Gündemdeki “Ak Saray” israfını yazacaktım ama yazıma başlarken partili bir arkadaş aradı ve Manisa Emniyet Müdürü’nün açıklaması ile ilgili bilgi verdi. Haber sitelerine baktım, ilin emniyet müdürü “Manisa’da IŞİD kampı var” şeklindeki iddialara cevap verirken; “Manisa’da IŞİD kampı yok ama HÜDA PAR gibi legal partiler var” demiş. Ne diyeyim, gerçekten şaşırıp kaldım. Madem konuşmamız para etmiyor, iyisi mi sosyal medyanın işaret fenomenlerini kullanayım: :), :-), -(, !, ?, !?, ...
Bu emniyet müdürü HÜDA PAR konusunda resmen PKK kafası taşıyor. Şimdi hükümete bu adamın tayinini sakın Diyarbakır’a çıkarmayasınız diye sesleneceğim ama korkuyorum. Çünkü “Paralel Yapı” ile suçladıkları polislerin tayinlerini bölgeye çıkarmayın, bölge provokasyona müsaittir dememize rağmen bazılarının tayinlerini oralara çıkardılar. Sonrası malum... Affedersiniz ama çözüm süreci içine edilmiş bir sürece döndü. Manisa Emniyet Müdürü böyle bir çözüm sürecinin ruhuna da tam uyuyor, biraz da o içine etsin diyorsa çoğunluğun iradesi ve yol arkadaşları, ne diyeyim: ...%;?%!-)%&+^/: Tam bir akıl zehirlenmesi.
Peki, bu akıl zehirlenmesi nerden geliyor?
Başbakan yardımcısı Sn. Numan Kurtulmuş, Kobani olayları sonrasında Batman ve Diyarbakır’ı ziyaret etti. Sorumlulukları itibari ile devletin başındakilerden olması bir tarafa, insanlığın gereği olarak kendisienden beklenen; olaylarda vahşice katledilen Yasin Börü ve arkadaşlarının ailelerini ve saldırıya uğrayan STK, partileri ziyaret etmesiydi. Malesef bu ziyaretler yapılmadı, mazlumlar Allah’ları ile baş başa bırakıldı. Keşke bu kadarıyla yetinilseydi, adeta mazlumlara karşı zalimlere destek verildi. Numan Bey, vahşi saldırıları gerçekleştiren PKK’ya yakın ve PKK destekçisi STK’ları ziyaret etti, yetkilileri ile tokalaştı ve onlarla görüştü. O niyette olmasa da adeta “arkanızdayız” görünütüsü ve cesareti verdi.
Şimdi bunları yan yana koyunca ve süreç içinde hükümetin PKK’yı güçlendiren yanlışlarını da göz önünde bulundurunca, sonrası için derin bir umutsuzluğa düşmemek mümkün mü? Gerçekten umut beslemek istiyoruz ama hükümetin süreçle ilgili pratiği umut bırakmıyor ki bizde...
İkinci bir umutsuz vaka olan hükümetin israfını ve hatta haramını yazacaktım.
Cumhurbaşkanının kullandığı “Ak Saray”ın maliyeti açıklandı: 1 milyar 370 milyon (Eski rakamla; 1 katrilyon 370 trilyon lira). Başkaları bunu belki art niyetlerine malzeme yapabilir ama bu, hiç bir insanın buna sessiz kalmasına mazaret olamaz. Hele imanlı müslümanın asla!
Çünkü ortada izahı mümkün olmayan korkunç bir rakam var. Mesele anlaşılsın diye somutlaştıralım; bu para ortalama elli bin evsiz aileye ev yapımı demek. Yani elli bin ailenin oturacağı elli bin evin parası ile bir aileye “Ak Saray” yaptılar.
Bülent Arınç bunu tartışmaya açmış olsa da bunun tartışılır bir tarafı yok ve Allah’a verilecek bir hesabı da yok. Eğer devletin prestiji deniliyorsa; bu prestij, müstekbir devletlerin prestijidir. Keşke devlet(ler)in prestiji her yönüyle adalet olsaydı, fakiri kalkındırma, yoksulu doyurma olsaydı...
Bir şeyler iyi gitmiyor ve müslümanım diyenler başkalarına benzemeye başladı. “Beyaz Saray”a benzeşen “Ak Saray” ismi dahi insanı ürkütüyor. İyiye benzeşmek iyidir de kötüye benzeşmek iyi değildir. Altı üstü yerlerin ismi üzerinden bir benzerlik deyip geçmeyin. Elbet bizi yerlerin benzeşmesi de ürkütür ama asıl ürküten, icraatların/amellerin benzeşmesidir.
Bazılarının sayesinde fıkra gibi bir dünyada yaşıyoruz ve hayatımız acıklı bir fıkra olmuş. Fıkra gibi bir emniyet müdürü açıklaması ile başladık, fıkrayla devam edelim:
“Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça sormuş:
-Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?
Zangoçta derin bir sessizlik...
İyice köpürmüş Papaz:
-Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?
-Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!
-Olacak şey mi! iki adım öteden beni duymuyorsun... Zangoç bıyık altından gülmüş;
-isterseniz yer değiştirelim, anlarsınız...Yer değiştirmişler.
Bu kez Zangoç seslenmiş:
-Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor? Papaz kendi kendine söylenmiş:
-Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor!”
Hangi gerekçe ile olursa olsun, zalime, hırsıza benzeşmek iyi değildir. Bedene giren haram lokma insanı hasta eder; sağır eder, kör eder, dilsiz eder, haktan uzaklaştırır.
Hatırlarsanız, Davutoğlu bir iki hafta önce imar rantının haram oluşundan bahsetti. Bilmiyorum bir yerlerden duyuldu mu?
Bir de buna israftaki hayırsızlığı ekleyin; bereket kaçar, amel zehirlenir. Ve amel zehirlenince, akıl zehirlenir, işler karışır...