Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, ABD’nin IŞİD tehdidini bölge ülkelerini bölmek yönündeki planı için kullandığını ifade ederek, Amerika’nın IŞİD tehlikesinden bölgedeki kendi planları doğrultusunda yararlanacağını söyledi.
“Bölge, birbiriyle çatışan zayıf ülkelere bölünmek isteniyor”
Amerika’nın Irak ve bölge ülkeleri ile ilgili planının bu ülkelerin bölünmesi olduğunu vurgulayan Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah, Amerika’nın bu ülkelerin etnik ve mezhebi çerçevede bölünmesi planlarının olduğunu hatırlatarak, “ Örneğin Irak Arap ve Kürt olarak, Araplar da kendi içinde Sünni ve Şii olarak ayırıyorlar. Yine Suriye’ye baktığımızda onlar bu ülkeyi de etnik ve mezhebi temelde bölüyor. Yemen’e baktığımızda mezhebi temelde ve eğilimler temelinde bölünüyor. Biz Amerika’nın gerçek hedefinin bölge ülkelerini etnik ve mezhebi temelde bölmek olduğunu söylemiştik. Yani şöyle düşünün. Yeni kurulan tüm ülkeler zayıftır ve öylesine belirsiz bölünmüştür ki aralarında sürekli savaş vardır.” Dedi.
“Amerika ve İsrail Yüz yıl sürecek savaşların peşinde”
Amerika ve İsrail’in hedefinin yüz yıl sürecek savaşlar olduğuna dikkat çeken Nasrallah daha sonra, “Yani bizim tanık olacağımız çatışma halindeki ülkeler, yüz yıl sürecek iç savaşlardan sonra onlar arasından biri bir çeşit meşruiyet kazanacak. ABD ve İsrail’in bizim halklarımız, ülkelerimiz ve devletlerimiz işçin istediği şey budur Amerikalılar bugün niyetlerinin ve amaçlarının perdesini kaldırdı. Bugün ellerinde planları var, yalnızca onu uygulama peşindeler. ” ifadelerine yer verdi.
Irak’ın bölünmesine veya onun resmi olarak taksim edilmiş bir bölge haline getirilmesine meşruiyet kazandırmaya yönelik ilk adımın atıldığını sözlerine ekleyen Nasrallah, ABD Kongresinin bugün bunun için çalıştığını ve bir karar alarak ABD hükümetine Irak’taki farklı toplumsal kesimleri merkezi hükümetten bağımsız olarak silahlandırma izni vermek istediğini belirterek, “Güya Irak hükümeti Şiilere aittir ve Kürt ve Sünni kesimler bulunmaktadır ve Amerika da bunlarla doğrudan ilişki kurmaktadır. Yani adeta tek bir ülke ve merkezi hükümet bulunmamaktadır.” Şeklinde konuşmasını sürdürdü.
“Dini merciler tüm Irak halkının savunulmasını istedi”
Irak’taki alimlerin, sadece belli bir bölgenin, belli bir ilin, belli bir etnik veya mezhebi kesimin savunulmasını istemediğini ifade eden Nasrallah, dini mercilerin hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm Irak’ın tüm Irak halkının, tüm Irak coğrafyasının ve egemenliğinin savunulmasını istediğini sözlerine ekledi.
Nasrallah daha sonra şöyle devam etti: “Irak hükümeti de bu doğrultuda hareket etti. Irak güvenlik güçleri ve Gönüllü Halk Güçleri de mücadelesini belli bir etnik veya mezhebi kesime göre yapmadı. Bunun en somut kanıtı Selahaddin iliydi; zira bu il üzüntü verici bir bölümleme ile Sünni bölge veya Sünni il diye adlandırılıyor. Bununla birlikte bu ilde Irak güvenlik güçleri ve Gönüllü Halk Güçleri şehit verdi.Demek ki Irak’ta Iraklılar falan il bizim; filan il sizindir herkes kendisi mücadele etsin şeklinde hareket edilmiyor. Dini merceiyet, hükümet, meclis ve asli siyasi güçler bu şekilde davranmıyor.
“Amerikalılar hangi gerekçeyle etnik ve mezhebi kesimlere doğrudan silah verebiliyor?”
