Adıyaman Üniversitesi İslam İlimleri Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, İslam âleminin idrak edeceği Mevlit Kandili’ne ilişkin İLKHA'ya değerlendirmelerde bulundu.
Çelik, mevlit programlarının, Peygamberi anlama etkinliklerine dönüşmesi gerektiğini ifade ederek, Hz. Peygamberi anlaşılması ve yaşantıda örnek alınması gerektiğini söyledi.
Mevlit programlarının anmaktan daha çok anlamaya yönelik olası gerektiğinin altını çizen Çelik, mevlitlerin gelenek haline gelmesinden ziyade hayatımıza şekil verme, yön verme ve toplumu ihya etmeye yönelik olması gerektiğini belirterek, “Ahzab Suresi’nde bir ayet-i kerimede Allah-u Teâlâ ‘Muhakkak Allah Resulünde sizin için güzel örnek vardır.’ şeklinde buyuruyor. Yine başka bir ayet-i kerimede Allah-u Teâlâ peygamberlerini kendilerine itaat etmeleri için gönderdiğini ve onların da bizim için güzel örnek olduğundan bahsediyor. Yani bu anlamda Peygamber Efendimizin (sav) örnekliği, O’nun bizim için uyulması gereken bir örnek olduğu ve O’na tabi olmamız gerektiği şeklinde çok değişik şekilde ayet-i kerimeler var.” dedi.
Mevlit programlarında gözden kaçırılmaması gereken önemli noktaların olduğuna dikkat çeken Çelik, “Bunu şu vesile ile söylüyoruz. Her yıl Peygamber Efendimiz (sav)’i, doğumunda, mevlit kandillerinde veya özel olarak hatırlıyoruz. Ve O’nun mevlidini kutluyoruz, kutlamaya çalışıyoruz. Bu bizde artık bir örf, gelenek haline gelmiş. Yıllardır değişik şekillerde, değişik toplumlarda Peygamber Efendimiz’ in (sav) doğumu kutlanır.” diye belirtti.
Hz. Peygamberi anmak yerine anlamaya çalışılması gerektiğine işaret eden Çelik, “Yani Peygamber (sav)’i anmak önemlidir, ama asıl önemli olan O’nu anlamaktır. O’nu anlayacağız ki örnek alacağız. Bunun da yolu Hz. Peygamber (sav) tanımaktır. Yani Biz Hz. Peygamberi ne kadar tanır isek o kadar severiz. Sevdikçe de o kadar O’na o kadar uyarız.” diye konuştu.
“Sevgi sadece kuru bir sevgi olmamalı”
Peygamber sevgisinin; dil ile ifade etmekten çok, O’nun yaşam biçimini hayata alınması ile mümkün olacağını söyleyen Çelik, şöyle konuştu: “Maalesef toplumumuzda bazı şeylerin içi boşalmış, boşaltmışız. Sadece kabuk olarak kalmış, kabuk ile idare ediyoruz. Mesela Peygamber sevgisi diyoruz. Peygamber sevgisi sadece kuru bir sevgiden ibaret değil. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de ‘De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.’ buyuruluyor. Burada yani sevgi ile uymak beraber zikredilmiş. Şart koşulmuş, Allah’ı seviyorsanız, bana uyun. Demek ki Allah’a sevginin göstergesi Peygambere tabi olmaktır. Peki, Peygambere sevginin göstergesi ne? Peygambere sevginin göstergesi de peygamberin yoluna tabi olmak, Peygamberin sünnetini anlamak, sünnetine tabi olmak, oradan kendi hayatımızı şekillendirmek, hayatımıza yön vermektir. Yoksa sadece şekilsel, sözlü olarak ‘Peygamberi seviyorum, Peygambere uyuyorum’ sözü yeterli değil. Asıl onun arkasındaki şuuru, ruhu, arkasındaki bilinci kavramamız gerekiyor. Bunu kavradığımız anda Peygamber (sav)’i anlamış oluruz.”
