HABER MERKEZİ - Bütün zorluklara rağmen Bosna-Hersek'i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor anında halkının bir "Baba" gibi etrafında kenetlendiği, derin bilgi birikimiyle "Bilge İnsan" adı verilen Aliya İzzetbegoviç, ölümünün 10. yıldönümünde ülkesinde ve Türkiye'de özlemle ve dualarla anılıyor. Fikirleri sebebiyle hapishanelerde yatan; halkı katledilirken, ülkesi cehenneme çevrilirken, yaşanan katliamlara dünya sessiz kalırken Aliya İzzetbegoviç, ordusuna "onlar gibi olmayın" emrini veriyordu.
CEZAEVİNDEN CUMHURBAŞKANLIĞINA
Bosna-Hersek'in batısındaki Bosanska Kruba şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen ve babaannesi Üsküdarlı bir Türk olan Aliya İzzetbegoviç, lise ve üniversite yılları sonrası uzun bir süre hapis yatmış ve ardından çıkarılan bir afla serbest bırakılmıştı. 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Hareket Partisi'ni (Stranka Demokratske Akcije-SDA) kuran Aliya, yapılan ilk çok partili seçimlerde parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86'sını ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin başkanlığını kazanmıştı.
BOSNA BAĞIMSIZLIK İLAN EDİYOR
Aliya İzzetbegoviç, Slovenya'nın ardından Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Bosna-Hersek'in bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlığın ilanından hemen sonra Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey'deki uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanan Radovan Karadziç ile Lahey'de yargılanırken 2006 yılında ölen Miloşeviç, uluslararası arenada tanınan Bosna-Hersek'e karşı savaş başlattı.
KATLİAMLARI DÜNYA SEYRETTİ
Dünyanın gözleri önünde, ekmek sırasında, su sırasında veya pazarda bulunan insanlar kitlesel şekilde katlediliyordu. Evler, camiler, tarihi eserler yıkılıyor, dünya güçleri bu olanları ancak izliyordu. En korkunç savaş günlerinde ülkesi her gün çocuklarını kaybederken, ülkesi kanlar içindeyken İzzetbegoviç, başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu.
Birleşmiş Milletler'in koruması altındaki Srebrenitsa'da en az 8 bin insan bir gecede katledilirken Aliya İzzetbegoviç, "dünyanın sağır ve dilsiz" haline isyan ediyor, ancak bu isyanını dışarıya ve halkına asla yansıtmıyordu.
DAYTON ANLAŞMASI VE ALİYA'NIN BAŞARISI
En zor günlerinde halkının etrafında kenetlendiği ve bir "baba" olarak gördüğü Aliya İzzetbegoviç yaşanan olayları, "Her şeye kadir olan Allah'a andolsun ki köle olmayacağız. Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı'nın gözleri önünde, Batı medeniyeti adına. Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor" ifadeleriyle özetliyordu. Bosnalılar, Aliya İzzetbegoviç önderliğinde 21 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile devletlerini devam ettirmeyi başardılar. Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya İzzetbegoviç, dünya güçleri tarafından imzalanan bu anlaşma ile bir kez daha Bosna-Hersek'in siyasi sınırlarını korumayı başardı.
"HAYATIMDA EN ZOR ATTIĞIM İMZA OLMUŞTUR"
Savaş sonrası bir ay süren Dayton Görüşmeleri ile usta bir diplomat olduğunu da kanıtlamıştı Aliya... Ölümünden kısa bir süre önce hastanede Aliya'yı ziyaret eden Dayton Barış Antlaşması'nın mimarı Richard Holbrooke onun için şöyle diyecekti: "Eğer Aliya İzetbegoviç ve onun kararlı tutumu olmasaydı, bugün Bosna-Hersek diye bir devlet olmayacaktı." Bu anlaşma, Bosnalıların azimli ve onurlu direnişlerinin Batı'nın baskısıyla tutsaklaştırılmasıdır. Aliya, bu antlaşma için "Hayatımda en zor attığım imza olmuştur. Ne yazık ki bütün ideallerimizin yok olmaması için bu anlaşmayı imzalamak zorundaydık" diyecektir.
O BÜTÜN DÜNYANIN BİLGE KRALIYDI
Aliya bütün dünyanın bilge kralıydı. Zihinlerde ve gönüllerde hep böyle anılacaktı. Hayatı üç mücadele arasında geçmişti. İslâm'ı anlama ve yaşama mücadelesi, komünist dönemde hapishanelerdeki özgürlük mücadelesi, komünizmin yıkılışından sonra ise Sırp ve Hırvat katliamına karşı halkının başında verdiği ölüm kalım mücadelesi...
"Ben bir Müslüman'ım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da öyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı..." diyordu Aliya, yetiştirdiği vasıflı insanları ardında bırakırken. Hiçbir zaman liderlik hırsı taşımadı, siyasi makamlara kendiliğinden talip olmadı. Hayatı boyunca İslam ve Batı kültürlerini anlamak için çabaladı.
