Binlerce hukukçusu, siyasetçisi, akademisyeni ve sair temsiliyetleri bulunan bir ülkede bir yıldır anayasa değişikliği konusunda somut veriler ortaya konamadı. Aslında tam bir irade tutulması var.
Yeni anayasada referanslar ne olacak, Atatürk ilke ve inkılâpları mı dayanak olacak, yoksa tamamına yakını Müslüman olan halkın iman ve İslam şartları mı esas olacak? Artık çoktan çöpe gitmiş sağ sol dengesi mi gözetilecek yoksa hak ve adalet ölçüleri mi? ABD’nin milyonlarca insanları öldürmek için tüm dünyaya pazarladığı liberal-kapitalist demokrasi mi esas alınacak, yoksa İslam’ın ilahi nizamına mı vurgu yapılacak? Farklılıkların yok sayılıp tüketilmesi anlayışsızlığına devam mı edilecek, yoksa başkasını rahatsız etmeyen farklılıkların, zenginlik sayılacağı bir genişlik mi sağlanacak? Geçmişte yapılan hataların üzerine sünger çekilip mağdur ve mazlumlar acılarıyla unutulmaya devam mı edilecek, yoksa mağdurların memnun edileceği bir düzenleme mi yapılacak?
Kurucu liderin fikirlerinin dokunulmazlığının adına devlet deyip, bu devletin halka karşı koruma ve kollanmasına devam mı edilecek, yoksa halkın benimsediği inanç ve düşünce biçiminin adına devlet denilip, bunun korunmasına ve kollanmasına dayalı bir yol mu izlenecek?
Sekülerizm, Hümanizm, Ateizm, Modernizm, Hedonizm, Narsizm, Darvinizm, Agnostizm, Deizm, Materyalizm, Pragmatizm gibi batı kaynaklı hasta düşüncelere dayalı bir yaşam biçiminin adına muasır medeniyet denilip eğitim, kültür, ticaret ve sosyal hayatın tamamında bunun dayatılmasına devam mı edilecek, yoksa yüz yıldır çok çaba harcandığı halde bir türlü bu coğrafyaların kalbinden atamadıkları Kur’an ve sünnetin ilahi prensipleri mi önde tutulacak.
Hem bu Anayasa kimin Anayasası olacak? İkna odalarında gözyaşlarına aldırmadan başörtüsü ameliyatı yapan bir avuç laikperverin mi, yoksa doğudan batıya inancının gereği olan hiçbir şeyden taviz vermeyen Müslüman yığınların mı? Herkesi memnun edecek bir anayasayı insanoğlu asla yapamadı, yapamaz. Çünkü siz, anayasa derken temel ilkelerden bahsediyorsanız, bunu insanüstü bir gücün, insanüstü bir iradenin ortaya koyması gerekir ki, biz bunun adına vahiy diyoruz ve bahsettiğiniz ülkenin halkı Müslüman ise bu vahyi zaten hepsi kabul ediyor. Dolayısıyla kimsenin gönlü kimsede kalmamış oluyor. Hem o İslam’a ve Müslümanlara tahammül edemeyen bir avuç gayrimüslim dahi İslam ile tam güvence altına alınıyor, iman etmeye zorlanmıyor. O halde kimler için anayasa yapılacağı da çok açık ve net iken acaba bu ne kadar hatırlanacak?
Bugün çok geç kalsalar bile hükümetin dindarlık söylemi ve imam hatip okullarının açılması yönündeki düzenlemeleri aslında halkın bu konudaki taleplerinin canlılığı ile alakalıdır ve bu talepler anayasa değişikliği için belirleyici olmak durumundadır. Doğusundan batısına Kutlu Doğum meydanlarına akın eden yığınlar bir mesaj veriyor. Bu mesaj sandıklarda verilen mesajdan biraz farklı. Bu halk Efendimizin(sav) hayat modelini anayasa olarak görmek istiyor.
Hz. Muhammed Mustafa(sav), bugün gelseydi nasıl bir anayasa yapardı bunun cevabına uyulmasını istiyor. Neleri değiştirirdi, neleri geri getirirdi, neleri dayanak alırdı, neyi gözetirdi? Evet, bu halk, Kutlu Doğum meydanlarında bunun için dua ediyor, bunun için gözyaşı döküyor ve bu sevdasına can veriyor, ömür veriyor. Hep bunun ümidiyle yaşıyor. Sabrediyor, tahammül ediyor, sesini çıkarmıyor, görmezden gelip fesubhanallah diyorsa inanın yine bunun içindir. Milyarlarca salavatının özünde de bu var. Çünkü yarın Kevser havuzu başında Rasulullah’ (sav) “Kardeşlerim” diye hitap ettiği zaman Alemlerin Efendisine karşı mahcup ve perişan bir şekilde cevabını veremeyeceği bir halden korkuyor. “O gün Peygamber der ki: ‘Rabbim, bu kavmim Kur’an’ı terkedilmiş bir halde bıraktılar.’”(Furkan 30) Evet bu ayettekilerin kendileri olmasından çok korkuyorlar. O yüzden Efendimiz’e (sav) sadakatleri gereği, zorla terk ettirilen Kuran’ı, baştacı olarak -ana ilkeler- olarak görmek istiyorlar. Çok şey mi istiyorlar?
Doğruhaber Gazetesi