Annelik

Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. Sonra bu az suyu ‘alaka` hâline getirdik.

Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. Sonra bu az suyu ‘alaka` hâline getirdik. Alakayı da ‘mudga` yaptık. Bu ‘mudga`yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah`ın şanı ne yücedir!”

Uzun bir seferdeyim!
Yalınayak düştüm yola…
Önümde yemyeşil bir vadi ve berrak bir sema…
Tozpembe umutlarla kaplı gök kubbeyi yara yara ilerliyorum
Ve bakmadan ardıma…
Kim vurdu beni sahi, şu patikalara!
Kim sürdü yalnızlıklara…
Kim O? Yürüdüğüm ardı sıra…
Rabbim mi?
Fıtratımı koruyacak mı O?

Evvelim apaydınlıktı
Peki ya sonum?
Kim çıkaracak beni sahi
Sahil-i selamete, ebedi yurduma…
Annem mi?
Fıtratımı koruyacak mı o!
Bozguna uğrayanlardan mı olacağım yoksa…
Yoksa! Yoksa daha doğmadan parçalanacak mı bedenim?
Uzun bir seferdeyim!
Rabbim ve annem belenindeyim…

***

Aman ya Rabbi! İçimde bir şey var… Bir can, minik bir beden var… Beni duyan, hissiyatıma ortak olan, benden bir parça… Bana ait, ‘benim’ diyebileceğim tek şey aslında!

Vaktiyle ben de bir başkasının –elleri öpülesi annemin- içinde miydim? Sımsıkı tutunduğum rahminde mi yeşerdim?

İçimde, rahmimde halk edilen ve görevli bir meleğin ona ruh üfürdüğü bu ‘bir çiğnemlik et parçası’; insan olup hayata gözlerini benim kollarımda mı açacak? Benim o vefalı kollarda açtığım gibi…

O meraklı ve şaşkın bakışları ilk olarak gözlerimle mi karşılaşacak? Nazarımın ilk o sevgi dolu nazara değdiği gibi… Şefkatli kollarımda güven ve huzur mu bulacak? Tarifsiz bir huzuru onlarda bulduğum gibi…

Gıdasını nazlı nazlı bedenimden emerken, iç âlemim de kişilik ve ahlakına mı yansıyacak? Muhterem annemin beni nadide bir çiçek gibi yetiştirdiği, sevgi ırmağıyla suladığı gibi… Bu minik beden; bedensel, zihinsel ve ruhsal olgunluğa benimle mi ulaşacak? Kocaman bir birey olmamı dahası anne olmamı, bir yönüyle benim de ona borçlu olduğum gibi…

Dayanılmaz bir acının şiddetiyle, alnım boncuk boncuk terlerken; benden bir can, bir insan mı doğacak hayata? Tüm günahlarının o sancılara mukabil silinip hayata tertemiz bir sayfa açan anneciğimden zahmetlice doğduğum gibi…

Aman ya Rabbi! Bu nasıl bir lütuftur ki, bir damla hakir suyu değerli kılıp can vermek ve ruh bahşetmek için rahmi mekân tayin etmişsin… Kadını ve karnının alt kısmını insan neslinin devamı için olmazsa olmaz eylemişsin… Körpecik bedenlerin kadim bir mürebbii kılmışsın onu ve ‘anne’liği lütfeylemişsin… Sadece bunun için, annelik nimeti için bile Sana ne kadar şükretsek azdır…

“Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. Sonra bu az suyu ‘alaka’ hâline getirdik. Alakayı da ‘mudga’ yaptık. Bu ‘mudga’yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şanı ne yücedir!” (Mü’minun / 13-14)

**
Minik bir hikâye paylaşmak istiyorum tam da bu noktada! Temsili evet ama hakikat aynasına tutulduğunda; kanaatimce, her kadın ve her anne birçok anlam yüklenecek hayatın içinden, belleğine… Tekrar tekrar sorgulayacak kendini, bulunduğu mevkide yüklendiği görev cihetiyle… Önceliklerini, değerlilerini ve doğurduğu her bir bebeğe ne derece ‘anne’lik ettiğini… Ya da doğurmaktan vazgeçtiği bebeğe nasıl da annelik edemediğini…

Dediğim gibi temsili bir hikâye… Ancak ‘kürtaj’ vahşetinin konuşulduğu bu zaman diliminde, bu eyleme –sağlık sorunu olmaksızın- niyetli anne adaylarına (ya da katl adaylarına mı demeli!); karnında taşıdığı bebeğin dünyasına ilişkin küçük bir pencere açacak, o âlemi seyrettirecek türden… Bu yönüyle mühim ve ibretli…

“Doğacak bebek doğumdan bir gün önce Allah ile görüşür…

- Allah`ım! Dünyaya gideceğim ve orada ne yapacağımı bilmiyorum!
- Ben senin için bir melek yarattım ve o seninle ilgilenecek…
- Allah`ım! Onların dilini bilmiyorum. Onlarla nasıl anlaşacağım? Nasıl iletişim kuracağım?
- Senin için yarattığım melek, sana sabırla onların dilini öğretecektir…
- Allah`ım! Duyduğum kadarıyla dünyada çok kötülükler varmış. Onlarla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum?
- Senin için yarattığım melek, seni canı pahasına kötülüklerden koruyacaktır. Merak etme!
- Allah`ım! Sana tekrar nasıl döneceğim?
- Senin için yarattığım melek, bana nasıl döneceğini sana anlatacaktır!

Derken Melekler gelir ve dünyaya gitme zamanının geldiğini söylerler ve bebeği Allah`ın huzurundan götürürler… Bu esnada bebek tekrar sorar.

- Allah`ım! Benim için yarattığın meleğin adı ne?
- Adının önemi yok ama sen ona ‘ANNE’ diyeceksin!”

Şimdi düşünmekte fayda var! Şöyle ki;

“Ben onun rahmet meleği miyim yoksa ecel meleği mi?” Nihayetinde bu karar yalnızca kadının, annenin elinde! Ve her iki durumda da sonsuz bir bedelin olduğu hakikatini düşünmek de…

Elif Yüksek / Nisanur Dergisi - Haziran 2012

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri

2024 siyer yarışması soru ve cevapları
2023 siyer yarışması soru ve cevapları
Siyer Yarışması kayıtları 100 binlere ulaştı
Nisanur dergisi ağustos sayısı, "Siyaset, Müslüman ve Kadın" başlığıyla çıktı
İnzar dergisi ağustos sayısında "Sapma" konusunu işledi