“Embedded Journalists”, ABD’nin ilk olarak Irak’ı işgal ettiği 1991 Körfez Savaşı’nda başvurduğu ve 2001’de giriştiği Afganistan İşgali’nde de sürdürdüğü bir yöntemdir.
İngilizcedeki “embed” kelimesinden türetilen “embedded” kavramı ile “uyumlu hale getirilmiş”, “entegre edilmiş” ve istenen amaç için hizmete hazır hale getirilmiş” gazeteciler kast edilmektedir. Sahip oldukları nitelikler nedeniyle bu gazetecilerin alım fiyatları birbirinden farklı olabilir, ama görevleri aynıdır: ABD’nin giriştiği bu savaşları, işgalleri ve girdiği ülkelerde işleyeceği vahşetleri meşru göstermek!
Ancak ABD’nin kullandığı bu yöntem sadece savaş dönemleriyle ve bazı ülkelerle sınırlı değildir. Denebilir ki, her ülkede “embedded” ettiği gazeteciler vardır. Yalnız burada bilmemiz gereken hususlardan biri, sadece ABD’nin değil, Rusya’dan İngiltere, Almanya, Fransa ve israil’e kadar her ülkenin kendi nüfuz alanını genişletmek için bu ve benzer yöntemlere başvurduklarıdır.
Embedded gazetecilerin en yoğun oldukları yerler müstemleke, yarım müstemleke ve Türkiye gibi halklarının iradelerini kendi idarelerine–yönetimlerine yansıtamadıkları ülkelerdir. Bu ülkelerdeki diğer bir olumsuzluk da embedded edilmiş kişilerin sadece gazetecilerle sınırlı olmayışlarıdır.
Türkiye örneğinde de görüldüğü gibi, ABD’nin embedded ettiği kişiler, kurumlar ve kesimler solculardan sağcılara, siyasetçilerden sanatçılara, akademisyenlerden aydınlara ve bürokratlardan tüccarlara kadar oldukça geniş ve renkli olmasının yanı sıra o kadar da güçlüdür.
Zaten güçlü oldukları içindir ki, haddizatında büyük bir infiale yol açması gereken bazı gazetecilerin fonlandıkları, yani satın alındıkları gibi bir olay kayda değer bir kesim tarafından içten bir sevgi ile karşılanmakta ve hatta muhalefet tarafından bile resmen desteklenebilmektedir.
ABD’nin Türkiye’nin bağımsızlığına ve bütünlüğüne yönelik olarak gerçekleştirilen 15 Temmuz Darbe ve İşgal Girişimini desteklemesi, bazı vakıflar üzerinden Türkiye’deki kimi kurumları, gazetecileri ve değişik şahsiyetleri fonlaması ve bütün bunlarla birlikte Türkiye’nin meşru hükümetini antidemokratik yöntemlerle düşürmek yönünde çalışan güçleri para ve silahla desteklemesi ve benzeri birçok olay, onun Türkiye hakkında neler düşündüğünü göstermeye yetmektedir.
Türkiye için asıl tehlikeli ve dahi ürkütücü olan ise, Amerika’nın bu hasmane politikalarının Türkiye’nin bir kesimi tarafından da sahipleniyor olmasıdır.
Elbette ki iktidarından muhalefetine kadar her birinin az ya da çok ama sonuçta başvurdukları politik ve ideolojik ihtirasların ve bağnazlığın da bu iklimin oluşmasında payları vardır.
Türkiye’de gazetecilik hep sorunlu olagelmiştir, ama kişiliksiz ve dahi satılık gazetecilerin sayısı daha önceleri de bu kadar fazla mıydı, bir bakmak gerekir.
Malumumuz, embedded gazetecilik sadece Amerikan Doları veya Euro ile satın alınan gazetecileri kapsamıyor. Türk Lirası veya Rus Rublesi yahut Çin Yeni ile satın alınan gazeteciler de az değildir.
Bir kalem satılık olduktan sonra, kendisine gördürülecek işlere göre alıcısı da olur.
Her zorluğa rağmen dürüst olmaya çalışan ve kalemlerini haberin doğru olanı için kullanan gazetecilere selam olsun.