşen; “Aralarında hükmetmesi için Allah ve Resulüne davet olunduklarında mü’minler ‘İşittik ve itaat ettik’ derler”[5] demek olacaktır.

Kutlu doğumunu idrak etmekte olduğumuz O (sav) büyük insanın yüzü hürmetine ellerimizi açıp Rabbimizden niyaz ediyoruz.

−Ya Rabbi! Doğumunda zuhur edip doğu ve batıyı aydınlatan nur misali, bu kutlu doğum yıl dönümünü de doğu ve batıyı aydınlatan bir nurun zuhuruna vesile kıl!

−Ya Rabbi! Doğumunda nasıl ki, putlar yıkılıp baş aşağı düştüyse bu kutlu doğum yıl dönümünü de zamanımızın putlarının baş aşağı düşmesine vesile kıl!

−Ya Rabbi! Doğumunda Kisra’nın sarayı nasıl sarsılıp çatladıysa, bu kutlu doğum yıl dönümünü de Beyaz Sarayın sallanıp yıkılmasına vesile kıl!

−Ya Rabbi! Doğumunda nasıl ki Sava’nın takdis edilen küçük denizi yere batırıldıysa bu kutlu doğumu da İslam düşmanı despot İngiliz ve cani Rus güçlerinin yere batmasına vesile kıl!

−Ya Rabbi! Doğumunda İstihabat’ta bin yıl daimi yanıp sönmeyen ateş nasıl söndüyse, bu kutlu doğum yıl dönümünü Siyonist Yahudi’nin küfür ateşlerinin sönmesine vesile kıl. (Âmin velhamdülillahi Rabbil âlemin)

İnzar Dergisi
[1] Osmanlıca−Türkçe Ansiklopedik Büyük Lûgat (Turdav)

[2] Nisa Suresi: 65

[3] Nisa Suresi: 64

[4] Ahzab Sûresi: 36

[5] Nur Suresi: 51

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Rahmet ve mağfiret dolu "üç aylar" başlıyor
Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu