İslam Ümmeti olarak, o kadar tepkisiz ve ruhsuz olmuşuz ki, hiçbir olay bizi bu gaflet uykusundan uyandıramıyor. Bazı olaylar te’vil edilebilse bile, tevil edilmeyecek kadar açık olan olaylar bile bizi harekete geçirmiyor. Çoğu defa bizzat cürümlere sebebiyet veren faillerin veya onların bağlı oldukları kuruluşların rapor, itiraf ve açıklamalarına rağmen hiçbir kıpırdama olmuyor.
Çünkü Müslümanlar, baharı olmayan bir kış uykusuna yatmışlar. Haykırırsanız, katillerin yaptıklarına değil, şirin uykularını böldüğünüz için size tepki göstereceklerdir. Çünkü bütün insanlık medeniyetler buluşması için hazırlık yapmışken ve barış içerisinde yaşama iradesi ortaya koyarlarken, siz bu dünya barışını dinamitlemiş oluyorsunuz(!).
“Mü’minler, bir vücudun azaları gibidirler.” Nebevi düsturu unutulduğu için, bu gaflet uykusu her geçen gün Müslümanları daha fazla etkisi altına alıyor.
Geçenlerde Amerikalı bir insansız hava aracı pilotunun itirafları ve açıklamaları ajanslara yansıdı. Bu dehşet verici açıklamalar üzerine, yer yerinden oynaması lazımken, hiçbir dalgalanma olmadı. Bırakınız dalgalanmayı, bu ve benzeri olayları kınayan açıklamaları bile göremiyoruz. Her halde Müslümanların, akan mazlum çocukların ve kadınların kanlarından çok daha önemli işleri olsa gerek(!).
ABD`li İHA operatörü, masum insanları öldürmeye daha fazla devam edemeyerek işini bıraktı. Anlattıkları ise, ABD`nin insansız uçaklarla işledikleri cinayetlerin korkunçluğunu ve Amerikalıların küresel korsanlığını gözler önüne seriyor.
Amerika`nın insansız uçakları 2000`lerin başlarında kullanılmaya başlamasından bu yana, sivil katliamı korkunç boyutlara ulaştı. Her geçen gün bu saldırıların alanları daha fazla genişletiliyor ve bu konudaki saldırı yetkisi daha kolay kullanılabilir hale getiriliyor. Pakistan, Afganistan, Yemen, Somali derken, her geçen gün bu listeye yeni İslam ülkeleri ekleniyor.
27 yaşındaki eski drone operatörü Brandon Bryant, 6 yıldır Montana`da bu uçaklarla saldırılar düzenliyordu.
Afganistan`da bir çocuğun öldürülmesine tanık olduktan sonra drone operatörlüğünü bırakmış.
Bryant şöyle diyor: "O zaman zarfında adamlar, kadınlar ve çocukların öldüğünü gördüm."
Eski drone operatörü sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bu kadar çok insanı öldürebileceğimi hiç düşünmedim. Aslında bir kişiyi bile öldürebileceğimi sanmıyordum."
İlk işinde iki adamı öldürdükten sonra işinden evine dönerken yolda sürekli ağladığını söylüyor. Akıl sağlığını yitirdiğini hissetmiş, "bir hafta boyunca insanlık ile bağlantımın koptuğunu hissettim" diyor.
Afganistan`da bir çocuğu nasıl öldürdüğünü anlatıyor.
Hedefe atılan füze evi dağıtmadan önce bir çocuğun köşeden döndüğünü görüyorlar. Bryant, "Şimdi biz sadece bir çocuğu mu öldürdük?" diye soruyor. Yanındaki operatör de "Evet sanırım bir çocuktu" diyor.
Guardian gazetesinin yazdığına göre; bir gün iş yerinde çöktü ve kan tükürmeye başladı. Sadece bir tuşa basarak masum insanları öldüren Bryant, yaptığına daha fazla devam edemiyor ve ordudaki işini bırakıyor.
Tabi bunlar sadece anlatılanlardır. Gerçek cürüm ve cinayetlerin budan çok daha fazla olduğu aşikârdır. Bu açıklamaların büyük bir infial yaratması ve ABD’nin Müslümanlar yönelik insansız hava araçları ile düzenlemiş olduğu küresel korsanlık saldırılarının sorgulanmasını beraberinde getirmesi gerekirken, hiçbir tepki oluşmuyor.
Her Müslümanları katlettiğinde bir bahane bulan ABD, bu gibi hadiselerde artık bahane bulmaya bile gerek duymuyor. Bütün İslam coğrafyasında katlettiği herkesi çocuk, kadın demeden, terörist olarak yaftalayan ABD, Müslümanların tepkisizliğinden aldığı cesaretle katliamlarını her geçen gün artırıyor.
Zillet libası giymiş bazıları da bu katiller sürüsünü lanetlemek yerine, bu saldırı ve katliamlara direnen İslam’ın yiğit evlatlarını suçlamayı sürdürüyorlar. Hatta katil Haçlıların yaptıkları saldırıların müsebbibi olarak bu insanları gösterecek kadar hezeyan içerisindeler. Zalimlere tepki göstermeye cüret edemeyen zavallılar, Müslümanlara gelince ölçüsüzlükte ve saldırganlıkta sınır tanımıyorlar.
Belki bütün bunlar, uzaklarda(!) olduğu için tepki göstermiyorlar, diye düşündüğümüz insanlara bir de bu coğrafyada işlenmiş bir cürmü hatırlatalım:
Yılbaşı gecesinde Amerikan askerleri İncirlik’te bir mescide girip minberi kırıyorlar ve Kur’an’ı parçalıyorlar. Cami içerisinde rezilce taşkınlıklarda bulunuyorlar. Bu rezaletin haberi ajanslara düştüğü halde neredeyse hiçbir tepki oluşmadı.
Sahi, Müslümanların, baharı olmayan kış uykusundan uyanması için ne olması lazım?
Hiç düşündünüz mü, eğer Resulullah olsaydı, yukarıda zikrettiğimiz iki vaka ve benzerleri karşısında ne yapardı?