Günlerdir annelerin başlattığı direniş ve büyük olasılıkla onun da etkisiyle PKK’nin dindar kimliğiyle bilinen kişiliklere yönelik saldırıları, sözü edilen yapıyı çıtırdatacaktır. Çünkü ne bölge eski bölgedir ne de Türkiye eski Türkiye’dir. Diyarbakır Şeyh Sait Meydanı’nda binlerce kişinin ‘Kahrolsun PKK’ sloganları sözü edilen yapının silah zoruyla korumaya çalıştığı nüfuzun sonunun başlangıcı olsa gerek. Hiçbir çatışma ortamı yokken PKK’nin sağa sola saldırıları, yol kesmeleri her halde kendisine “yol, su ve halkın eyvallahı” olarak geri dönmeyecektir. Eskiden gizli saklı yapılan zorbalıklar iftira ve yalanlarla atlatabiliniyorken bugün o imkân(!) maasurur yok artık. Herkes bu saldırgan yapının gerçek yüzünü saniyesi saniyesine görebiliyor. Bu da ciddi bir sorgulama ve çatırdamayı ve akabinde de hızlı bir düşüşü beraberinde getirecektir elbet.
Annelerin değeri, anneler gününde yayınlanan veya atılan mesajlarla anlaşılmış olmuyor; yine aynı şekilde onların hakkı da o günde verilen bir iki hediyeyle ödenmiş olmuyor. ‘Anneler ağlamasın, anneler sevinsin’ diye atılan her adım belki bir nebze de olsa anneleri mutlu edebiliyor. Analar gibi yar olmadığına göre vatan ve toplum onlarla ve onlara gösterilecek sadakatle mutlu ve serfiraz olabiliyor.
Cennetlerin, ayakları altına serildiği annelere olmadık sıkıntıları yaşatanları toplum olarak mahkûm etmemiz lazım. Günlerdir yüreklerinde yanan kor ateşin etkisiyle sözüm ona seçilmişlerin kapısında dert yanan şu annelere kulak tıkayanların, toplum dostu veya vatanseverler olduklarını iddia etmeleri çok gülünç olmuyor mu? Kadına daha da ötesi anneye verilen değer, makul hak talebine karşılık coplarla tesis edilmiyor. Nerede kaldı sizin kadın hakları çikletiniz. Ve nerede kaldı kadın hakları savunucularının sesi soluğu. Sizin gerçek yüzünüzü bu halk Van’da da görmüştü. Van merkezde sokak ortasında kadınlara yapılan alçakça saldırı, Lice’de kadınlara yöneltilen otomatik silah namlularının kan kusmasıyla devam etmişti.
Dağa kaçırılan veya kandırılarak götürülen şu çocukların iadesi için günlerdir sokağa yatan annelerin feryadını sadece birileri değil herkes duymalıdır. Sivil toplum kuruluşları yanında bireysel olarak herkes destek çıkmalıdır. Kaçırılanlar bizim/hepimizin çocukları olabilirdi. Yüreği yanan şu aileleri yalnız bırakmak başlatılan önemli bir adımı akamete uğratmaya yardımcı olmak demektir.
Atılan bu sivil itaatsizlik eylemi önemli bir eylem olup devamı gelmeli. Herkes çocuklarını ve gençlerini ilhadın pençesinden kurtarma gayreti içerisinde belediye kapısındaki sayıyı arttırmalıdır.
Çocuklarını isteyenlere ‘siz vatansever değilsiniz’ diyenlerin çocuklarının nerelerde olduklarını da bir kere açıklamaları lazım. Benim çocuğum sözüm ona welat için dağlardayken veya dağlara götürülürken ondan çocuğumu istemek durumunda kaldığım kişilerin, çocuklarının nerelerde olduklarının hesabını vermeleri gerekir. Onların çocukları dağlarda mı yoksa Paris, Londra veya New York’larda mı? Bu bir kere açığa kavuşmalı.
Günlerdir BDP/HDP belediyesi önünde yüreği yanan analardan söz ederken, yıllardır evlat hasretiyle yanıp tutuşan ve kimisinin gözleri arkada kalırken vefat eden anneleri de unutmamak lazım. Yıllardır bu annelerin çektikleri sıkıntılara kimse kulak asmadı. İslami davalardan tutuklu veya mahkûm çocuklarının sebepsiz yere memleketlerinden uzak yerlere sevk(sürgün)leri onları çok yıprattı ve hasta-yatalak etti. Bu hasretle dar-ı bekaya irtihal edenleri oldu.
Başbakan başka çocukları kastederek onları anneleriyle buluşturmak için mücadeleyi sürdüreceklerini ifade ediyor. İyi söylüyor. Peki ya bu çocuklar… Yıllardır içerde olan ve suçları sadece Müslüman bir yaşam tesis etmek için uğraş veren dünün çocukları ama bugünün gençleri, yaşlıları… Bunların durumu ne olacak…
Çünkü bu aile ve ebeveynlerin de çektikleri sıkıntıların haddi hesabı yok. Sebepsiz yere yapılan sürgünlerin oluşturduğu mağduriyet, sorumluların altından kalkamayacağı büyüklüktedir. Mazlumun bedduası hesap-kitap(!) yapanları şaşırtabilir. Çocukları mağdur edecek, anneleri ağlatacak hesaplar tutmayacak ve eninde sonunda hak yerini bulacaktır.
Onun için gelin kim olursanız olun, çocuklar üzerinden yapılan kirli hesaplardan vazgeçin ve anaları artık üzmeyin, herkes elindeki çocukları bırakarak annelere gerçek bayramlar yaşatmak konusunda üzerine düşen adımı atsın! Böylece annelerin gönülleriyle beraber dualarını da alarak, gerçek bir bayram yaşatmaya/yaşamaya hep beraber sebep olalım.
Bunun yanında büyük bir kudurmuşluk refleksiyle bölgenin dindar insanlarına yönelik yapılan saldırılara ve kaçırmalara da son verilmelidir. Dindar ve yaşlı Mehmet Uğurtay ve benzer Müslüman Kürtlerin katli, zalimlerin sonunu çabuklaştırmaktan başka kimseye bir yarar getirmeyecektir.
Bu vesileyle, hain saldırı sonucu şehid olan Mehmet Uğurtay amcaya Allah’tan rahmet ailesine ve sevenlerine sabırlar diliyorum.
Selam ve dua ile.