EY TESLİMİYET SENİN ADIN İSLAM'DIR
Ömrünün sonuna kadar ülkesini, ülkesinin kurumlarını kuvvetlendirmek, mültecilerin dönüşünü sağlamak, işlenen savaş suçlarının mahkemeye taşınmasını sağlamak, daha iyi uluslararası ilişkiler kurmak için ve insan haklarının yayılması için mücadele eden Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen savaştan sonraki dört yıl boyunca da ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu. Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu nedeniyle Ekim 2000'de Bosna-Hersek başkanlığı görevinden çekildi. "Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız. Devamını sizlerden bekliyorum" sözleri Bosna halkına vasiyetiydi adeta. "Ey teslimiyet senin adın İslam'dır." diyen Aliya, ruhunu teslim ettiğinde tarihler 19 Ekim 2003'ü gösteriyordu. Onun cenazesi, Bosna halkını İslam ve Batı ülkeleriyle buluşturan bir törene sahne olmuştu. Sevenlerinin gözyaşları aralıksız yağan yağmurlara karışıyordu.
Merhum Aliya İzzetbegoviç, ömrünün son dönemlerinde kendisi için büyük bir anıt mezar yapıldığını öğrenmesi üzerine devlet yetkililerini bu projelerinden vazgeçirterek kendisinin şehitler arasında sade bir mezarda yatmak istediğini iletti. Bunun üzerine İzzetbegoviç, Kovaçi Mezarlığında kendisi için hazırlanan mezara defnedildi. Üstü "yıldız" görünümünde kubbe, çevresi ise "hilal" görünümünde süs havuzuyla çevrelenen mezarına her gün yüzlerce insan gelerek merhum İzzetbegoviç ve oradaki şehitler için dua ediyor.
"BİLGE KRAL"DAN "BİLGE ÖĞÜTLER"
"Doğu Batı Arasında İslam", "İslam Deklarasyonu", "İslami Yeniden Doğuşun Sorunları", "Özgürlüğe Kaçışım", "Tarihe Tanıklığım" gibi eserleriyle Türkiye`de de büyük bir okur kitlesi bulunan merhum Aliya İzzetbegoviç, eserlerinden derlenen önemli sözlerinin bir kısmı şöyle:
-"Her şeye kadir olan Allah`a andolsun ki köle olmayacağız. Ben Avrupa`ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı`nın gözü önünde, Batı medeniyeti adına… Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret, çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna`nın özünü de zedeliyor."
-"Kur`an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O`na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır."
-"Bu günleri gösteren yüce Allah`a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah`ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada her şey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah`a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın." (İLKHA)
HABER MERKEZİ - Bütün zorluklara rağmen Bosna-Hersek'i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor anında halkının bir "Baba" gibi etrafında kenetlendiği, derin bilgi birikimiyle "Bilge İnsan" adı verilen Aliya İzzetbegoviç, ölümünün 10. yıldönümünde ülkesinde ve Türkiye'de özlemle ve dualarla anılıyor. Fikirleri sebebiyle hapishanelerde yatan; halkı katledilirken, ülkesi cehenneme çevrilirken, yaşanan katliamlara dünya sessiz kalırken Aliya İzzetbegoviç, ordusuna "onlar gibi olmayın" emrini veriyordu.
CEZAEVİNDEN CUMHURBAŞKANLIĞINA
Bosna-Hersek'in batısındaki Bosanska Kruba şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen ve babaannesi Üsküdarlı bir Türk olan Aliya İzzetbegoviç, lise ve üniversite yılları sonrası uzun bir süre hapis yatmış ve ardından çıkarılan bir afla serbest bırakılmıştı. 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Hareket Partisi'ni (Stranka Demokratske Akcije-SDA) kuran Aliya, yapılan ilk çok partili seçimlerde parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86'sını ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin başkanlığını kazanmıştı.
BOSNA BAĞIMSIZLIK İLAN EDİYOR
Aliya İzzetbegoviç, Slovenya'nın ardından Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Bosna-Hersek'in bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlığın ilanından hemen sonra Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey'deki uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanan Radovan Karadziç ile Lahey'de yargılanırken 2006 yılında ölen Miloşeviç, uluslararası arenada tanınan Bosna-Hersek'e karşı savaş başlattı.
KATLİAMLARI DÜNYA SEYRETTİ
Dünyanın gözleri önünde, ekmek sırasında, su sırasında veya pazarda bulunan insanlar kitlesel şekilde katlediliyordu. Evler, camiler, tarihi eserler yıkılıyor, dünya güçleri bu olanları ancak izliyordu. En korkunç savaş günlerinde ülkesi her gün çocuklarını kaybederken, ülkesi kanlar içindeyken İzzetbegoviç, başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu.
Birleşmiş Milletler'in koruması altındaki Srebrenitsa'da en az 8 bin insan bir gecede katledilirken Aliya İzzetbegoviç, "dünyanın sağır ve dilsiz" haline isyan ediyor, ancak bu isyanını dışarıya ve halkına asla yansıtmıyordu.
