“Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.”[1]
“Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: “Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin.”[2]
“Onu işittiğiniz zaman: ‘Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır’ demeniz gerekmez miydi?”[3]
“Akabe b. Amir anlatıyor: Allah Resulü (sav)’ne ‘Ya Resulullah! Kurtuluş nedir?’ diye sordum. Şöyle buyurdular: Dilini tut, seni ilgilendirmeyen işlerle uğraşma, hatandan dolayı tevbe et.”[4]
Şeytan ve dostları tüm inananların önlerinde, arkalarında, sağlarında ve sollarında durarak onları her daim şirke sokmaya, günaha ve harama bulaştırmaya çalışır.
Kur’an ve sünneti hayat düsturu edinen, Allah’ın ve müminlerin düşmanlarını, müminlerin bilmeyip Allah’ın bildiği düşmanları korkutmak için kuvvet olmayı görev bilen ve bu uğurda çalışan, Müslümanların dertlerine ortak olup sıkıntıların giderilmesi için yardımcı olan, Müslümanları cehenneme doğru sürükleyen şeytan ve dostlarının hile ve oyunlarını bozup Müslümanları kurtarmaya çabalayan… İslamî yapı ve oluşumlara ve birlikte hareket eden duyarlı Müslümanlara karşı düşmanlıkları ise daha çetindir.
Dünyanın değişik coğrafyalarında İslamî yapılanma ve oluşumlara muhtelif şekil ve yöntemlerle şeytan dostları ve yaverleri müdahale etmektedirler. Kimi yerde işgal, kimisinde katliam, başkasında zindanlara atma, bazısında misyonerlik faaliyetleri vs. ile mücadeleyi sürdürmektedirler.
Biz bu yazımızda müdahale şekillerinden birini, Müslümanlar içinde güvensizlik ve huzursuzluk çıkarmayı işlemeye çalışacağız İnşaallah.
Gerektiğinde her şeyini ortaya koyan, hiçbir karşılık beklemeksizin sadece Allah’ın rızasını ve gerçek anlamda kulluk görevini ifa etmeyi gaye edinen, İslam’a ve Müslümanlara hizmet için bir araya gelmiş, nefislerinin hoşuna gitmese bile birbirlerine -masiyet olmadığı sürece- itaat eden, birbirlerini seven, işlerini istişareyle yapan, Kur’an’ın tabiriyle “Bir binanın kenetlenmiş taşları”[5] gibi kenetlenen, Hz. Peygamber (sav)’in emri doğrultusunda “Bir cesedin azaları”[6] olduklarını pratikteki yaşantılarıyla gösteren… Müslümanların oluşturduğu yapı içerisinde güvensizlik ve karamsarlık tohumlarını ekme ve bu sayede onları dağıtıp kuvvetsiz ve verimsiz hale getirme şeytan ve avenesinin kullandığı en tehlikeli yöntemlerdendir. Yapı içerisindeki fertlerin etkisizleştirilmesini netice veren bu yöntemde asıl hedef birinci derecede işlere vaziyet edenlere karşı güven bunalımı oluşturmaktır. Zira nihaî amaçlarından biri olan dâhilî huzursuzlukların yolu güvensizlikten geçmektedir.
Malumdur ki yapılar ve oluşumlar insanlardan müteşekkildir. Tabiatıyla insanlardan zafiyet, kusur ve hataların olacağı da muhakkaktır. Şeytanî güçler yapı içerisindeki Müslümanlardan sudur eden hataları -ki bunların çoğu da vehmî, hayalîdir- tespit edip bir’e on, hatta yüz katarak tatlı dilli fakat kalbi kararmış, düşmanlığı azgın, fıtratı bozulmuş, riyakâr münafıklar vasıtasıyla fırsatını bulup dolap kurmaya çalışırlar.
Akabinde yapı içerisindeki Müslümanlar, kimi duygusallıktan, kimi nefisten, kimi de -Bediüzzaman’ın deyişiyle- ‘safdillik’ten ötürü ve belki de iyi niyetle, kendilerine göre bazı eksikleri, kusurları giderme amacıyla, düşmanın yaydığı yaygaraları arkadaşlar arasında konuşup tartışır, dedikodu ve gıybet illetine bulaşırlar. İslam’a, Müslümanlara, davaya, yapıya bilerek zarar vermeyi asla düşünmedikleri halde -bilmeden- İslam düşmanlarının tahribatlarına araç olurlar.
Bazen de yapı içindekiler beraber oldukları arkadaşlardan anormal bir durumun sudur ettiğini gördüklerinde -ki bu durum, insan olma hasebiyle doğaldır- ve belki çoğu zaman nefis ve bencilliğin de sevkiyle mezkûr arkadaşların hatalarını kardeşler içerisinde laletayin konuşup tartışır, dedikodu ve gıybete düşerler. Neticede onlar da düşmanın bu oyununun birer parçası olurlar.
İslamî yapı ve oluşumu etkisiz ve kuvvetsiz hale getirmek isteyenlerin oyunlarına alet olmamaları ve bu gibi hatalara düşmemeleri için kardeşlerimizden isteğimiz şudur:
-Gıybet ve dedikoduya sebep olacak hususları konuşan kardeşlere, Müslümanlar aleyhinde bu şekilde konuşmanın doğru olmadığını, bu ve benzeri davranışların imanımıza, ahiretimize, İslam’a ve Müslümanlara zarar verdiğini anlatalım.
