Almanya'da yaklaşık 61,5 milyon kişi 24 Eylül 2017'de sandığa gitti. Yapılan genel seçimin resmi sonuçlarına göre, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) yüzde 26,8 oranında oy alarak seçimleri kazanan parti oldu. CDU'nun kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ise yüzde 6,2 oranında oy elde etti. İki partinin toplam oy oranı ise yüzde 33 oldu.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) 20,5 oranında oy alarak 2'nci parti olurken, aşırı sağcı "Almanya için Alternatif" (AfD) Partisi ise oylarını büyük ölçüde artırarak yüzde 12,6 oranında oyla 3'üncü parti konumuna yükseldi ve ilk kez Federal Meclis'e (Bundestag) girdi. Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 10,7, Sol Parti yüzde 9,2, Yeşiller Partisi yüzde 8,9, diğer küçük partiler de toplam yüzde 5 oranında oy aldı.
Bu oranlara göre, yeni yasama döneminde görev yapacak olan toplam 709 milletvekilinden 200'ü CDU'lu, 153'ü SPD'li, 94'ü AfD'li, 80'i FDP'li, 69'u Sol Partili, 67'si Yeşiller Partili ve 46'sı da CSU'lulardan oluştu.
Bu sonuçlardan sonra başlayan koalisyon görüşmelerinin başarısız olması Alman siyasetinde kaosu derinleştirirken, aradan geçen 58 güne rağmen krizin sonlandırılamaması, Avrupa Birliği'nin en önemli ülkesi Almanya'da erken seçim tartışmalarını da beraberinde getirdi.
İlke Haber Ajansı (İLKHA) editörlerinin konuya ilişkin Alman basınından derlediği haber, Almanya'da yaşanan siyasi krizin boyutlarına ve ileriki süreçte olacaklara dair ışık tutuyor.
Anketler erken seçim diyor
Koalisyon görüşmelerinde olumlu mesafe alınmasının ardından yapılan, "Almanya'da Eğilim" (DeutschlandTrend) adlı kamuoyu anketinin sonuçlarına göre, seçmenler erken seçim talebinde bulunuyor.
Ankete göre, Almanların yüzde 57'sinin koalisyonun kurulamamış olmasından üzüntü duyduğu, yüzde 31'inin ise koalisyon görüşmelerinin başarısız olmasından dolayı memnun olduğu kaydedildi.
Seçmenlerin yüzde 32'si görüşmelerin başarısız olmasından birinci derecede Hür Demokrat Parti'yi (FDP) sorumlu tutuyor. Yüzde 18'i Hristiyan Sosyal Birlik'i (CSU), yüzde 15'i Yeşiller'i, yüzde 9'u ise Hristiyan Demokrat Birlik'i (CDU) sorumlu gördüğünü belirtti.
Almanların çoğunluğu olası bir azınlık hükümetine ise kaygıyla yaklaşıyor. "Büyük koalisyonunun" devam etmemesi halinde Hristiyan Birlik Partileri'nin azınlık hükümeti kurması gerektiğini savunanların oranı yüzde 29, erken seçimlere gidilmesini isteyenlerin oranı ise yüzde 63 olarak açıklandı.
Hâlihazırda hükümet ortağı olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) bugüne dek koalisyona sıcak bakmadığını sık sık dile getirirken, seçmenlerin yüzde 50'si SPD'nin muhalefette kalma yönündeki tavrını sürdürmesini, yüzde 44'lük kesim ise SPD'nin büyük koalisyonu devam ettirmesi gerektiğini düşünüyor. SPD'li seçmenlerin yüzde 55'i partisinin muhalefette kalması gerektiğini savunurken, yüzde 33'lük kesimi ise Hristiyan Birlik'le büyük koalisyonunun sürmesini istiyor.
Kamuoyu araştırma şirketi Forsa'nın yaptığı ankete katılanların yüzde 45'i de erken seçime gidilmesinden yana. Yüzde 27'lik kesim Hristiyan Birlik Partileri'nin Sosyal Demokrat Parti ile hali hazırdaki büyük koalisyonu sürdürmesini isterken, yüzde 24'lük kesim ise azınlık hükümetinin kurulmasına sıcak bakıyor.
