Sadece ülkeler olarak değil Müslüman bireyler olarak da sıkıntılı ve zor günler yaşıyoruz. Ve bundan dolayı düşman bir taşla sayısız kuşlar vuruyor.
Müslümanlara verdiği zararların başında da onların mizanlarını ve muhakemelerini bozuyor olmasıdır.
Değerlendirmelerimizin velev ki bir kısmı doğru da olsa eğer ABD’nin “bakın” dediği noktadan bakıyorsak kaybetmişiz demektir.
Eğer biz öldürülen kişinin kimliği üzerinden değerlendirmeye başlarsak artık sıralayacağımız cümlelerin tamamı doğru olsa bile kaybetmiş sayılacağımızı unutmayalım.
Evet, Üsame bin Ladin, Üsame’nin oğlu, Ebubekir Bağdadi ve benzer birçok kişiden sonra Kasım Süleymani de Amerika tarafından katledildiler. Hepinizin bildiği gibi bu şahıslar ayrı mezheplerin ve ayrı cephelerin insanlarıydı. Ama bizim hareket noktamız bu olursa hiç bir yere varamayız.
Amerika Kasım Süleymani’yi Sünnileri öldürüyor, İdlib ve Halep gibi yerlerin bombalanmasında dahli var diye öldürmedi. Aynı şekilde Ebubekir Bağdadi ve yardımcılarını “bunlar zavallı insanları tekfir edip katliam yapıyorlar” diye de öldürmedi.
Yani Amerika katliamcıları öldürüyor diye düşünenler varsa yanılıyorlar. Baş katliamcı Esed’e, Sisi ve Arap veliahtlarına gıkını bile çıkarmıyor.
“Peki, o halde niçin öldürdü” diye başladığımızda da kaybederiz. Ya nereden başlayacağız?
Amerika kendisinden on bin kilometreden daha uzaklarda operasyon yapma hakkını kimden ve nereden alıyor? Ondan da önemlisi, nokta operasyonlar bir tarafa, İslam ülkelerinin üzerine ölüm yağdırma yetkisini nereden alıyor?
Eğer bunu sorgulamazsak Amerika ne zaman bir Sünni ve Daeş’liyi katleder, o zaman Şia sevinir ve avunur, ne zaman bir Şiî’yi öldürür, o zaman da Sünniler sevinip bayram eder.
Unutmayalım, Amerika bu öldürdüklerinin hiç birisini Şiî veya Sünni oldukları için değil, kendisine zarar verme konusunda belirli bir sınırı aştıkları içindir.
Bu arada en önemli hususlardan birisi, başta Üsame, Bağdadi, onlardan önceki Zerkavi’yi açıktan destekleyen, onlara sahip çıkan bir ülke yoktu, mesele o anda kapandı bitti. Belki onların intikamını alabilecek, yollarını sürdürecek sadece sevenleri ve örgüt mensupları vardı.
Fakat Kasım Süleymani, İran İslam Cumhuriyetinin resmi bir komutanıdır. Bu açıdan bakıldığında bölgesel veya daha büyük bir savaş çıkma ihtimali fazladır.