DAYTON ANLAŞMASI VE ALİYA'NIN BAŞARISI
En zor günlerinde halkının etrafında kenetlendiği ve bir "baba" olarak gördüğü Aliya İzzetbegoviç yaşanan olayları, "Her şeye kadir olan Allah'a andolsun ki köle olmayacağız. Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı'nın gözleri önünde, Batı medeniyeti adına. Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor" ifadeleriyle özetliyordu. Bosnalılar, Aliya İzzetbegoviç önderliğinde 21 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile devletlerini devam ettirmeyi başardılar. Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya İzzetbegoviç, dünya güçleri tarafından imzalanan bu anlaşma ile bir kez daha Bosna-Hersek'in siyasi sınırlarını korumayı başardı.
"HAYATIMDA EN ZOR ATTIĞIM İMZA OLMUŞTUR"
Savaş sonrası bir ay süren Dayton Görüşmeleri ile usta bir diplomat olduğunu da kanıtlamıştı Aliya... Ölümünden kısa bir süre önce hastanede Aliya'yı ziyaret eden Dayton Barış Antlaşması'nın mimarı Richard Holbrooke onun için şöyle diyecekti: "Eğer Aliya İzetbegoviç ve onun kararlı tutumu olmasaydı, bugün Bosna-Hersek diye bir devlet olmayacaktı." Bu anlaşma, Bosnalıların azimli ve onurlu direnişlerinin Batı'nın baskısıyla tutsaklaştırılmasıdır. Aliya, bu antlaşma için "Hayatımda en zor attığım imza olmuştur. Ne yazık ki bütün ideallerimizin yok olmaması için bu anlaşmayı imzalamak zorundaydık" diyecektir.
O BÜTÜN DÜNYANIN BİLGE KRALIYDI
Aliya bütün dünyanın bilge kralıydı. Zihinlerde ve gönüllerde hep böyle anılacaktı. Hayatı üç mücadele arasında geçmişti. İslâm'ı anlama ve yaşama mücadelesi, komünist dönemde hapishanelerdeki özgürlük mücadelesi, komünizmin yıkılışından sonra ise Sırp ve Hırvat katliamına karşı halkının başında verdiği ölüm kalım mücadelesi...
"Ben bir Müslüman'ım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da öyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı..." diyordu Aliya, yetiştirdiği vasıflı insanları ardında bırakırken. Hiçbir zaman liderlik hırsı taşımadı, siyasi makamlara kendiliğinden talip olmadı. Hayatı boyunca İslam ve Batı kültürlerini anlamak için çabaladı.
EY TESLİMİYET SENİN ADIN İSLAM'DIR
Ömrünün sonuna kadar ülkesini, ülkesinin kurumlarını kuvvetlendirmek, mültecilerin dönüşünü sağlamak, işlenen savaş suçlarının mahkemeye taşınmasını sağlamak, daha iyi uluslararası ilişkiler kurmak için ve insan haklarının yayılması için mücadele eden Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen savaştan sonraki dört yıl boyunca da ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu. Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu nedeniyle Ekim 2000'de Bosna-Hersek başkanlığı görevinden çekildi. "Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız. Devamını sizlerden bekliyorum" sözleri Bosna halkına vasiyetiydi adeta. "Ey teslimiyet senin adın İslam'dır." diyen Aliya, ruhunu teslim ettiğinde tarihler 19 Ekim 2003'ü gösteriyordu. Onun cenazesi, Bosna halkını İslam ve Batı ülkeleriyle buluşturan bir törene sahne olmuştu. Sevenlerinin gözyaşları aralıksız yağan yağmurlara karışıyordu.
Merhum Aliya İzzetbegoviç, ömrünün son dönemlerinde kendisi için büyük bir anıt mezar yapıldığını öğrenmesi üzerine devlet yetkililerini bu projelerinden vazgeçirterek kendisinin şehitler arasında sade bir mezarda yatmak istediğini iletti. Bunun üzerine İzzetbegoviç, Kovaçi Mezarlığında kendisi için hazırlanan mezara defnedildi. Üstü "yıldız" görünümünde kubbe, çevresi ise "hilal" görünümünde süs havuzuyla çevrelenen mezarına her gün yüzlerce insan gelerek merhum İzzetbegoviç ve oradaki şehitler için dua ediyor.
"BİLGE KRAL"DAN "BİLGE ÖĞÜTLER"
"Doğu Batı Arasında İslam", "İslam Deklarasyonu", "İslami Yeniden Doğuşun Sorunları", "Özgürlüğe Kaçışım", "Tarihe Tanıklığım" gibi eserleriyle Türkiye`de de büyük bir okur kitlesi bulunan merhum Aliya İzzetbegoviç, eserlerinden derlenen önemli sözlerinin bir kısmı şöyle:
-"Her şeye kadir olan Allah`a andolsun ki köle olmayacağız. Ben Avrupa`ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı`nın gözü önünde, Batı medeniyeti adına… Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret, çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna`nın özünü de zedeliyor."
-"Kur`an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O`na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır."
-"Bu günleri gösteren yüce Allah`a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah`ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada her şey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah`a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın." (İLKHA)