Ankete katılan seçmenlere erken seçimlere gidilmesi halinde hangi partiye oy verecekleri de soruldu. Buna göre, olası erken seçimde iki ay önceki sonuçlara benzer bir tablo ortaya çıkıyor. Ankete göre olası erken seçimlerde Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) yüzde 31, Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 21, Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 10, Yeşiller yüzde 12, Sol Parti yüzde 9, sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) ise yüzde 12 oranında oy alacak. Ankete göre, erken seçim yapılırsa Yeşiller'in oy oranı yüzde 2 artırabilecek.
Ankete katılan seçmenlerin yüzde 53'ü Hür Demokrat Parti'nin koalisyon görüşmelerini sonlandırma kararına tepki gösterdi. FDP'ye bu konuda tek destek Almanya için Alternatif seçmenlerinden geldi. AfD seçmenlerinin yüzde 80'i görüşmelerin kesilme kararında FDP'yi destekliyor. FDP'li seçmenlerin ise yüzde 64'ü görüşmelerin sonlandırılmasını olumlu karşılıyor.
Seçmenlerin yüzde 49'u olası erken seçimde Angela Merkel'in Hristiyan Birlik Partileri'nin başbakan adayı olması gerektiği görüşünde. Hristiyan Demokrat Birlik Partili seçmenler arasında bu görüşü savunanların oranı yüzde 85 iken, kardeş Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) içinde buna destek verenlerin oranı yüzde 69 olarak belirlendi.
Forsa kamuoyu araştırmasına katılanların yüzde 29'u Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Martin Schulz'un olası erken seçimlerde yeniden partisinin başbakan adayı olması gerektiğini savunurken, SPD'li seçmenler arasında buna destek verenlerin oranı ise yüzde 53 olarak belirlendi.
Hristiyan Sosyal Birlik Partisi konusunda ise Almanların çoğu aynı görüşte. Yüzde 70'lik kesim Horst Seehofer'in parti genel başkanı ve Bavyera Başbakanlığı'nı sürdürmesini destekliyor. CDU'lu seçmenler içinde bu görüşü destekleyenlerin oranı yüzde 73 iken, CSU'lu seçmenler arasında bu oran yüzde 64 olarak kaydedildi.
Koalisyon görüşmeleri çöken Almanya'da ne olacağına dair çeşitli senaryolar gündeme geliyor
Almanya'da koalisyon hükümeti kurmak için masaya oturan Hristiyan Demokratlar, Hür Demokratlar ve Yeşiller arasındaki görüşmeler sonuçsuz kalırken, en güçlü olasılık erken seçim olarak görülüyor.
Ön görüşmelerde başarısız olan kombinasyon dışında, çoğunluk hükümeti kurabilecek tek bir alternatif geriye kalıyor. Bu da Angela Merkel liderliğindeki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ve Sosyal Demokratlar'ın (SPD) koalisyonu. Zira CDU, Sol Parti ve sağ populist Almanya İçin Alternatif (AfD) ile koalisyon kurulmayacağını baştan açıklamıştı.
Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar arasında kurulan ve "büyük koalisyon" olarak adlandırılan bu ortaklık, 2013-2017 yılları arasında 631 sandalyeli parlamentoda 504 vekille ülkeyi yönetti.
Ancak 24 Eylül'deki seçimlerde büyük bir yenilgi alan SPD, bu sonucun ardından artık muhalefet rolü üstleneceğini açıkladı ve o tarihten bu yana da duruşunu değiştirmedi.
SPD Başkan Yardımcısı Ralf Stegner, pazar gecesi yaptığı açıklamada, "Koalisyon görüşmelerinin çökmüş olması, partimizin durumunu değiştirmeyecek." derken, bir diğer Başkan Yardımcısı Thorsten Schäfer-Gumbel de SPD'nin, "Merkel'in yalpalayan otomobilinin stepnesi olmadığını" belirterek olası spekülasyonların önüne geçti.
Azınlık hükümetinin bir seçenek olarak tartışılması hakkında yapılan yorumlarda ise bunun gerçekçi bir seçenek olmadığına vurgu yapılıyor. Siyasi açıdan sıkıntılı dönemlerde Merkel için muhalefetin desteğini alarak bir yasa geçirmek her zaman güç olmuştu.
CDU, CSU ve FDP arasındaki olası bir koalisyon, parlamentoda çoğunluk elde etmek için 29 sandalyeye daha ihtiyaç duyuyor. CDU, CSU ve Yeşiller'in ise 42 sandalyesi eksik kalıyor.