-Böyle bir davranışa girmekle, kâfirlerin, zalimlerin ve münafıkların yararına -farkında olmadan- çalışılmış olduğunu,
-Yersiz ve faydasız konuşmaların bazı Müslümanların gevşemesine, İslam’dan uzaklaşmasına; Müslümanların can ve mallarını ortaya koyarak oluşturdukları bir yapıya zarar gelirse bunun ahiretteki cezasının çok şiddetli olacağı gerçeğine ek olarak dünyada da rezil ve rüsva olmaya sebep olacağını,
-Gıybet ve dedikoduların, hangi şekilde olursa olsun, doğru olmadığını, Kur’an ve sünnet’in bu hususta ikazda bulunduğunu, hele İslamî yapıya zarar verecek duruma gelirse cezasının daha ağır olacağını,
-Bu tür davranışlarda bulunanlara gerek şeytan ve dostlarının planlı olarak ortaya atıp işlemeye çalıştıkları söz ve ithamları, gerek de kendilerince gördükleri bazı kusur ve noksanları lalettayin rasgele konuştuklarında Şeytan ve dostlarının sevineceğini, Cenab-ı Allah’ın, Hz. Peygamber (sav)’in ve mü’minlerin onlardan yüz çevirmesini netice vereceğini,
-Müslümanları üzmenin, onlara hakaret etmenin, sırlarını ifşâ etmenin kişinin helâk için yeterli sebep olabileceğini düşünelim ve birbirimizi bu hususlarda ikaz edelim.
-Söz konusu yanlış davranışlar sebebiyle Müslümanların kuvvetlerinin dağılıp zayıflamaları sonucu düşmanın daha şiddetli saldıracağını, -ölüm ve ötesini hatırlatarak- hikmetle anlatalım.
-Konuşulanlar duygusallık, öfke vb. hususlardan kaynaklanıyorsa nefsini, öfkesini yenenlerden olmaya birbirimizi davet edelim. Ta ki Cenab-ı Hakk’ın bağışına mazhar olunabilsin.
-Gayr-ı İslamî yaşantıları ve ameldeki tembellikleri sebebiyle Müslümanlar içerisinde tutunamayan şeytan dostlarının ve münafıkların çamur atma gayretlerinin, itham ve iftiralarının -kısa süreli kafa bulanıklığı haricinde- pek etkili olmadığını; ancak bir Müslüman’ın bu hususları konuşmasının en azından bazılarının gevşemesine ve huzursuzluk çıkmasına neden olabileceğini tefekkür etmeliyiz. Bir yapının oluşmasında beraberce çalışıp hizmette bulunmuş, hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış, yapıya zarar vermeye çalışanlara karşı tüm varlığını ortaya koyup gayret göstermiş mü’minler kendilerine, arkadaşlarına ve yapılarına zarar vermemek için söz ve tavırlarda da aynı ehemmiyetle davranıp dikkatli olmalı ve Sünnet çerçevesinde hareket etmelidirler.
-Birbirlerine karşı sorumluluğu bulunan kardeşler olduğumuza inanıyorsak -ki inanıyoruz- kendimizce bir kardeşin kusurunu gördüğümüzde bunu gidermek için yapılması gerekenleri yapmaya gayret göstermeye çabalayalım. İncitmeden, izzet-i nefsini kırmadan, söyleyebilecek bir duruma sahipsek bizzat kendimiz uyarıda bulunalım. Değilsek, ona söyleyip etkileyebilecek konumdaki bir Müslüman’a bildirip bu yolla düzeltmeye çalışalım. Başka hiç kimseye de kardeşin kusurunu anlatmayalım.
-Birbirimizin kusurunu örtmeye çalışalım. İfşaatlarda bulunmak yerine yanlış gördüğümüzü/bildiğimizi hesaba katarak hüsn-ü zan gösterelim.
-Yan yana geldiğimizde hep hayır konuşalım. Kur’an-ı Kerim’den, sünnetten, ilimden, ibadetten, zikirden, tefekkürden bahsedelim. Birbirimize ‘Günde kaç sayfa Kur’an kıraat ediyorsun, hangi ayetleri hangi hadisleri ezberledin, bu ayda kaç gün oruç tuttun, ilmî seviyen nasıldır, geceleri hangi zikri okuyorsun?’ benzeri hususları soralım. Şöyle diyen ne kadar doğru söylemiştir: “Kim kendini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olursa kendini ilgilendiren şeyleri kaçırır.”[7]
-Kardeşlerimize şefkat kanatlarını açarak hataların giderilmesi için en makbul zamanlarda dua edelim, İslamî yapıyı düşmanların şerrinden muhafaza etmesi için Rabbimize niyazda bulunalım.
İmanımıza, ahiretimize, İslam’a ve Müslümanlara zarar verecek hiçbir şeyi biz yaptırma/yaptırtma, söyletme/söylettirme, yazdırma/yazdırtma, Ya Rabbi!
Bizleri, kardeşlerimizi, salih akraba ve dostlarımızı, İslam’a hizmeti gaye edinmiş herkesi kâfir, zalim ve münafıkların hile ve oyunlarına ve de şeytanın vesvese ve desiselerine karşı muhafaza eyle! Bizleri çalışmalarımızda muvaffak kıl! (Âmin)
Allah’a emanet olun.
İnzar Dergisi
[1] Hucurat: 12
[2] Haşir: 10
[3] Nur: 16
[4] Tirmizi
[5] Saff: 4
[6] Riyazüssalihin
[7] Sünen-i Ebu Davud (Evzaî’ye ait bir söz)