Ortaköy'deki gece kulübü saldırısıyla ilgili daha önce resimleri medyayla paylaşılan şahsın yakalandığını hepimiz duyduk.
Abdulkadir Masharipov ismindeki şahsın Esenyurt'taki bir evde yakalandığıyla ilgili, yapılan açıklamalar ve gece yarısı nasıl olduysa medya ordusunun refakati ve müşahedesiyle olay anını izleyerekten bilgi sahibi olduk.
Evde başka bir erkek ile 3 kadının da olduğu ayrıca belirtildi. Erkeğin kafasına basan bir ayak resmi ile kadınların hırpalandığını gösteren saç ve boyunları açık şekildeki fotoğraflar da paylaşıldı.
Abdulkadir Masharipov'un da “benzetilmesi”ne, yani tanınmayacak derecede dövüldüğüne dair resimler de ayrıca paylaşıldı.
Gözaltı olayından sonra birçok uzman ve analist Masharipov olayını çözemediklerini söylüyor. Olay DEAŞ talimatlı bir olaysa ve adam Afganistan'dan eğitim alıp İran'a oradan da Türkiye'ye gelen birisiyse bu adam ailesi ve çocuklarıyla beraber niye burada olsun. Eylemi gerçekleştirdiği yerde niye ailesini bulundursun?
Şimdi DEAŞ'in birçok yönünü doğru bulmayabiliriz ve ben de doğru bulmayıp hele hele atfedilen vahşetlerle ilgili şiddetli tepki gösterenlerden biriyim ancak DEAŞ'in kadınların giyimi vs. konulardaki tavrını da biliyoruz.
Esenyurt'taki evde yakalanan kadınların başları ve birinin de boynu açık şekilde resimleri servis edildi. Buna göre bunlar gerçekten IŞİD veya DEAŞ'li olabilirler mi? Bunlar soru işaretleri.
Eğer gerçekte/normalde bunlar kapalı ve cilbaplı iseler ve baskına gidenlerin marifetleriyle kadınlar bu hale getirilip resimleri servis edildilerse o zaman başka bir hukuk ilkesi garabeti ve suçun şahsiliği sorunuyla karşı karşıya kalınmış olunmaz mı? Hele giyim konusunda hassas olan kadınların bu hassasiyeti çiğnenerek söz konusu görüntüler paylaşıldıysa…(Daha önce Sur'da kadınlara dönük ısrarla ‘karnınızı/göbeğinizi göreyim' şeklinde bir anonsla benzer çirkin bir tabloyla karşılaşmıştık).
Hiç kimse burada meseleyi yanlış yerlere çekerek ‘vay efendim, savunuyorsunuz' gibi bir ucuzculuk içerisine girmesin. Ortaköy'deki ve benzer katliamları ilk lanetleyenlerdenim. Ancak burada çift yönlü bir manipülasyonun olabileceği gerçeğine işaret etmek istiyorum.
Amaç burada gerçek katili ortaya çıkarıp arkasındaki güçleri deşifre etmek mi, yoksa asıl delillere varmadan ve belki de kimi çevrelerin sorumlu ilan ettikleri örgütle ilgili tedavüle sokulanı sanığa kabul ettirip işin içinden çıkmak mı?
Burada şuna da dikkat etmede yarar var. Birileri ısrarla kimi olaylar üzerinden İslam'ı hedef tahtasına oturtmak ister ve bunu yaparken de karşı tarafı tahrik etmek suretiyle yapar. Böylece bir taşla iki kuşu vurmuş olur.
Çok hassas olmada fayda var. Her şey hukuk dairesi içerisinde olmalı. Sanıktan istenen; her ne şekilde olursa olsun olayı üstlenmesi mi; yoksa gerçek katil olup olmadığını, olayın arkasında kimlerin var olduğunu veya kimlerin olayda yardım ettiklerini ortaya çıkarmak mı?
Geçmişten edinilen tecrübelerden de bilindiği gibi, ‘şiddet ve işkenceyle doğru olana değil, vardırılmak istenene varılmıştır.'
Kamuoyunun gerçek bilgilere ihtiyacı vardır. Fail hem DAİŞ'miş, hem açık ve af buyurun ‘ısmarlama' kadınlarla basılmış… Her olaydan magazin çıkarma peşinde olan basın-medyanın bir etiği hiç olmayacak mı? Veya bunlara bu tip haberler servis edenlerin hiçbir müeyyidesi olmayacak mı?
Eğer derseniz ki, kadınlar açık değildi, giden ekiplerin marifetiyle o hale getirilip servis edildiler, o zaman kusura bakmayın, kim olursa olsun hele hele suçun asıl failleri görülmeyenlere dönük yapılan bu muamele yanlıştır ve yanlışa götürür.
Bu yöntemler yıllarca denendi. Bunlardan bir fayda sağlanmadı; sadece dağdaki insanların sayısını arttırdı. Bu mücadele yöntemi çoktan terk edildi diye biliniyordu. Hele ‘çocuk ve eşlerin kullanılması' meselesi, yeni tahribatların yolunu açmada sinsice ve haince bir teklif olmuştur, olacaktır.
İşlenen cinayetlere karşı çıkıldığı gibi, olayların açığa kavuşturulması noktasında başvurulacak yöntemlerde de hukuki davranmada maslahat vardır.
Amaç, olayın gerçek faillerini ve arkasındaki güçleri ortaya çıkarmaksa şayet, o zaman hukuk normları içerisinde hareket ederek, çıkan yalan-yanlış haberlere de pirim vermeden bu bilgileri servis edenlere de yol vermemek gerekmektedir.
Galeyana gelmeden soğukkanlılık içerisinde kimsenin hak ve hukukuna girmeden hareket etmek en doğru olanı olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın, “Bir davada tek bir masumun dahi mağdur edilmesi durumunda, orada adaletten söz edilemeyecektir… Adaletin tesis edildiği her yerde huzur, refah ve istikrar hâkim olur” sözleriyle yazımı noktalamak istiyorum.
Selam ve dua ile…