İnsandan kendine doğru adım atmasını isteyen Rabbimiz, dünya imtihanını kazanması için ondan gayret ve çaba harcamasını ister. Âlemlerin rabbi olan Allah (c.c), kullarına verdiği nimetler, kulun şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğini denemek için vermiştir. Bu itibarla, kul ile Allah arasındaki münasebetlerde kul öncelikli, yani kulun önce Allah’a yönelmesi gerekir. Zira Sünnetullah dediğimiz Allah’ın değişmez kanunlarındaki icraat, böyle istemektedir.
Kul, Allah’a iman edip Allah ve Resulüne itaat edecek, Allah da onları içinde ebedî kalacakları cennetlere koyacaktır. (Nisâ: 13).
Kul, Allah’a iman edip Allah ve Resulüne itaat edecek, Allah da onları içinde ebedî kalacakları cennetlere koyacaktır. (Nisâ: 13).
Kul, verilen nimetlere karşı şükredecek, Allah da ona nimetlerini arttıracaktır: (İbrahim: 7).
Kul, Allah’ın ona ihsan ettiği gibi başkalarına ihsan edecek, Allah da ihsan eden kulu sevecek, ihsana ihsanla, iyilik ve güzellikle karşılık verecektir. (Bakara: 195; Rahman: 60)
Kul, canıyla, malıyla Allah yolunda cihad edecek, Allah da onu kendi yollarına eriştirecek, rızasına nail edecektir. (Ankebut: 69)
Kul, her isteği için Rabbine dua edecek, Rabbi de duasına icabet edecektir (Mü’min: 60)
Kul, her hâlükârda Allah’ı zikredecek ki, Allah da kulunu zikretsin (Bakara: 152)
Kul Allah’a bir arşın yaklaşacak, Allah da ona doğru bir adım yaklaşacaktır. Kul yürüyerek O’na doğru giderse Allah da koşarak cevap verecektir (Buhari)
Allah, iman edip salih amel işleyen kulları, daha önceki ümmetleri hâkim kıldığı gibi, yeryüzünde halife kılacak, dinlerini yerleştirip koruyacak, yani onlara devlet nimetini de ihsan edecektir. Yeter ki, kullar sadece Allah’a kulluk ve ibadet edip, hiçbir şeyi O’na ortak koşmasınlar, O’na hiçbir şeyi eş tutmasınlar, yani zafere, devlete lâyık olsunlar (Nur: 55)
“Zahmetsiz ne rahmet olur ne de nimet.” Allah sebeplerin mahkumu değildir ama dünyayı bir sebepler kanununa bağlı kılmıştır. “Yere eken göğe bakar” Yere bir şey ekmeyen kimsenin göğe bakıp yağmur ve rahmet bekleme hakkı yoktur. Tarlaya tohum ekmeden, yani fiilî dua yapmadan, kimsenin Allah’tan ekin istemesi doğru olmaz. Sünnetullah dediğimiz Allah’ın kâinattaki değişmez kanunları, hep sebep-sonuç ilişkilerine oturtulmuştur.
Aynen böyle; kul, Allah’a, yani O’nun dinine yardım edecektir ki, O da kuluna yardım etsin (Muhammed: 7)
İman edenler, kendilerinden önceki müminlerin Sünnetullah gereği başından geçen sıkıntılara göğüs gerecek, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diye tavırları ve dilleriyle o yardımı bekleyip hak kazanacaklar ki, “Allah’ın yardımı yakın” olsun. Allah’ın yardımı olmadan muvaffak olunmaz. (Hud: 88)
Allah dilediğine yardım edip zafer verir (Rum: 5)
Allah dilediğini yardımı ile destekler. Elbette bunda basiret sahipleri için büyük bir ibret vardır. (Âli İmran: 13)
İman edip mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda savaşanların günahlarını bağışladığı ve onları cennetlere koyduğu gibi, Allah, onlara sevecekleri başka bir şey daha vadediyor: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih (Saf: 10-13)
Sahabe’i kiramdan olan “Ensar”ın, Allah’ın yardımına nail olup kısa bir zaman içinde maddi ve manevi her alanda dünyanın en büyük gücüne kavuşması, Allah’ın yardımıyla zaferden zafere koşmaları işte bu bilinçten kaynaklanmaktadır:
Onlar öncelikle Allah’ın dinine yardım ettiler, Allah da onlara yardım etti. Onlar öncelikle kendileri Allah’a doğru adım attılar, Allah da onlara yardımını yetiştirdi. Önce İlâhî yardıma, zafer ve devlete liyakat kesp ettiler, Allah da onlara zafer kapılarını açtı.
Günümüz insanı hazırcılığa, kolaycılığa, görevlerini ihmal edip haklarını öne çıkarmaya, özgürlüğünü savunup sorumluluktan kaçmaya, her şeyi eleştirip kendi nefsini savunmaya, cihad gibi Allah’ın yardımına ulaştıracak vesilelerden uzaklaşmaya, dünyevileşip ölümden korkmaya meyyal olduğu için Allah’ın yardımı da gelmemektedir.
“Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah, onları değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.” (Ra’d: 11)
Günümüz insanı hazırcılığa, kolaycılığa, görevlerini ihmal edip haklarını öne çıkarmaya, özgürlüğünü savunup sorumluluktan kaçmaya, her şeyi eleştirip kendi nefsini savunmaya, cihad gibi Allah’ın yardımına ulaştıracak vesilelerden uzaklaşmaya, dünyevileşip ölümden korkmaya meyyal olduğu için Allah’ın yardımı da gelmemektedir.
“Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah, onları değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.” (Ra’d: 11)
Allah adildir, zerre kadar zulmetmez. Hak edene hak ettiğini verir. liyakat kesp etmek için gerekli gayreti gösteren kimselere lütfuyla muamele eder, fazlaca nimetler ihsan eder. Önemli olan, kulluk bilincidir. İnsan Allah’a doğru adım atar atmaz Allah kapılarını açacak, dünyada izzet ve devlet, âhirete sonsuz nimet ve cennet verecektir.