Son dönemde ülkelerin 'saat başı' denebilecek hesap değişikliklerinin içerisine girdiklerini görüyoruz. Her hamleye karşı, karşı hamle geliştirilirken yeni bir hesap ortaya çıkabilmektedir. Hele ümmet coğrafyasına üşüşmüş bu kadar leş kargalarının fazlalığı ve çeşitliliği söz konusu olduğunda hesapların değişkenliği daha da artmaktadır.
Ülkelerin farklı hesapları, farklı söylemleri de beraberinde getirmektedir. Farklı yol haritaları ortaya konulmakta, yeni politikalar üretilmekte ve yeni dengeler oluşturulmaktadır. Yerel aktörler/grupçuklar bu işlerde dolgu malzemesi olarak pervasızca kullanılmaktadır. Kendi üzerlerinden iş döndüğünü zanneden bu zavallılar da, ellerine tutuşturulan metinleri(uymaları gereken kuralları) papağan gibi tekrar etmekte ve sözde güvenlikleri için onlara verilen silahları birbirlerini yok etmeleri için hemen kullanmaları gerektiğini kulaklarına fısıldamaktadırlar.
Adeta 'kurulmuş robot askerler' gibi düşünmeden birbirlerini acımasızca katleden ümmetin çocukları, bu oyunun birer piyonu olduklarını dahi fark edememektedir. Oluşturulan kaotik ortamda kardeşler arasında ihtilaflar büyüdükçe, toplumsal yaralar derinleştikçe; bu ihtilaf ve yaralar üzerinden yeni hesaplar devşirilmektedir. Bu çirkin hesapların tutması için de, yerelde birer 'kurşun asker' olarak üzerimize düşeni canla başla yerine getirmeye çalışmaktayız.
Uluslararası istikbar bu 'hesap hareketliliği' ile üzerimizden daha fazla güç kazanma ve daha hızlı hareket ederek, yeni tedbirler geliştirme kabiliyetini elde etmektedir. Sürekli önümüzdeler, yeni politikalarla ve yeni dayatmalarla işlerini zayiatsız bir şekilde görmeye devam etmektedirler. Bizim üzerimizde istedikleri kararları almakta, bize danışmadan istedikleri neticeye varmak için her yolu mubah görmektedirler. İşlerini sağlama almak içinde aralarında paslaşmayı da ihmal etmemektedirler.
ABD, AB ve Rusya birbirlerine karşıymış gibi hareket etmekte ve farklı hesaplarla önümüze çıkmaktadırlar. Dillerinin ve söylemlerinin farklı olması bizi her seferinde tuzağa rahat bir şekilde düşürmekte ve onların kirli hesaplarının iflah olamaz bir taraftarı haline getirmektedir. Her birimiz, önümüze konulan bu farklıymış gibi duran hesapların peşine ayrı ayrı düşmekte ve onların istediği mecrada 'artık mecburen' yol almaya devam etmekteyiz.
Bütün bu hesap değişiklikleri önümüze değişmeyen tek bir şey çıkarmaktadır; o da ümmetin çocuklarının birbirlerini yok etme gerçeğidir. Genel olarak baktığımızda ümmet coğrafyasının tamamında kan ve gözyaşının hâkim olduğunu görürüz. Katliamların, işgallerin, açlık ve yoksullukların bu coğrafyamızın tek değişmeyeni olarak, içimiz kan ağlayarak müşahede ederiz. Özelde ise, yine yıllardır bölgemizde sergilenen çirkin oyunları görür, bizi çözümsüzlüğe mahkûm edenlerin basiretsizliğiyle oluşturulan basit hesaplar yüzünden acı acı yutkunarak perişanlığımızı izleriz.
'Bir musibet bin nasihatten iyidir' atasözüne rağmen, binlerce musibet yaşamamız, eğer bir nasihat kadar da bizi etkilememiş ise, bizim ne kadar özümüzden koptuğumuzu da bize göstermektedir. Ne zamana kadar başkasının aklı ile hareket edeceğiz? Ne zamana kadar başkasının idealini gerçekleştirmek için birbirimizi yok edeceğiz? Ne zaman gerçekliğimize dönüp 'kardeş' olduğumuz bilinciyle hareket edeceğiz?
Acı ve gözyaşı bizim kaderimiz olamaz. Kaos ve ölümler bizim hayat standardımız hiç olamaz. Istırap ve elemleri çocuklarımıza miras bırakmamalıyız. Mertçe ortaya çıkıp, bütün ihtilafları ayaklarımızın altın almalıyız. Kardeşlik hukukuna riayet edip, üzerimizde dönen bütün iğrenç hesapları bertaraf etmeliyiz. Anlık hesapların figürü değil, izzet içerisinde yaşayacağımız bir hayatın ihya edicisi olmalıyız. Başkalarının nesnesi değil, bu dünyada özne olduğumuzu ispatlayacak bir onuru ortaya koymalıyız.