SDAM'da yayımlanan raporda, ilk yerleşim yerlerinden biri kabul edilen, kadim bir tarihi ve geçmişi yazılı kaynaklara konu olan Diyarbakır'ın zengin kültürüne dikkat çekildi.
Raporda, İslam'dan önce Bizans-Sâsânî arasındaki savaşlarda tahrip olan Diyarbakır'ın, asıl ihyasını İslam ile müşerref olduktan sonra bulduğuna vurgu yapılıyor. Bizans-Sâsânî arasındaki savaşlarda tahrip olan, sükûnetin arandığı bu bölge; İslamî süreçle birlikte gelen ve yüzyıllara yayılan sükûnet devrinde, medenileşmeyle beraber sanatsal ve iktisadi bir ihya yaşandığına dikkat çekiliyor.
Hz. Peygamberin Medine'sinde somutlaşan İslâmî yönetim rehberliğinde Müslümanlar, fethettikleri yerlerdeki etnik ve dinsel çeşitlilikleri "adaletle" bünyesinde muhafaza etmiştiğine dikkat çekilen raporda, bu İslâmî anlayışın, Diyarbakır vd. şehirlere de yol göstericilik yaparak önceki dönemde Bizans ya da Sâsânî baskılarına maruz kalan farklı inanç sahiplerine hürriyeti yasattığına vurgu yapıldı.
Raporda; Diyarbakır için şu ana kullanılan isimlere de yer verildi. Muhtelif adlarla anılan Diyarbakır’a -kesin olmamakla birlikte- ilk kez Âmid/Âmidî, Âmedî-Âmida, Omid/Ümid, Amed, Diyâr’ul-Bâkire'nin zamanla Diyârbekir'e dönüştüğü söyleniyor.
Diyarbakır fethinde katliam iddiası: Yalanlar ve gerçekler
"Araplar kesin zaferi sağlayınca Kürtlere karşı insafsızca hareket ettiler. Kürtlerin Zerdüşti olmaları onlara iyi bir gerekçe olmuştur. Kadınlar, çocuklar kasaplık hayvan gibi talan edildiler…" gibi iddiaları İslâm’ın büyük halifesi Ömer bin Hattab’ın onay ve emriyle gerçekleştiği ileri sürenlerin asıl amaçlarının Kürtleri İslâm’dan uzaklaştırmak olduğuna dikkat çekildi.