Antep'in, Halep'in ve Ümmetin Ortak Kaderi

Muhammed Ali AKAY

Yakın tarihi okuyanlar bilirler ki Suriye, Yemen, Suudi Arabistan gibi birçok ülke aslında aynı kadere aynı tarihe sahiptir. Geçen gün bir masal okudum. Masalda çok zengin bir babadan bahsediliyordu. Bu adam o kadar zenginmiş ki… Hatta paraları yollara serilse tüm yolları kaplayacak kadar zenginmiş. Bu adam ölmüş. Tüm mirası oğluna kalmış. Mirasyedi oğlu har vurup harman savurmuş. Altın paraları suda sektirmece oynayarak, kâğıt paraları uçak yapıp havalara atarak saçıp savurmuş. Sonuçta beş parasız ve dostsuz kalmış.

Evet, bu masal aynen bizi anlatıyor. İslam ümmeti 610 yılında başlayan medeniyet ve devlet kudretini tam 1300 yıl ara vermeden inşa etti. Nice eserler üretti. Ama 1900'lü yıllara gelindiğinde aynen o mirasyedi çocuk misali tüm servetimiz hovardalarca Avrupa'nın barlarında heder edildi. Bakın, şu an Türkiye Cumhuriyeti bundan yaklaşık yüz yıl önce Bulgaristan'a, Avrupa devletlerine, İngiliz ve Fransızlara hurda kâğıt parasına satılan kütüphanelerimizdeki eserleri geri almak için milyonlar sunuyor ama geri veren yok. Geri vermelerini boş verin bu eserlerin resimlerine bile ulaşmamıza izin vermiyorlar. Peki, niye? Çünkü hükümdarlığın sırrı bu eserlerde gizli de ondan.

Evet, tarihi okumamız lazım. Şehirlerimizi okumak lazım. Mesela Gaziantep'te Savaş Müzesi var. Bu müzeye gidenler 1900'lü yılların başındaki haritaya bir baksınlar. Antep, Halep, Yemen, Mekke ve Medine, Kudüs hattının rengi ne renk bir incelesinler. Evet, bu şehirler; İngilizler 1917 yılında Kudüs'e girene kadar bize aitti. 1917 yılında Kudüs'ün işgali ile beraber Halep gitti, Şam gitti, Mekke gitti, Medine gitti… Neredeyse hiçbir yer kalmayacaktı. Niye bu savaşı kaybettik. Bu kadar ağır bir mağlubiyetin sebebi nedir? Müsebbibi kimdir?

Tarihi okuyunca görüyoruz ki eli kanlı ırkçı örgütler karşımıza çıkıyor. Bu örgütler Mekke-Medine'de Arap ırkı üstün ırk derken, İstanbul'da Türk ırkı üstün ırk diyor, Yemen'de başka bir ses, Kudüs ve Filistin için başka bir türkü çalıyorlar. Ama açık söylemek gerekirse en büyük darbe Türk ırkçılarından geldi ümmete. Çünkü Hilafeti Türk milleti üstlenmiş ve ümmetin güven ve saygısını, minnettarlığını kazanmış bir milletti. Irkçılık yapıp da yangına dönen İslam beldelerini umursamayan kişileri gören ümmet ilkin bocaladı. Baktı ki bu yeni yetmeler ümmet coğrafyasının yangınına, işgaline acımıyorlar ve üzülmüyorlar. Öyle ise bir hal çaresi aradılar. Ve kendilerini kimisi Kürt ırkçılarının kucağında; kimisi, İngilizlerin, kimisi Amerikalıların… İşte Halep ve diğer yurtlarımız ırkçı düşünceye kurban edildi. Bu kurbanların ardından da kimse değil yas; bir ah bile diyemedi. Diyenler de gerek o dönemde gerekse 40-50 yıl sonra gerekse günümüzde acımasızca katledildi. Hasan el Benna'nın kanı, Abdulkadir Molla'nın kanı, Metin Yükselin kanı ve nice mazlum ümmetin savunucusu yiğitlerin kanları buna şahittir.

Tarih kitaplarında okutulur ya… Osmanlının dağılma döneminde dört fikir akımı vardı: Osmanlıcılık, İslamcılık, Turancılık, Batıcılık diye. Peki, bu fikirlerden hangisi galip geldi? Batıcılık ve Turancılık el birliği edip diğer Osmanlıcılık ve İslamcılık fikirlerini ezdiler; ezmekle de kalmadılar, bu fikri savunanları idam ettiler. Hiç acımadılar bile. İşte bunun bedelini halen ümmet coğrafyası ödüyor ve ödemeye devem edecek. Son dönemlerde Cumhurbaşkanı'nın ümmetçi söylemi ve dünya beşten büyüktür söylemi ümmet için yeni bir çığıraçabilir mi? Evet, Halep düşerse Antep düşer. 6 Aralık 1917 yılında İngiliz General Alembi Filistin'i işgal etti ve hemen ardından Halep (ki Antep de Haleb'e bağlı idi) Ve Antep 1918'de işgal edildi. Şu an tam 100 yıl sonra 6 Aralık 2017 yılında İngiliz torunu Trump'ın da Kudüs'ü Siyonizmin başkenti ilan etmesi tesadüf değildir. Tarih tekerrür ediyor. Ve 2018 yılında Halep'teki yangının Türkiye'ye sıçraması, sınır şehirlerimize füzelerin yağması hiç mi hiç tesadüf değildir. Belirtelim.

Peki, malumu ilan ettin. Yeter soruna çözüm bul diye soracak olursanız. Çözüm Ümmetçilik YANİ İslam Ümmetini tek çatıda buluşturma fikrini atalarımız gibi tekrardan ihya edelim. Suriye halkı ile olan tarihi bağlarımız ve ortak kaderimiz bir de içinde bulunduğumuz durumu fırsat bilip Arapları, Farsları, Türkleri, Kürtleri ve diğer İslam milletlerini Muhammed aleyhisselamın çağrısına çağıralım. Ve müstekbirleri bu vesile ile yerle bir edelim. Allah Ümmete acısın ve yeni bir yüz yıl daha bize esaret yaşatmasın diyoruz.

Selam ve dua ile…

Görüş ve Önerileriniz için... ayentezir@dogruhaber.com.tr

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.