“Peygamberi sadece getirip hayatın o noktasına hapsetmek ve bu şekilde bir Peygamber algısı oluşturmak bizi geriye götürecektir.” diyen Çelik, şunları söyledi: Çelik, ”Ama Peygamberi anlamada çörek, şerbet dağıtma, mevlit okutmada kalırsa bu yanlış bir noktaya gider. Evet, mesela mevlit kandilleri yapılır, çörekler yapılır, mevlitler okutulur, insanlara bir şeyler dağıtılır, şerbetler dağıtılır. Yani güzel bunlar. Peygamber (sav)’i sevme adına, O’na hürmet adına bunlar güzel şeyler. Ama Peygamberi anlamada çörek dağıtmada sadece şerbet dağıtmada mevlit okutma da kalırsa bu yanlış bir noktaya gidiyor. Yani Hz. Peygamberi sadece getirip hayatın o noktasına hapsetmek ve bu şekilde bir Peygamber algısı oluşturmak bizi geriye götürecektir.”
“Asıl mesele getirilen mesajı anlamaktır”
Hz. Peygamberden önce toplumun bir çıkmazın içerisinde olduğunu ve Peygamberin getirdiği din ile toplumun karanlıktan aydınlığa çıktığının altını çizen Çelik, “Peygamberin getirmiş olduğu dini, mesajı anlamamız gerekiyor. Hz. Peygamber ile dünya neler kazandı? Yani Hz. Peygamber gelmeden önce yeryüzünde zulüm, haksızlık vardı. İnsanların kanı akıtılıyor, kadınların namusları kirletiliyor, kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, hak hukuk diye bir şey kalmamıştı. Böyle bir toplum vardı yeryüzünde.” diye belirterek, “Ama Hz. Peygamber ne yaptı? Geldiği zaman ulaşabildiği, hitap edebildiği toplumlar içerisinde zulüm kaldı mı? Zulmü en aza indirdi, adaleti tesis etti.” ifadelerini kaydetti.
“Hz. Peygamber, bir dönem diri diri toprağa gömülen o kız çocuklarının insan olduğunu, insan olarak ‘Cennet annelerin ayakları altındadır.’a kadar yükseltti ve toplumda en fazla saygı gösterilmesi gereken insanlar olarak onları topluma kabul ettirdi.” diyen Çelik şöyle devam etti: “İşte ‘Mevlit Kandili’ dediğimiz zaman bizim için Peygamberi anmaktan ziyade, anlamaya dönüşmesi gerekiyor. Peygamber (sav) doğduğunda dünya neler kazandı? Peygamberinden sonra neler kazandı. O kazanımları bugün bizim de kazanmaya çalışmamız, onları kazandırmamız gerekiyor. Ve bu yönde gayret göstermemiz gerekiyor.”
“Peygamber (sav)’i örnek alacağız"
Hz. Peygamberi örnek almanın, sadece şekil olarak ona benzemek ile olmayacağını, getirdiklerini hayata tatbik etmek ile olacağını altını çizen Çelik, “Ama insanlarımız bugün ne yapıyor? Peygamberi bir kısım insanlar ‘Peygamberi seviyoruz’ diyor, sadece şekilsel anlamda bazı şeyler ortaya koyuyor. Bazısına da bakıyorsunuz, tamamen peygambere karşı bir tavır sergileyerek o da tamamen inkâr yoluna gidiyor. Ama bu ikisi de yanlış. Biz Peygamber (sav)’i örnek alacağız. O’nu hayatımızda kendimiz için örnek kabul edeceğiz. O’nun hayatını hayatımız, O’nun ahlakını ahlakımız haline getirdiğimiz zaman biz peygamberi anlamış olacağız.” şeklinde ifade etti.
“İnsanlığın içine girdiği çıkmazlara Hz. Peygamberin hayatı ile çözüm bulunabilir”
“İnsanlığın içine girdiği çıkmazlara Hz. Peygamberin hayatı ile çözüm bulunabilir ve kötülükler O’nun uygulamalarını uygulamak ile son bulur” diye belirten Çelik, şunları dile getirdi: Bugün insanların içerisinde çıkamadıkları kötülüklere, haksızlıklara, zulümlere eğer Hz. Peygamber (sav)’in hayatından çözüm bulabiliyor isek o zaman Peygamberi anladığımızı gösteririz.”
