“Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşuşun! O, takva sahipleri için hazırlanmıştır.” (Al–i imran: 133)
İlahi rahmetin Müslümanları çepeçevre kuşattığı ve feyz-i ilahinin doruklara çıktığı bu oruç ve Kur’an ayının son demlerini, yani Kadir Gecesi’nin içinde bulunduğu gün ve geceleri yaşamaktayız. Bu günlerde her zamankinden daha çok nefis muhasebesi yapmak, kâr ve zararımızın muhasebesini yapmak durumundayız. Rabbimiz, bizi Ramazan ayının feyiz ve bereketinden istifade edenlerden eylesin ve inşallah istifade etmişizdir. Zira bu bereketli zamanlar, Rabbimizin bizlere lütfettiği imkânlardır. Eğer verilen bu imkânları layıkıyla değerlendirmezsek elimize geçen fırsatları kaçırmış oluruz. Özellikle Kadir Gecesi’nin de içinde bulunduğu bu gün ve geceleri çok daha iyi değerlendirmek, Rabbimize olan yakınlığımızı daha bir pekiştirmek gerekiyor.
Bayrama hazırlandığımız bu günlerde israftan kesinlikle kaçının. Cömertliğimizi, mağdur Müslümanlara ve İslami hizmette en güzel şekilde göstermeliyiz. Bela ve musibetler kapımızı çalmadan hazırlıklı olmak durumundayız. İslam düşmanlarının sürekli, “Allah’ın nurunu söndürmenin” hesabında olduklarını unutmamalıyız. Bugün Mısır’da yapılanları, Suriye’deki tezgâhları, Arakan ve diğer İslam coğrafyalarında Müslümanlara yapılanları unutmayın. Onun için de ne yapılması gerekiyorsa yapmaktan ve ne harcanması gerekiyorsa da harcamaktan geri kalmayın.
Ramazan bitti deyip asla gevşeklik göstermemeliyiz. Aynı hızla ve aynı tempoyla hizmetlerimize ve ibadetlerimize devam etmeliyiz. Şu ayet-i kerimeyi her zaman hatırlayarak bir ceht içerisine girmeliyiz: “Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşuşun!” Hayırlı amellere ve Rabbimizin mağfiretine doğru son hızla koşmalıyız ki ebedi istirahatgâh olan cenneti hak etmiş olalım. Eğer ahiretle ilgili yapmamız gereken işleri ihmal ederek dünyada rahatının peşinde olur ve daha çok dünya nimetlerinden faydalanmanın telaşında olursak –Allah korusun– Rabbimizin bizden yüz çevirmesine ve ahirette O’nun azabına müstahak olabiliriz.
Dünyanın bir mücadele alanı, Allah’a kul olma mekânı ve Allah’ın izniyle Firdevs cennetlerini kazanma yeri olduğunu unutmamalıyız. Onun için Ramazan ayında yaptıklarımızın bir devamı olarak özellikle şu hususlara dikkat etmeliyiz:
Ramazan ayında teravih namazlarını kıldık, çoğunlukla camilerimizde mukabelelere iştirak ettik, beş vakit namazımızı cemaatle kılmaya çalıştık. Bundan sonra da –önemli mazeretler dışında– camiyi asla aksatmamalıyız. Mümkün mertebe beş vakit namaz olmak üzere diğer birçok hayırlı işlerimiz için camileri mesken edinmeli ve oranın bereketinden istifade etmeye çalışmalıyız. Orada elde edilecek sevabın başka yerlerde elde etmenin mümkün olmadığı hepimizin malumudur. Hem üstelik Rabbimiz, camilerde eda edeceğimiz amellere karşılık, yirmi yedi derece hatta daha fazlasıyla –inşallah– sevap verecektir. Allah (CC)’ın lütfuyla eğer Müslümanlar camileri bırakmaz ve orayla olan bağlarını güçlendirirlerse Rabbimiz, Müslümanları aziz edecektir. Onun için camiler bizim ev ve iş yerimizden sonra üçüncü adresimiz olmalı, oranın sevabından mutlaka istifade etmeliyiz.