Farklı ülkelerde oldukça yaygın olan bu model Almanya'da federal düzeyde daha önce hiç denenmedi. Merkel, seçimlerin hemen akabinde yaptığı açıklamada, Almanya'ya "istikrarlı bir hükümet" getirme niyetinde olduğunu dile getirmişti. SPD ise Merkel'in azınlık hükümetini desteklemeyeceğini duyurmuştu.
Yeni bir seçim olabilir mi? Sorusunun da sorulduğu Almanya'da, anayasasının 63'üncü maddesine dayanarak şu senaryo gündeme geliyor; Almanya Cumhurbaşkanı'nın önce başbakanlık için bir aday önermesi gerekiyor. Eğer parlamentonun yarısından fazlası bu kişiyi onaylarsa, cumhurbaşkanının adayı başbakan olabiliyor. Eğer onaylanmazsa, seçimin ikinci aşamasına geçiliyor.
Bu durumda parlamentonun, çoğunluk oyunu alabilecek bir başbakan adayı üzerinde uzlaşabilmesi için önünde iki haftası bulunuyor. Oy ya da aday sayısında bir sınırlamanın olmadığı bu aşamada da mutlak çoğunlukla bir isim seçilemezse, üçüncü ve son aşama başlıyor. Bu aşamada görece çoğunluk yeterli oluyor. Yani adaylar arasında en fazla oyu alan isim başbakan olabiliyor.
Ancak parlamentoda görece çoğunlukla başbakan seçilmesi durumunda, cumhurbaşkanına kritik bir görev daha düşüyor. Cumhurbaşkanı, bu kişiyi azınlık hükümetinin başbakanı olarak atama ya da parlamentoyu feshetme arasında bir tercih yapacak. İkincisine hükmetmesi hâlinde ise 60 gün içerisinde yeni seçime gidiliyor.
Almanya Cumhurbaşkanı hükümet krizine çözüm için girişimlerde bulanacak
Almanya’da üçlü koalisyon görüşmelerinin çıkmazda olması nedeniyle Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier bugün parti liderleriyle görüşmelere başlıyor.
Almanya'da Hristiyan Demokratlar, Hür Demokratlar ve Yeşiller arasındaki koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla başlayan siyasi krize ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Steinmeier, parti liderleriyle yapacağı görüşmeler öncesinde "Görülebilir bir zaman içinde bir hükümet kuruluşunu mümkün kılmak için herkesin müzakereye açık olmasını bekliyorum." dedi.
Steinmeier bugün Bellevue Sarayı'nda önce Yeşiller Partisi'nin eş başkanları Simone Peter ve Cem Özdemir'i ağırlayacak. Cumhurbaşkanı ardından da müzakerelerden çekilen Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkanı Christian Lindner ile görüşerek masaya dönüş imkânı olup olmadığını araştıracak. Partilerin renklerinin isimleriyle anılan Jamaika koalisyonunun kurulma imkânının olmadığı kesinleşirse erken seçim gündeme gelecek.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili siyasetçi Armin Schuster üçlü koalisyon müzakerelerine yeniden dönülmesi gerektiğini söylerken, "Erken seçim masraflı bir bekleme döngüsü ve sonra da aynı sonuçların çıkması dışında bir şey sağlamaz. Kısa bir aranın ardından Jamaika müzakerelerinin yeniden başlamasını ümit ediyorum." diye konuştu.
Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) Genel Sekreteri Andreas Scheuer ise SPD'nin "toptan ret” tutumunun Almanya açısından iyi olmadığını, hemen erken seçim çağrısı yapmak yerine eldeki tüm imkânların iyice araştırılması gerektiğini söyledi.
Alman basını çıkmaza giren koalisyon görüşmelerini yorumluyor
Almanya'da koalisyon hükümeti kurmak için masaya oturan Hristiyan Demokratlar, Hür Demokratlar ve Yeşiller arasındaki görüşmelerin sonuçsuz kalmasına ilişkin Stuttgarter Zeitung gazetesi, şu yorumda bulunuyor:
"Erken seçimlere gidilmesi tamamen iflasın ilan edilmesi anlamına gelir"
"Almanya'da hem vatandaşlar, hem de Almanya'nın yurtdışındaki siyasi partnerleri uzun sürmesi beklenen bu geçici döneme dayanabilir. Ancak bunun koşulu ciddi bir çabada bulunulması, büyük koalisyon ya da azınlık hükümeti gibi -haklı gerekçelerle çekinceler olmasına rağmen- diğer siyasi opsiyonların da ciddi bir şekilde incelenmesi. Erken seçimlere gidilmesi ise tamamen iflasın ilan edilmesi anlamına gelir. Çünkü temsili demokraside seçmenlerin sorumluluğu sandık başına giderek oy kullanmaktır. Siyasi partilerin sorumluluğu ise sandıktan çıkan sonucu hükümetin kurulması için icraata geçirmektir."
