Türkiye’de ve dünyada milyonlarca insanın içerisine düştüğü ve maalesef kurtulamadığı uyuşturucu belası ile ilgili İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan Temiz Toplu Derneği Başkanı Bilal Ay, bu mücadelede herkesin sorumlu olduğunu ifade etti.
Uyuşturucuyla mücadele ile fiili olarak 4,5 yıl önce başlayan ve atılması gereken adımlarda kimsenin kenarda durmaması gerektiğini dile getiren Temiz Toplu Derneği Başkanı Bilal Ay, önce İstanbul Emniyeti Narkotik Şubesi’nden, sonrasında psikolog ve sosyologlardan destek alarak İstanbul’un 39 ilçesinde ve sonrasında Türkiye’nin dört bir yanında bu noktadaki konferanslar düzenlediklerini belirtti.
“Amacımız uyuşturucu ile mücadele safhasında bir savunma hattı oluşturmaktır.” diyen Ay, “Bu çalışmaların ardından biraz daha kurumsallaşmak adına derneğimize kurduk. Dernek çatısı altında temiz toplum rozetini taşıyabilecek ve bu alanda çalışma yapabilecek her türlü siyasi görüşten kişilerin olmasına gayret ettik. Bu amaçla Türkiye’nin dört bir yanında uyuşturucu ile mücadeleyi önceleyen çalışmalar yapıyoruz.” dedi.
“Gençler rahatlıkla bu maddelere ulaşabiliyorlar”
‘Sentetik madde’ denilen uyuşturucunun gençler tarafından sokaklarda rahatlıkla ulaşabildiğini söyleyen Ay, “Sokaklarda ‘Ottur zararı yoktur’ diyerek satılan ama içerisinde her birisi öldürücü olan farklı kimyasalları barındıran maddelerdir olduğunu belirtti.
Ay, “Bu maddeler ilk kullanımda bağımlılık yapıyor, on gün kullanıldığında beyni tahrip ediyor. Üç yıl kullandığında da bütün organları iflas ettirerek ölüme sebep oluyorlar. Bizim ön gördüğümüz kadarıyla sadece İstanbul’da 500 bin genç uyuşturucu ile bir şekilde tanışmış. Yani İstanbul’un gayri resmi nüfusunun 20 milyon olarak düşünürseniz, her 40 kişiden biri maddeyi bulaşmış durumda. Bunlardan 200 bini bağımlı. Bu da demek oluyor ki 2 milyon kişiyi doğrudan etkileyen bir durumdur. Yapılan araştırmalarda liselerde her on gencin biri bu maddelere bulaşmış durumda. Uyuşturucu kullanım yaşı bundan on sene önce 16 iken şimdi 8 yaşa kadar gerilemiş, eğer 81 milyon topyekûn bir mücadele ortaya koymazsak, sadece İstanbul’daki rakam 2-3 milyona çıkabilir. Bu da ülkemiz için bir fecaat olur.” dedi.
“Toplum olarak hepimiz sorumluyuz”
Yaşananlardan toplum olarak hepimizin sorumlu olduğunu hatırlatan Ay, açıklamasına şu şekilde devam etti:
“Bir bebek tertemiz olarak dünyaya geliyor ama büyüdüğü zaman uyuşturucu bağımlısı, uyuşturucu satıcısı, katil ve hırsız gibi olabiliyor. Bunun toplum olarak sorumlusu hepimiziz. Bu anlamda mücadeleyi en geriden ileriye doğru sürdürmemiz gerekiyor. Aileler çocuklarına sahip çıkmak zorundalar. Çocukların ait olduğu kültürü kendilerine öğretmek zorundadırlar. İkinci olarak okulda öğretmeninler başta olmak üzere çocukların bu tür ortamlardan uzak kalabilmesi için değerlerimize sahip olacak şekilde yetiştirilmesi noktasında adım atılması gerekiyor. Bugün toplumu çocuklarımızı şekillendiren en büyük etken internet ve televizyondur. Burada yapımcılara da RTÜK’e de çok büyük iş düşüyor. Dizi ve filmlerde sigara kapatılırken aynı dizilerde çarpık ilişki, eşcinsellik ve lüks merakı var. Bu unsurlar sigaradan daha az zararlı değildir. Burada yapımcıların, oyuncuların ve rol modellerin doğru adımlar atması gerekiyor.”
