İslam, biz Müslümanlara göre, Allah'ın, Hz. Muhammed (sav) aracılığıyla bütün insanlara gönderdiği ilahi dindir. Eğer Müslümanlar olarak İslam'ı güncellemeye (ictihada) ihtiyacımız varsa –ki bana göre de var- bu güncellemeye de mezheplerden, meşreplerden, fıkıhtan, kelamdan ve tefsirlerden değil, doğrudan Allah'a imanımızdan başlamalıyız.
Allah'a iman, Allah'ı inkâr, Allah'a iman edenlere isyan ve Allah'ın gönderdiği elçilere ve buyruklarına iman veya onları inkâr yahut inananlar ile inanmayanların birbirileri ile olan mücadeleleri de insanlık tarihi kadar eskidir.
Eğer Allah'a olan imanımızı güncellersek, o bizi Kur'an'a, Kur'an bizi Hz. Muhammed'e ve o da bizi Kur'an tefsirlerine, hadis-sünnet yorumlarına, mezheplere ve meşreplere yönlendirir. Böylece söz ve fiillerimizi de mümkün olduğunca Allah'ın boyasıyla boyamış oluruz.
Eğer bugün yeryüzündeki Müslümanlar olarak İslam'ın izzetini değil de, fiillerimizin zilletini yaşıyorsak ve bu bağlamda birbirimizi boğazlıyorsak, helal ile haramı, Allah'ın rızası ile tağutun rızasını ve kısaca Hak ile Batılı birbirine karıştırıyorsak, bütün bunlar, Allah'a, Kur'an'a ve Hz. Muhammed'e olan imanımızı sürekli bir şekilde güncellemediğimizdendir. Öyleyse bu durumda yapmamız gereken ilk iş, Allah'a olan imanımızı gözden geçirmektir. Çünkü Kur'an müminlerin sıfatlarını en güzel bir şekilde ortaya koymuştur. Ki müminler bu sıfatları da yine Kur'an'da kendilerine verilen yükümlülükleri yerine getirmek suretiyle kazanıyorlar.
Bu da demektir ki, Kur'an'a olan imanımızı da güncellemeliyiz. Kur'an'a olan imanımızı güncellerken en büyük örneğimiz kim? Şüphesiz ki, Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed! Dolayısıyla Ona; Onun sahih sünnetine olan imanımızı da güncelleyeceğiz.
İnsanlık tarihine baktığımızda, insanların imtihan edildikleri konuların her zaman aynı olmadığını ve bunların zamana ve şartlara göre değiştiğini görürüz. Örneğin; Allah'ın bir kavme Cumartesi günleri balık avlamalarını yasaklanması ve diğer bir kavme de belirttiği özelliklerdeki bir ineği kesmelerini emretmesi gibi.
Allah'ın imtihanı bütün insanları kapsıyor. Ama biz burada kendimizden konuşacağız. Allah'ın bizden istediği, karşılaştığımız bu sorunlarımızı da O'nun koyduğu hükümlere uygun bir şekilde çözmektir. Kısaca, karşılaştığımız sorular ve sorunlar ne olursa olsun, çözümlerimiz Allah'ın rızasına uygun olmalı. Aksi halde sınavı geçemeyiz.
Allah'a olan imanımızı güncelliyorken, sıcağı sıcağına küçük bir sınava girmeye ne dersiniz? İşte bazı sorular:
Allah'ın helal kıldıklarını helal ve haram kıldıklarını da haram bilip ona göre davranıyor muyuz? Allah'ın sevdiklerini seviyor ve Allah'ın sevmediklerini de sevmiyor muyuz? Bu soruyu şöyle de sorabiliriz: Bizim sevdiklerimiz Allah'ın da sevdikleri ve sevmediklerimiz Allah'ın da sevmedikleri midir? Allah'ımız, yarattığı insanlar arasında milliyet, renk ve dil ayrımı yapıyor mu veya bunlardan birini diğerinden üstün görüyor mu? Bizim milliyetlere, renklere ve lisanlara bakışımız Allah'ınki ile örtüşüyor mu?
“Allah'ın dediği olur.” sözüne hepimiz aşina olduğumuz halde, söz ve eylemlerimizin ne kadarında Allah'ın dediği oluyor acaba?! Kul hakkına ne kadar riayet ediyoruz? Tağut, faiz, içki, kumar, zina, cinayet, iftira, yalan, gıybet ve bilumum fehşa ve münkere ve bunları yayanlara karşı tavrımız Allah'ın rızasıyla örtüşüyor mu?
Sonuç olarak, Allah'ın ve Resullerinin kendilerinden razı olduğu kimselerden olmak istiyorsak, imanımızı güncellemeye Allah'a imandan başlamalı ve bunu da sıkça tekrarlamalıyız. O bizi korur ve dünyada ve ahirette nimet verdiklerinin yoluna iletir.