Kimyasal silah kullanımı ile birlikte ABD öncülüğünde Suriye’ye müdahele konusu gündemde. Şu anda her zaman yaptıkları gibi medya üzerinden kamuoyunu hazırlıyorlar. Bu yüzden biraz uzatmalara oynuyorlar.
Aslında bugüne kadar müdahele edebilirlerdi. Bu kendileri için olmayacak bir şey de değildi. Ancak bugüne kadar hep uzatmalara oynamalarının asıl sebebi, Esed sonrası Suriye yönetimine dair endişeleri idi.
Savaşan cephelerin öne çıkanları olarak Esed ve cihadi harketlerden birini diğerine tercih edemediklerinden, savaşın devamından yana politika izlediler. Çünkü savaş uzadıkça, farklı uçlarda da olsalar ABD karşıtlarıydı yok olan.
İçinde bulunduğu ittifaktan dolayı Suriye sürekli Amerika ve israilin hedefindeydi. İsrail karşıtı bir Suriye yok olsa, bu en çok israil ve Amerika’nın işine yarar. Bu yüzden bugüne kadar Suriye’nin yok oluşuna seyirci kaldılar. Seyirci derken özgüçleri ile müdahele etmemeyi kast ediyorum. Yoksa Suud, Katar ve hatta Türkiye üzerinden muhalifleri destekleyerek denge politikası içinde savaşın devam etmesi yönünde müdahil oldular. (Ki geçenlerde Erdoğan ABD’nin Mısır politikasını eleştirirken bunu itiraf etti.)
Aslında dışarının Suriye’ye müdahelesi yeni bir şey değil. Suriye’deki savaşta pek çok ülkenin birebir müdaheleleri vardı. Ülkeler düzeyinde bir blokta Rusya, İran, Çin diğer blokta Suudi, Katar, Türkiye... Amerika ve İsrail’in Suriye sahasında açıktan görülmeyişleri orada olmadıkları anlamına gelmez elbet. Bu onların özellik olarak uzmanlığıdır. Görünmeden iş yapmak ve yaptırmak şeytanın/şeytanların en önemli özellidiğidir.
“...Muhakkak ki şeytan ve ordusu/avanesi sizin onları görmediğiniz yerden sizi görüp gözetliyorlar...” (A’raf: 27)
Amerika, israil dünyanın pek çok yerindeki karışıklık, çatışma, savaş ve fitnede açıktan görünmüyorlar ama hakikatte baş aktördürler. Türkiye’deki 28 Şubat’ı ve Mossad’ı hatırlayın. Türkiye’deki kaç müslüman o dönem sorgulanmalarımıza ve bize yapılan işkencelere Mossad elemanlarının katıldığını biliyor.
Mısır darbesinde de açıktan görülmediler ama Suudi’nin başını çektiği körfez ülkelerinden oluşan kuklalarını oynattılar. Aslında darbeyi yapan onlardı, ama darbeye darbe demeyişleri üzerinden eleştrildiler çoğunlukla sadece. Şeytan ve şeytanlık da budur!
Suriye’nin bu hale gelmesinde Esed’in zalimliği başat rol oynarken, müdahil ülkelerin de inkar edilemez bir payı var. Nihayetinde 100.000’in üzerinde ölü, milyonlarca mülteci, harap olmuş bir ülke ve devam edip giden çatışmalar.
Böyle bir Suriye’ye müdahele edilmesi gerekmiyor mu? Her vicdan sahibinin tartışamayacağı bir konudur. Ancak müdaheleyi kim yapmalı, ne amaçla ve nasıl yapmalı? Bu, kesinlikle Amerika’nın başını çektiği ve Afganistan, Irak benzeri bir müdahele olmamalı. Böyle bir müdahele kanser olan Suriye’yi kötürüm eder. Iraklaştırır, Afganistanlaştırır.
Bu yüzden vicdan ile aklın sıkıştığı yerdir Suriye. Vicdan müdahele edilmeli diyor, akıl ise müdahele edecekleri ve müdahele örneklerini sorguluyor. Amerika’nın müdahelesinin söz konusu olmasıyla Suriye fitnesi gittikçe derinleşiyor. Bu fitne ateşi yangın yeri olan Suriye’yi cehenneme çevirir ve Suriye ile de sınırlı kalmaz. Bu ateş Lübnan başta olmak üzere İran ve Türkiye’yi de sarar.
Suriye’de olan oldu. Dünün hatalarıyla hareket etmekten ziyade bugün ne yapmalı diye pratikler geliştirmek lazım. Kör döğüşün körlüğünün Suriye’ye kazandırdığı ancak yıkım oldu. Bu körlükle kör döğüşe devam edilirse, kavgada olan körler diyarının padişahı rahatlıkla Amerika, israil olur. İşin başından beri biz çözümü gösterdik ve bunun için açıktan ve el altından adımlar da attık. Ancak iki tarafın fanatikleri de kendi saflarında yer almadığımız için, bizi suçlamaktan başka bir şey yapmadılar. Benim gibi düşünmüyor ve hareket etmiyorsan karşı saftasın mantığı ile hareket edip, gayr-i ahlaki bir şekilde bizi belden aşağı vurmanın yoluna gittiler.
Gelinen noktada başta İran ve Türkiye olmak üzere taraflar şapkalarını önlerine koymalı. Kendi içlerinden bir çözüm üretmeli. Yoksa Amerika’nın başını çektiği çözüm, çözüm değildir. Daha çok fitne, daha çok zulüm ve daha çok ölümdür. Amerika, müdahalesi ile Suriye’ye çözüm getireceğini bilse, emin olunki müdahele etmez. Amerika, israil yıllardır bunun için didiniyordu; İsrail karşıtı bir Suriye’nin harbiyeti ve ümmet içinde sunni-şii fitnesi. Bugün Amerika’dan yıllardır ulaşmak istediğini ortadan kaldıracağını beklemek, körlüğümüzün nerelere vardığını gösteriyor.
Zalimlerden zalim beğenilecek ise Amerika’ya razı olanlar bilmeli ki, Amerika en son sırada gelir. Ne yapalım son sıra geldi biz de Amerika’ya mecburuz deniliyorsa... Birileri şunu derse şaşırmayın; Madem ki Amerika –dolayısıyla direkt olarak da israil- gibi bir zalime razı olacaktınız niçin daha küçük zalime razı olmadınız da Suriye’nin bu hale gelmesinde siz de pay sahibi oldunuz. Çünkü en büyük zalim ve İslam coğrafyasındaki bütün fitnelerin babası Amerika’dır.
Zalimin zulmünden, şeytanın şerrinden kurtuluş duası ile...