ABD öncülüğündeki koalisyonun başlattığı Musul operasyonunu değerlendiren Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Irak’ta yaşanan sorunların kaynağı Amerikan işgalinin Irak’ın siyasi yapısını altüst ederek cehenneme çevirdiğini söyledi.
Musul’u bekleyen kanlı bir savaş olduğunu ve Musul halkının da bu savaşta ciddi anlamda bedel ödeyebileceğine dikkat çeken Rıdvan Kaya, “Bizi bekleyen şey açıkçası Musul'da çok kanlı bir savaştır. Bunu net bir şekilde söylemek mümkün ve açıkçası ciddi anlamda Musul halkının bu savaşın bedelini ödeyeceği anlaşılıyor. Şu anda bütün dünyada bize bir algı dayatılıyor. Irak'la ilgili Musul ile ilgili İŞİD üzerinden bir algı dayatılıyor. Irak'ta asıl sorunun IŞİD'in Musul'daki varlığı olduğu ve buradan çıkartılması gerektiği iddia ediliyor. Evet, İŞİD fiilleriyle, yaptıklarıyla, tavırlarıyla elbette başta Müslümanlara olmak üzere ciddi anlamda sorun doğurmuştur ve bu anlamda belki dünya için de bir tehdit olduğu açıktır. Fakat şunu vurgulamak isterim ki sorun IŞİD sorunu değildir. Temel olarak IŞİD bir sorundur ama Irak sorunu asıl olarak İŞİD sorunundan ibaret değildir.” dedi.
“Amerika'nın öncülüğünde ve planlamasında atılacak adımlar Müslümanların hayrına sonuç doğurmaz”
Irak sorununun 2003'ten beri devam eden Amerikan işgaliyle değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Kaya, sözlerine şöyle devam etti:
“1991'den 2003'e, 2003'ten bugüne kadar Amerikan işgali ve dayatmaları Irak’ı bir cehenneme çevirmiştir. Irak’ın siyasi yapısını, demografik yapısını altüst etmiştir. Maalesef Irak’ı Müslümanlar açısından bir mezhepler savaşı bataklığına dönüştürüp herkesin birbirine düşman olduğu ve birbiriyle çatıştığı bir alana çevirmiştir. Dolayısıyla ben; Amerika'nın öncülüğünde, Amerika'nın planlaması doğrultusunda atılacak herhangi bir adımın ne Musul'da ne Irak’ın herhangi başka bir bölgesinde, hiçbir şekilde Müslümanların hayrına, mazlumların, mustazafların hayrına sonuç doğurmasını beklememek gerektiğini vurgulamak isterim.”
Musul’daki sorunun İŞİD ile başlamadığını ve IŞİD ile de bitmeyeceğine dikkat çeken Kaya, şu tespitlerde bulundu:
“2014'ün Haziran ayında IŞİD sürpriz bir operasyonla Musul'u ele geçirdiğinde, bütün dünya şaşkınlığa uğradı ve çok ciddi anlamda bunun nasıl olduğuna ilişkin sorular soruldu. Hatta ağırlıklı olarak bu kadar küçük bir grubun büyük bir askeri yapı barındıran Irak ordusunu burada alt etmesinin makul olmadığıyla hareketle bu olayın arkasında başka bir takım gündemlerin başka bir takım komploların olduğu iddiaları gündeme geldi. Ama şu görülmek istenmedi, Musul'da evet 2014'ün Haziran ayında İŞİD operasyonuyla Musul'da belki iktidar el değiştirdi, yönetim el değiştirdi ama Musul'da sorun 2014'ün Haziran ayında başlamadı. Bundan önce, iki sene boyunca Irak’ın bütününe, Ambar vilayetine Sünni çoğunluğun yaşadığı neredeyse her şehirde ciddi anlamda tepkiler vardı. Musul merkezi olarak da çok yoğun bir şekilde aşiretlerin tepkileri, Maliki yönetimine karşı protestoları söz konusuydu.