"FDP önemli hükümet politikası yüklenebilecek durumda değil"
Frankfurter Rundschau ise koalisyon görüşmelerinin başarısız olmasıyla ilgili yorumunda, Hür Demokrat Parti'yi (FDP) eleştiriyor:
"Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkanı Christian Lindner'in (koalisyon görüşmelerinden çekilmesiyle ilgili) açıklaması farklı olarak şöyle de yorumlanabilir. FDP önemli hükümet politikası yüklenebilecek durumda değil. Uzun yıllardan bu yana hem programı hem de kadrosu zayıf olan parti sorumluluk üstlendiğinde, tıpkı 2009-2013 yıllarındaki Hristiyan Birlik-Hür Demokrat koalisyonundaki acınası tabloyu yeniden verebilirdi. Kim o dönemki erkek pop müzik grubunu andıran Lindner, Rösler ve Bahr'ı ürkerek hatırlamıyor ki? Profesyonellik ve disiplin konusundaki eksiklerini? O dönemki erkek grubu zaman içinde tek erkek gösterisine dönüştü. Ve şimdi daha iyisini yapabilir miydi? Eylül ayındaki seçimlerden hemen sonra FDP Genel Başkanı Lindner Jamaika koalisyonunu oluşturacak dört siyasi parti arasında bu duruma en şüpheli bakan taraf olduğunun sinyalini verdi. O dönemde FDP'nin erken seçimlerden korkusu olmadığını söyledi. FDP'nin en başından beri koalisyon görüşmelerinin başarısız olmasını istediği şüphesinin doğması, hiç de mantıksız değil."
"Merkel gücünü kaybetti"
Berliner Zeitung, krizle ilgili yorumunda Merkel'ın gücünü kaybettiğini, başbakanlıktan olabilceği yorumunu yapıyor:
"Angela Merkel'ın, Başbakanın, küçük partilerin koalisyonunun kurulup kurulmayacağını belirlemesini engelleme gücü yok. Christian Lindner'in Jamaika koalisyonu ön görüşmelerini başarısız kıldığı an, Merkel'ın başbakanlığının sonunun başlangıcını da damgaladı. Çünkü bundan sonra ne olursa olsun, erken seçimler, azınlık hükümeti ya da yeniden büyük koalisyon… Bunların tamamında Angela Merkel başbakanlıktan gönderilebilir. Merkel gücünü kaybetti."
Koalisyon krizi hem Almanya hem de Avrupa için "şok"
Deutsche Welle (DW) Baş Editörü Ines Pohl ise koalisyon krizi hakkındaki yorumunda, koalisyon görüşmelerinin başarısızlığa uğramasının hem Almanya hem de Avrupa için "şok" olduğunu vurguladı.
Ines Pohl, yorumunda şu tespitlerde bulundu:
"İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılması (Brexit) ve Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinden sonra bu da oldu: Angela Merkel -en azından şimdilik- bir hükümet kurmayı başaramadı. İstikrarlı, ekonomik açıdan böylesine başarılı Almanya'da, Avrupa'nın kalbinde, Avrupa Birliği'nin motorunda federal meclis seçimlerinden tam sekiz hafta sonra sürecin nasıl devam edeceği tamamen belirsiz. Ekonomi politikalarında liberal bir çizgiyi savunan Hür Demokrat Parti'nin (FDP) şefi Christian Lindner gece yarısından hemen önce müzakerelerden çekildiklerini duyurdu. Lindner açıklamasında 'yanlış bir koalisyon hükümetindense hiç olmasın daha iyi' parolasını kullandı.
Açıklama öncesinde, başından beri bir aşk evliliğinden ziyade bir amaç birliği niteliği taşıyan bir potansiyel hükümet seçeneği üzerine yoğun müzakereler yaşanmıştı. Ayrıntılara saplanıp kalan bu seçenek, katılımcı partilerin farklılıklarından bir artıdeğer yaratma konumunda olamadı.