“Omuz omuza vererek mahalle kültürünü yeniden oluşturmalıyız”
“Eskiden bir mahalle kültürü ve bizler sokaklarda terbiyesizlik olmasın diye bacak bacak üstüne bile atmazdık. Ama bugün insanlar birbirlerinden habersiz! Aynı binada oturanlar birbirlerini tanımıyorlar ve mahalle kültürü kaybolmuş durumda. İşte biz bu durumda diyoruz ki gelin omuz omuza verelim ve bu mahalle kültürünü yeniden oluşturalım. Her birimiz çocuklara sahip çıkalım. Sadece soyadımızı taşıyanlar değil, aynı sokakta, aynı mahallede, aynı memlekette yaşadığımız çocukları da kendi çocuklarımız olarak görmezsek eğer, kendi çocuklarımıza da kaybetmiş oluruz. Bu noktada hem ailenin, okulun, sinemanın hem de televizyonun aynı noktaya hizmet etmesi gerekiyor. Bunu da tesis edecek olanların ciddi bir hassasiyet göstermesi gerekiyor.”
“İşin başı helal lokmadır”
Bir arkadaşının babasıyla olan diyaloğunu hatırlatan Ay, şu ifadeleri kullandı:
“Bir psikolog arkadaşım bana memlekete gittiğinde babasıyla görüştüğü sırada, ‘baba, biz dört kardeşiz, dördümüz de memlekete faydalı hizmetler yapıyoruz. Bizi nasıl yetiştirdiysen formülünü söyle de bizde çocuklarımızı öyle yetiştirelim. Baba oğluna hitaben, ‘Ben ilkokul mezunu bir adamım. strateji bilmem ama burada iki şeye dikkat ettim. Birincisi eve haram lokma sokmadım. İkincisi sizi her akşam aynı sofranın etrafında topladım. ‘Biz de aynı sofranın etrafında çocuklarımızla oturursak onda bir anormallik varsa bunu fark ederiz. Ama eğer çocuğumuzla aynı sofraya oturmazsak, herkes kendi kafasına göre takılırsa, herkesin ayrı dizisi ayrı WhatsApp grubu olursa ve onlarla ilgilenirlerse, çocuk kaybolur gider. Biz de ailelere diyoruz ki her akşam aynı sofranın etrafına oturun.”
“Aileler çocuklarına sevdiklerini hissettirmeliler”
Çocukların kötü alışkanlıklara bulaşmaması için ailelere de tavsiyelerde bulunan Ay, son olarak şunları kaydetti;
“Özellikle anneler çocuklarına sarılırlarsa çocuklarının kendileri için önemli olduğunu hissettirirler. Ayrıca eğer madde alışkanlığı gibi bir durum varsa üzerine kötü bir koku sindiği için bunu fark ederler. Onun için çocuklarınıza sarılın ve onlara sizin için değerli olduklarını hissettirin. Eğer siz çocuğunuzla sarılmasanız, bilin ki kapı önlerinde sizin çocuğunuza sarılmayı bekleyen onlarca kötü niyetli insan var. Bu unsurlar toplum olarak hep beraber yerine getirilirse çocuklarımızı koruyabiliriz. Bu konuda çocuklarının bir hedefi bir ideali olması de o tarafa yönlendirilmesi de önemli bir durumdur. Bugün konferans verdiğimiz okullarda çocuklara idealiniz nedir? Sorusunu yönlendirdiğimizde, ya zengin olmak, ya iyi bir ev, iyi bir araba sahibi olmak olarak cevap veriyorlar. Maddenin her şey olmadığını, Müslüman olarak bizim inancımızı yerine getirmemiz gerektiğini, bir hedefimizin olduğunu ve imtihanımızın asıl amacının temiz kalmak olduğunu gençlerimize anlatmamız lazım. Aile olarak onlara yapacağımız en büyük iyilik onların en pahalı telefonu almak değil, sorumluluk bilinciyle, idealleriyle onları yetiştirmek olmalıdır. Bunu yaparsak çocuklarımıza kaybetmeyiz ve bahsettiğimiz oto kontrolü yerine getirmiş oluruz.”
İLKHA