Bu konuda örnekler veren Çelik, “Bizim de millet olarak, ülke olarak en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi önümüzde mülteci sorunu var. İşte Suriye’deki, Irak’taki savaştan gelen binlerce insana bakıyoruz. Toplumun içerisinde bir sorun haline gelmiş. Yani insanlarımız en iyi şekilde misafirperverlik yapmaya çalışıyor, ilgileniyor. Ama bakıyoruz yer yer olaylar çıkıyor. Yani o vatanını terk etmiş buraya sığınmak zorunda kalmış olanlar da halinden memnun değil. Burada onlara ev sahipliği yapan insanlarda memnun değil birçok noktada.” ifadelerini kullandı.
Hz. Peygamberin çözümlerine ilişkin örnekleri paylaşan Çelik, şunları söyledi: “Peygamber (sav) nasıl yapmış? Mekke’den Medine’ye hicret oluyor. Mekke’deki Müslümanlar tamamen Mekke’yi terk ediyor ve Medine’ye yerleşiyor. Bu sorunu Peygamber Efendimiz bir gün içerisinde çözmüş. Ensar ve muhaciri kardeş ilan etmiş. Her kişiye birer aile vermiş, ‘Sen bununla kardeşsin, bununla imkânlarını, ekmeğini paylaş’ demiş. Ama o Mekkeli muhacirler ne yapmış? Onlara yük olmak yerine ‘Bize pazarın yolunu gösterin, bizler alışveriş yapacağız ve kendimiz kazanacağız. Siz bize belli bir süre verirseniz biz kendi hayatımızı kuracağız.’ demişlerdir. Bakın o kardeşlikle beraber Peygamber Efendimiz, o mülteci sorununu en kısa en kolay en faydalı bir şekilde çözmüştür. Toplumda insanlara ‘Şunu yapmayın.’ dememiş onun karşılığında bir alternatif getirmiş, hava alacak kanallar açmıştır.”
“Faiz zenginlerin elinde fakirleri ezen bir sermayeydi”
Faizin toplumda maddi durumu düşük olan kişileri ezdiğini ve sermaye sahiplerinin bununla topluma hükmettiğini dile getiren Çelik, Allah Resulünün, faizi nasıl kaldırdığını ve toplumun ekonomik anlamda kalkınması için neler yapılması gerektiğini belirterek, “Faiz, zenginlerin elinde fakirleri ezen bir sermayeydi. İnsanlar faizle iş yapıyordu. Bir defa faize bulaşan bir daha belini doğrultamıyordu. Peygamber Efendimiz, faizi yasakladı, ama alternatif olarak ona karşılık ticareti geliştirdi, teşvik etti. Borç vermeyi, karz-ı hasen’i teşvik etti. Yani, Efendimiz (sav) borç vermenin faziletinden bahsederek, onun sevabını olduğunu söyledi. Ve birçok insan, parası olanlar Allah rızasını kazanmak için borç verdi. Hibeyi, bağışta bulunmayı emretti, tavsiye etti. Zekât müessesesini getirdi, sadaka müessesesini getirdi. Bakın bir taraftan o faiz müessesesini kaldırır iken, onun karşısında onlarca helal yoldan alternatifler getirerek o kötülüğü ortadan kaldırarak en faydalı şekilde alternatifleri ortaya sundu.” şeklinde konuştu.
Çelik, O’nu anladığımız zaman, O’nun ümmeti olduğumuzu ve O’na ittiba ettiğimizi söyleyebileceğimizi ifade etti.
“Anma etkinliklerimiz anlama etkinliklerine dönüşmeli”
Çelik, son olarak şunları kaydetti: "Mevlit kandillerinde Peygamber adına mevlitler okutalım, çörekler yapalım, şerbetler dağıtalım. Ama dışarı çıktığımızda 'faiz ile iş yapalım, zulmedelim, emrimizin altında çalışan insanlara haksızlık edelim, komşumuza zulmedelim, onun hakkına tecavüz edelim' demek olmaz. Yani bu şekildeki Peygamber anlayışı olmadı ki. Hz. Peygamber (sav)’in en fazla karşı çıktığı şeyleri biz hayatımızda uygulayarak Peygamberi uygulamış olmuyoruz. O halde kısaca söyleyecek olursak mevlit kandillerini anma programlarımız, etkinliklerimiz Peygamberi anlama etkinliklerine dönüşmeli, Peygamberi anlamalı ve O’nu hayatımızda örnek almalıyız." (Cemil Özdaş - İLKHA)