“Hepsinden daha kötüsü şu ki Amerikalılar hangi gerekçeyle etnik ve mezhebi kesimlere doğrudan silah verebiliyor?” diye soran Nasrallah, “Daha da kötüsü Amerikalılar Irak hükümetiyle yaptıkları silah anlaşması konusundaki yükümlülüklerine bile bağlı kalmıyor.” İfadelerini kullanarak, şöyle devam etti: “O halde son derece açık ki Amerikalılar Irak hükümetini ve Irak güçlerini el-Enbar ve Musul’daki IŞİD tehlikesi karşısında zayıf göstermeye çalışıyor. Böylece Iraklı etnik ve mezhebi kesimlere silah vermesinin zeminini yaratıyor ve nihayet bölünme aşamasına ulaşmak istiyor. Bu, birinci derecede tehlikelidir. Iraklı alimler, bu konudaki tutumunu son derece çabuk, açık ve şeffaf bir şekilde ortaya koydu ve Amerika’nın bu tehlikeli planına karşı olduğunu ilan etti, herkesten de uygun bir tarihi tutum sergilemesini istedi. Aynı şekilde Irak hükümeti, meclisi, dini liderleri, Iraklı çeşitli partiler ve gruplar en üst düzeyden tavır açıkladılar. Pekala soru şu: Durum bu ölçüde tehlikeli mi? Evet.”
Sorumlulukları gereği bu planı reddettiklerini sözlerine ekleyen Nasrallah, Irak konusunun, bölge konusundan ayrı olmadığını söyleyerek, “Mesele Irak’la başlamadı ki Irak’la bitsin.” Dedi.
“Onlar Irak’ı Suriye’yi, Yemen’i sonra diğer ülkeleri bölmenin peşindeler”
Nasrallah sözlerini daha sonra şöyle sürdürdü: “Ey bölge halkları, ey bölge devletleri, ey bugünün sorunlarını yaşayan kuşaklar, şunu bilin ki bu plan çok çok tehlikeli bir aşama için hazırlandı. Bu planın tehlikesi konusunda uyarılması gereken şey şu ki onlar Irak’ı bölmeye geliyorlar, ondan sonra Suriye’yi, sonra Yemen’i sonra diğer ülkeleri bölmenin peşinde olacaklar.”
“Bu bölge ortak bir çizgiye, ortak tarihe ve ortak geleceğe sahiptir”
Amerika il birlikte komplolar kuran ülkeleri de uyaran Nasrallah, “Irak’ın, Suriye’nin Yemen’in bölünmesi, onların başına da bela olacak bu ülkelerin başında da Suudi Arabistan’a işaret etmeliyim. Bu sebeple nesillerimiz bu meselede sessiz kalmamalıdır. Bölgenin geçmişine bakınız. Eğer Yahudi çeteleri Filistin’de sulta kurmasaydı bugünkü durum böyle olmazdı. O halde siz Lübnanlısınız Irak meselesinde sizin payınıza söz düşmez denmemelidir. Ya da siz Iraklısınız Yemen meselesi sizi ilgilendirmez, siz Mısırlısınız Suriye meselesi sizi ilgilendirmez denemez. Bu bölge ortak bir çizgiye, ortak tarihe ve ortak geleceğe sahiptir. Sorunlar ve tehlikeler birdir.” Cümlelerine vurguda bulundu.
“Eğer sorumluluklarımızı yerine getirmezsek acılar içerisinde kalacağız”
Bugünkü nesillerin önceki nesillerin yaptığı geri çekilmek, teslim olmak ve zillet içinde Filistin’i İsrail’e teslim etmek şeklindeki hatasını tekrarlamasının kabul edilir bir durum olmadığını ifade eden Nasrallah, “Bugün İsrail’in verdiği acıları yaşayanlar zilletle teslim olan nesiller değil, bu acılar nesilden nesle devam ediyor. Biz şu an acı çekiyoruz, oğullarımız ve torunlarımız da acı çekecek. Eğer sorumluluklarımızı yerine getirmezsek acılar içerisinde kalacağız.” Cümleleri ile konuşmasını sürdürdü.
“Biz eğer bu planın yolunu kapatabilirsek diğer planların yolunu da kapatabiliriz”
Nasrallah daha sonra, “Bu tehlikeli bölünme planı ile onlar bölgeyi yüz yıl sürecek etnik ve mezhebi savaşların içine sokmayı amaçlıyor. Peki bu bölge halklarının yazgısı, onuru, hayatı ne olacak? Niye yemekten, içmekten, maişetten değil de onurdan izzetten söz ediyorsun diye soranlar olabilir. Cevabı şudur: Bu savaşın gölgesinde bölge halkları için geriye bir şey kalacak mıdır? Bugün muhacirleri, mültecileri, açları, yok edilmiş ekonomileri, kaybedilmiş hayat fırsatlarını görüyorsunuz. Her türlü kalkınma ve sağlıklı bir ekonominin temel şartı, akıllı ve onurlu bir yaşam ve gerçek bir güvenlik ve istikrardır. Bunlar, bölgeyi Amerika’nın hakim, İsrail’in ise sultacı olarak kalması için birbiriyle çatışan ülkelere bölerek ortadan kaldırmaya çalıştıkları şeylerdir. Dolayısıyla bugün mücadele etmek istiyorsak bu planı küçümsememeli, bu fitneyi ifşa edip bu planı henüz doğuş aşamasında boğmalıyız. Biz eğer bu planın yolunu kapatabilirsek diğer planların yolunu da kapatabiliriz.” İfadelerine yer verdi.