Fakat ısrarla Irak yönetimi, Maliki yönetimi, bu tepkileri görmezden geldi. Hatta özgürlük isteyen baskılara karşı, kendi hukukunu korumak isteyen insanların üzerine helikopterlerle tanklarla saldırdı. Bu halkı bir anlamda patlama noktasına getirdi. Maalesef bu noktada halk, kendi özgürlüğünü, kendi hukukunu savunmak açısından yeterli araçlara sahip olmadığından, örgütlü bir güç olması hasebiyle IŞİD burada fırsattan istifade ederek bu halkın biriken tepkisini bir anlamda kendi kazanımına çevirdi ve hızlı sürpriz bir operasyonla Musul ve çevresindeki pek çok kenti ele geçirdi. Burada şunu görmek durumundayız, sorun İŞİD ile başlamadığı için İŞİD ile de bitmeyecektir. İŞİD yarın Musul'dan tamamen çıkartılıp, tamamen tasfiye edildiğini varsaysak bile eğer Irak'ta bu mezhepçi, dayatmacı yapı ve bu politikalar devam ettiği müddetçe Irak’ta insanlar birbirini öldürmeye devam edecek. Şiiler ve Sünnilerin birbirine düşman olmaya devam edecek.”
Türkiye’nin, Suriye ve Irak’ta uluslararası güçlerle aynı frekansta hareket etmediği için ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldığını dile getiren Kaya, şunları ifade etti:
“Öncelikle Türkiye gerek Suriye'de gerek Irak'ta; bölgesel ve uluslararası güçlerle aynı frekansta hareket etmediği için ciddi anlamda sıkıntıyla karşı karşıya gelmiş durumda. Türkiye’nin genel olarak bakıldığında Suriye'de mazlumdan yana halktan yana bir tavır geliştirdiğini görüyoruz. Fakat Türkiye’nin güç anlamında yetersizliğini ve özellikle burada hem Amerika’yla hem Rusya’yla ve hem de bölgesel güçlerle karşı karşıya gelmesi Türkiye’nin etkinlik alanını sınırlıyor. Atacağı adımları daraltıyor. Dolayısıyla bundan ziyade Türkiye’nin tavrının Irak’ta ezilmekte olan belli bir toplumsal kesimin hukukunu koruma ve bunların savunulması noktasında yoğunlaştığını ve yoğunlaşması gerektiğini düşünüyorum.”
İslam coğrafyasının 200 yıla yakındır işgal altında olduğuna dikkat çeken Kaya, çekilmiş gibi gözüken sömürgecilerin aslında siyasetleriyle, işbirlikçileriyle, Müslüman halklar üzerindeki tasarruflarını devam ettirdiklerini belirtti.
Kaya, “Koalisyon adı altında bunu biz Afganistan'da gördük, Suriye’de görüyoruz farklı farklı emperyalist güçlerin, kâfir güçlerin, İslam topraklarını parçaladıklarını, kendilerine yakın bir takım unsurları orada destekleyerek Müslüman halkları, mazlum insanları katlettiklerini görüyoruz. Bu anlamda, Sykes-Picot meselesi ya da Lozan meselesi bir anlamda tarihi bir şeyi olmasının ötesinde fiilen İslam dünyasının parçalanması ve küresel güçler tarafından tahakküm altında tutulması şeklindeki plan büyük ölçüde devam ediyor.” dedi.
“Kürtlerin Türklerden, Türklerin Araplardan, diğerlerinin bir başka halktan ayrı kurtuluşlarının olduğunu düşünürsek, zaten emperyalistlerin kendi belirlediği plana, tuzağa düşmüş oluruz.” diyen Kaya, son olarak şu değerlendirmede bulundu:
“Bu çerçevede Müslüman halklar İslami temelde, kardeşlik temelinde ortak bir kurtuluş talebine yönelmek durumundadırlar. Bu çerçevede bakıldığında Kürdistan üzerinde de sadece Irak Kürdistan’ında da değil, bütün Kürdistan coğrafyasının üzerinde de elbette ki geçmişte olduğu gibi şimdi de planlar devam edecektir. Eğer biz burada dar bakış açısını, etnik bakış açısını, milliyetçi bakış açısını aşıp daha küresel bir yaklaşım geliştirip ümmet olma noktasında bir yaklaşım geliştirebilirsek, Müslüman halkların birbirine dost olduğunu ve düşmanlık noktasındaki emperyalistlerin tuzaklarını boşa çıkartacaklarını görebiliriz.”
İLKHA