Angela Merkel'in yeni bir anlatı bulmasını engelleyen FDP oldu
Tarihte ilk kez sağ muhafazakâr Almanya için Alternatif (AfD) partisi, federal meclise girmeyi başardı ve bu zamana kadar alışılmış hükümet ihtimallerini de güçlü bir biçimde birbirine kattı. Yedi partinin temsil edildiği bir parlamentoda kolay çözümlere yer yok. Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) yeni bir büyük koalisyona katılmayacağını erkenden açıklaması, 12 yıldır görevde olan Başbakan Merkel'i en güçlü partiyi temsil etse bile gerçek bir iktidar pozisyonuna sahip olmadığı koalisyon müzakerelerine zorladı. Partisinin yaşadığı kötü oy kaybı ile zayıflamış olan Merkel’in rolü arabuluculuktu ve bunda da başarısız oldu. Besbelli ki sonunda Angela Merkel'in yeni bir anlatı bulmasını engelleyen FDP oldu. Hür Demokratlar, Merkel'in denenmiş kesinliklere geri çekilemeyecek, yeni siyasi durumu proaktif bir biçimde cesur ve yeni fikirlerle ele alan bir koalisyon hükümeti için yeni bir fikir geliştirmesini engelledi."
Önümüzde belirsizlikle dolu uzun haftalar, belki de aylar var
Sorunun merkezinde sığınmacı krizine yaklaşım var. Merkel'in liberal sığınmacı siyaseti, AfD'nin güçlenmesini sağladı. Ve sonunda yeni bir hükümetin kuruluşu da bu yüzden başarısızlığa uğradı.
Bu, elbette zor durumdaki insanlara yardımın yanlış olduğunun kanıtı değil. Ancak bu desteğin başkaları açısından bir tehdit olarak algılanmaması konusunda başarılı olunamadığı görülüyor.
Hükümet kurma çalışmalarının başarısızlığa uğraması Almanya’nın da bir dönüm noktasında olduğunu gösteriyor. Ekonomik başarı da insanların sığınmacıları küreselleşmiş dünyanın belirsizliklerinin bir projeksiyon sahası olarak görmelerini ve bu gelecekten korku duymalarını gidermiyor. Pazartesi sabahı sadece Almanya için değil Avrupa için de bir şoktu. Zira önümüzde belirsizlikle dolu uzun haftalar, belki de aylar var."
Erken seçime gidilmesi halinde Merkel yeniden aday olacak
Almanya Başbakanı Angela Merkel erken seçimlere gidilmesi halinde yeniden partisinden aday olacağını söyledi. Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı ve Başbakan Angela Merkel, Alman birinci televizyon kanalında (ARD) yayınlanan "Brennpunkt" programında koalisyon görüşmelerini değerlendirdi. Hristiyan Birlik Partileri, Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller arasındaki koalisyon görüşmelerinin başarısız olmasını yorumlayan Merkel, istifa etmesi için bir gerekçe olmadığını belirterek, kendisini "sorumluluk sahibi ve sorumluluk üstlenmeye hazır" şeklinde nitelendirdi.
Merkel, koalisyon görüşmeleri sırasında kişisel olarak hata yapıp yapmadığı yönündeki soruya, "Hayır. Yapabileceğim her şeyi yaptım. Ve gerçekten de ilerleme kaydetmiştik." yanıtını verdi.
Erken seçim olması halinde yeniden partisinin liste başı adayı olacağını söyleyen Merkel, dört yıl görev yapmak için yola çıktığını, dolayısıyla seçimlerden iki ay sonra çekilme kararı almasının "komik" olacağını ifade etti.
Olası bir azınlık hükümetine sıcak bakmadığını söyleyen yineleyen Merkel, "Bu durumda erken seçimlere gidilmesi daha iyi bir yol olur." diye konuştu. Merkel partisinin hali hazırda büyük koalisyonunun ortağı Sosyal Demokrat Parti ile koalisyonu devam ettirmeye prensipte sıcak baktığını da vurguladı.
Almanya'nın istikrara ihtiyacı var!
Alman ikinci televizyon kanalı ZDF'ye de demeç veren Merkel, koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmaması sonrasında istifa etmeyi düşünmediğini söyledi ve bu konudaki soruya, "Hayır istifayı düşünmedim. Çünkü Almanya'nın istikrara ihtiyacı olduğuna inanıyorum." yanıtını verdi. (İLKHA)