“Suud’un Yemen Kandırmacası”
Suudi rejiminin işgalci Amerika ve Siyonist İsrail’in desteğiyle 40 gün önce Yemen’e ‘Kararlılık Fırtınası’ adıyla savaş ilan ettiğini de hatırlatan Nasrallah, “Suudiler, Yemen’de tüm hedeflerine ulaştıklarını söylediler. Bu, en büyük kandırmacadır. Koalisyon sözcüsü, Suudi medyası ve yetkilileri, Arap medyası, siyasileri, yazarlar, gazeteciler, hemen herkes, Suudilerin 26 günlük Kararllık Fırtınası adlı Yemen saldırısında tüm hedeflerin gerçekleştirildiğini belirterek zafer kutladı. Bugün de bu meseleye Körfez İşbirliği Örgütü toplantısında işaret edildi. Maalesef şunu söylemeliyiz ki Suudi karşıtı medya, yani bu saldırıların hedefi olan medya, Kararlılık Fırtınası operasyonunun imkanlarına sahip değil. İnsan bu büyük kandırmacayı ve saptırma çabalarını kabul edebilir mi? Bu operasyonlar Araplık adına yapıldığı sürece ben bir Arap vatandaş olarak bu operasyonun 40 gün boyunca Yemen’de hangi hedeflerine ulaştığını sorma hakkına sahibim. Bu saldırılarda gerçekleştirilen bir hedef açıklamalarını istiyorum.”
“Suudi rejimi ve müttefikleri, iddia ettikleri yasal hükümeti Yemen’e döndürebildiler mi? Mansur Hadi’yi Aden’e veya Sana’ya geri getirebildiler mi? Yemen ordusunun ve Halk Komitelerinin ilerleyişini engelleyebildiler mi? Ensarullah Hareketi’nin silahlarını ele geçirebildiler mi? İlan ettikleri herhangi bir hedefe ulaşabildiler mi?” sorularını soran Nasrallah, “Bu saldırılar hiçbir hedefe ulaşamadı. Bu saldırının gerçek hedefi, Suudi Arabistan’ın sultasını Yemen’e dayatmasıydı. Suudi rejimi, sultasını Yemen’e dayatamadı. Suudiler, Yemen’de vehmettikleri İran’ı ortadan kaldıramadı. Bu kandırmaca ile ilgili olarak diyorum ki bu koalisyon Kararlılık Fırtınası ile ulaştığı tek bir hedef göstersin.” Cümlelerine dikkat çekti.
“Suudiler hiçbir hedefe ulaşamadı”
Suud rejiminin Yemen’e yaptığı saldırılarla hedefine ulaşmadığını da vurgulayan Nasrallah, “Biz bu operasyonlarda Suudilerin ağır yenilgisine ve Yemenlilerin açık zaferine şahidiz. Suudilerin yenilgisinin asıl sebebi, Allah’ın yardımından sonra Yemen halkının kararlı, cesaretli, birlik ve beraberlik içindeki direnişi ve Yemen ordusu ile Halk Komiteleri’ni desteklemesiydi. Yemen halkı Suudilerin Kararlılık Fırtınası ile hiçbir hedefe ulaşmasına izin vermedi. Bu operasyonların ikinci bölümü ‘Umudun Geri Döndürülmesi’ adını taşıyor. Bu aşamada da bir başka kandırmacaya şahidiz. Bununla ilk aşamadaki acizliklerini ve yenilgilerini gölgelemeye çalışıyorlar. Suudi rejimi ve müttefikleri Yemen’de herhangi bir hedefe ulaşamayacakları sonucuna vardılar. Onlar, Yemen saldırılarında büyük hedefler koymuşlardı. Bunların gerçekleştirilebilmesi savaşın uzun süreli olmasını ve geniş çaplı kara harekâtı yapılmasını gerektiriyordu.
Suud rejimi ve Arap Koalisyonunun gerçek hedefinin Yemen’e Amerikan ve Suudi sultasını geri getirme olduğunun altını çizen Nasrallah son olarak, “Bugün her zamankinden çok daha açık bir şekilde belli oldu ki sultalarını Yemen’e geri döndüremeyen Suudiler, Yemen’i tahrip etme çabasına devam ediyor.” İfadelerini kaydetti. (İLKHA)