Yargının verdiği kararlardan -genel anlamda bakarsak- pek memnun olan kimse yok!
Muhalefet kendi isteklerine uymayan sonuçlarla karşılaştığında “yargının siyasallaştığı” görüşünü dillendirirken, hükümet çevreleri de verilen kimi kararların kendilerini zor durumda bırakma amaçlı olduğunu iddia ediyor.
Herhalde manzaradan bir tek “yargı altın çağını yaşıyor” diyen Doğu Perinçek memnun.
Gezi davası kararı hükümeti, Kavala kararı ise muhalefeti rahatsız etti.
İki tarafı da rahatsız eden kimi kararlar da var.
Gelelim son tartışma konumuza…
Halis Bayancuk’un önce tahliye edilmesi ardından sosyal medya baskısından dolayı tekrar tutuklanması memlekette yeniden yargının bağımsızlığını tartışmaya açtı.
Hükümet çevreleri bir kez daha eleştiri oklarının hedefi olmadıkları için memnun oldular tutuklama kararından dolayı. Kavala ve Demirtaş için adaletten, hukuktan söz eden birçok liberal ve solcu ise bu yeniden tutuklamaya kıs kıs güldü.
Tabii bu arada bazılarının “biti de kanlanmış” olmalı ki kafalarını çıkarmaya, hedef saptırmaya başladılar.
Fehim Işık diye biri bunun üzerine bir şeyler yazmış:
“Ebu Hanzala gibiler adı Hizbullah olan, halkın Hizbulkontra adını taktığı devlet destekli çeteler aracılığı ile 90'larda aralarında meslektaşlarımızın da olduğu binlerce insanımızı katlettiler. Hanzala'nın babası liderlerinden biriydi. Hanzala da aynı savunudan vazgeçmiş değil.”
Dünyada havanın kirlenme sebeplerinden biri de sık sık yalan söyleyen, ardından da söylediği yalana kendi de inanan tiplerin pervasızca soluk alıp vermesidir.
Bilmeyen de bu şahsın “Kanarya sevenler derneği”ne hizmet ettiğini sanacak.
Hem PKK’nin siyasi çizgisini savunan hem de Türk soluna ait farklı yayın organlarında boy gösteren gazeteci kılıklı biri.
On binleri bulan iç infazlar, altı aylık bebeklerin bile öldürüldüğü köy katliamları, canlı bomba eylemleri, sivil araçları havaya uçurma ve daha sayamayacağımız cürümler…
Bunlar PKK’nin yaptıkları…
Ama Fehim Işık’a sorarsanız, “PKK insan hakları mücadelesi” verirken Hizbullah’ın saldırısına uğradı ve binlerce kişi öldü.
“Binlerce kişi…”
Gazeteci kılıklı bu zavallı, örgüt içi infazları da sanki Hizbullah yapmış gibi lanse edip “binlerce” diyor.
Evet, doksanlı yıllarda bir PKK-Hizbullah çatışması yaşandı; ama kayıplar “binlere” varmadan PKK şehir merkezlerinde gücünü kaybetti. Böylece çatışma da durdu.
Ama Fehim Işık, bir defa o “meşhur yalana” inanmış ya artık orada kalmış.
Gözlüğü o kadar subjektif ve yanlı ki, basit yanlışları bile fark edemiyor.
Bu donuk zihinli, saplantılı kişi için bir tarama yaptığımda ilginç şeylerle karşılaştım.
Mesela öldüğünde Fidel Castro için sosyal medyada paylaştıkları…
“Fidel Kastro Batista’yı deviren ve ABD’ye kafa tutan devrimci bir lider. Ama Kürtleri katleden Saddam ile aynı safta da yer almış bir kişi. Castro’nun Batista’yı deviren, ABD’ye kafa tutan devrimciliğini de, anti-emperyalizm adına Kürt katillerine olan sevgisini de unutmayacağız.”
Ben İslam dünyasındaki kimi hareketlerin farklı yerlerde konumlanmalarını kendi değer yargılarım içerisinde anlamlandırabilir ve bir yere gelebilirim; ama “değer yargılarından” az çok haberdar olmama rağmen “devrimci” Fehim Işık’ı anlamakta zorlanıyorum.
Castro her zaman Amerika’ya karşı çıkmış ve Amerikan işgallerine tepki göstermiş biri. Yani bu noktada ilkeli ve dürüst…
Peki ya Fehim Işık kendi Amerikan karşıtlığının son birkaç yılda değişime uğraması ve PKK’nin Suriye’de “Amerika’nın kara gücü” olmasını hangi ilke ve değer yargılarıyla açıklayacak?
Mesela ben Saddam’a Amerika ile beraberken de Amerika’ya karşı iken de düşmanım.
Saddam zalim ve katildi.
Bunun gibi Esad’ın israil’e karşı imiş gibi görünüyor olması ya da Siyonist çetenin saldırısına uğraması gözümde zalim ve katil kimliğinin değişime uğramasına sebep olmuyor.
Esad zalim ve katildir.
Sadece bu da değil. Fehim Işık’ın ilkesizliğine dair daha ilginç şeylere de rastladım.
Fehim Işık’ın FETÖ’nün sosyal medyadaki kritik isimlerinden “Fuat Avni” kod adlı Said Sefa ile programlar yapması, Erkam Tufan’ın programlarına katılması…
Amerika ile olan bağlantılar “çok derinlerde” kurulmuş gibi görünüyor.
Ve konuyla çok alakası yok gibi; ama Abdulkadir Selvi’nin “FETÖ, PKK ve Hizbullah”ı yan yana getirme çabasının arkasında da kötü kurgulanmış bir Amerikan aklı var gibi görünüyor..
Ekrem Dumanlı ve Gültan Kışanak’ı, Fehim Işık ve Said Sefa’yı bir araya getiren akıl…