Ramazan ayı boyunca sahura kalkıp seher vaktinin o feyiz ve bereketinden istifade etmeye çalıştık. Bu alışkanlığımızı daim kılmalıyız. Özellikle her kardeşimiz, bu vakti mümkün mertebe tüm aile fertleri ile beraber Kur’an okuma, ibadet ve dua ile ihya etmelidir. Mücadele yolunda zorluklarla boğuşan kardeşlerimize elimiz ulaşmıyorsa, bari bu mübarek vakitte dualarımızla onlarla beraber olduğumuzu göstermeliyiz. Duaların en müstecap olduğu zamanlardandır seher vakti. Rabbimize yalvarıp yakararak bu zamanı değerlendirmeli, Müslümanların zafer elde etmeleri ve izzet bulmaları için dua etmeliyiz. Bunu kendimize daimi bir virt yapmalıyız. Kalkamadığımız zamanlarda ise zeval vaktine kadar aynı virdimizi tekrar ederek aynı sevabı elde etmeye çalışmalıyız.
Şevval ayındaki altı gün, Arefe günü, Tasua ve Aşura günleri, eyyamı bîd ve her haftanın Pazartesi ve Perşembe günleri, bizim oruçla olan randevu günlerimiz olsun. Bu sünnet oruçlarını da mümkün mertebe ihmal etmeyelim.
Ramazan ayında Kur’an’la olan beraberliğimiz daha bir sıklaştı, bu konudaki canlılığımız daha bir pekişti. Bu alışkanlığımızı daim kılmalıyız. Günlük bir cüz Kur’an tilavetimizi sürdürmeli ve bunu virt haline getirmeliyiz. Defalarca çeşitli vesilelerle Kur’an’ı, eksiksiz ve yanlışsız okumak için lazım olan tedbirleri almamız gerektiğini ve bunun en doğru yolu da iyi bilen birisinin yanında okuyup onun icazetini almak olduğunu hatırlatıyoruz. İnşallah bu tavsiyemizi yerine getirmek için gerekenler yapılmaktadır, yapılacaktır.
Bizim istek ve arzumuz tüm kardeşlerimizin Kur’an’ı okurken en azından yüzünden anlamını bilecek şekilde Arapça öğrenmesidir. Kur’an’ı anlamamak, kadın ve erkek Müslümanlar için hoş görülmez bir eksikliktir. Bunu telafi etmeliyiz. Bazılarımız bu imkânı ellerinden kaçırmışsa bile çocuklarımız ve kardeşlerimize bu imkânı sunmak için büyük bir çaba içerisine girmeliyiz.
Anlamını anlasak da anlamasak da Kur’an’ı bolca okumalı ve herkes imkânları dâhilinde ezberini yapmaya çalışmalıdır. Bunu bir program dâhilinde yapmanın yanı sıra, arabada, sokakta, iş yerinde ve yürüdüğümüzde Kur’an okuma ve ezberi ile meşgul olalım. Özellikle genç ve öğrenci kardeşlerimizin devamlı virdi olsun. Kur’an ile meşgul olduğumuz bu süreçte okuduklarımızı veya ezberlediklerimizi bir tefsirden de okumalıyız. Okuduğumuz ve ezberlediklerimizin mutlaka tefsirini de okuyalım.
Kur’an, hadis ve sünnetten ayrı düşünülemez. Hadis olmadan Kur’an’ın anlaşılması ve hakkıyla yaşanılması mümkün değildir. Hadislere/sünnete de aynı şekilde büyük ehemmiyet vermeli, Kur’an/tefsir dersimize mutlaka hadis dersini de ilave etmeliyiz. İmkânlarımız ölçüsünde hadisleri de anlamaya ve ezberlemeye çalışmalıyız.
Eğer Kur’an ve Hadis’i iyi öğrenip anlamaz ve hayatımıza nakşetmezsek faydalı ve bereketli Müslüman bir davetçi olamayız. İslami istikametimizi muhafaza etmek ve bu istikamet üzerinde daim olmak, Kur’an ve Sünnete sımsıkı bağlanmakla mümkündür.
Bu vesileyle başta İslam davası için zindanlarda bulunan tüm Yusufilerin, muhacirlerin ve Müslümanların bayramlarını tebrik eder, gelecek her gününüzün Ramazan günleri ve her gecenizin de Kadir Gecesi gibi olmasını Rabbimizden niyaz ederiz.
Allah’a emanet olunuz.