Halkın can ve malına zarar vermeyi bir tatmin aracı gören apocu bozguncu zihniyet, bir yandan halkın canına, malına zarar veriyor, bir yandan da saldırıya uğradım diye bağırıp çağırıyor!
Kürdistan'da kurulduğundan beri silahlı propagandayı ve zorbalığı politik bir yöntem olarak kullanan apocu zorba zihniyet, sürekli Kürd halkının canına kastediyor ve malına zarar veriyor. Bir yandan serseri takımını Kürd halkının işyerlerine, evlerine saldırtıyor, bir yandan da saldırgan yahudi gibi "saldırıya uğradım" diye bağırıp, çağırıp ortalığı velveleye vererek, mağdur rolünü oynuyor.
Malum hikaye de geçtiği gibi cami avlusunda Yahudinin biri Müslümanı almış altına hem dövüyor, hem de "imdat kurtarın" diye ha bire bağırıyormuş! Apocuların taktiği de tam da budur! Hem kapatmadı diye halkın dükkanlarına, işyerlerine saldıracaksın, hem de saldırıya uğradım diye propaganda yapacaksın!
PKK/HDP’liler ve onların çeteleri Bingöl Karlıova'da, yine aynı yöntemi kullanarak işyerlerini kapatmadılar diye halkın işyerlerine saldırıyor. Halk da kendini savunmak için karşılık verince bu sefer “HÜDA PAR'lılar bize saldırdı” diye haber yapmış yalan üretme merkezi medyaları! Tabi "polisle beraber sadırdılar" diyerek yalanlarının üzerine sosunu eklemeyi de ihmal etmemişler!
PKK Medyasının bu şekilde uydurdukları kuyruklu yalanlarına dayanarak, Meclisteki uzantıları da harekete geçerek, hemen İçişleri Bakanına konu ile ilgili soru önergesini vermiş! İdris Baluken isimli kişinin, Milletvekili olma imtiyazına dayanarak olayın gelişimini tamamen ters yüz ederek verdiği soru önergesi, şüphesiz üniversitelerin ilgili bölümlerinde, bir olay yalanlarla nasıl çarpıtılır şeklinde, örnek bir konu olarak okutulması hakkeden bir konudur!
İçişleri Bakanı acaba bu soru önergesinin sahibine nasıl bir cevap verir, yalanlarını yüzüne vurarak yüzünü kızartır mı –o da kızaracak bir yüzü kalmışsa!- merak ediyorum! Gerçi yine “Çözüm Süreci” bozulmasın diye büyük ihtimalle yine olayı geçiştirecektir! Kısa bir süre önce yine HDP’nin başka bir vekili yine aynı yalanlarla benzer bir soru önergesini vermişti! Daha da bir ses çıkmadı ilgililerden.
Bir taşla iki kuş!
PKK ve türevleri bu yalanlarıyla ne yapmak istiyorlar derseniz; bu şekilde hem HÜDA PAR'ı saldırgan gösterecekler, hem de devletle işbirliği halinde hareket ettiklerini kendilerince halka propagandasını yapacaklar! Peki bu yalanlarına kanacak sazanlar bulurlar mı dersiniz? Demek ki bunlara inanan, bu yalan propagandalarına aldanan sazanlar çok olmalı ki, bu şekilde sürekli yalan haber ve propagandalarında ısrar ediyorlar!
Ayrıca bıkmadan usanmadan yalan söylemek, yalan haber yapmak da eğitim ister, maharet ister. Bir ara politika akademileri açmışlardı sanırım. Herhalde bu akademilerinde (!) halk nasıl sazan yerine konulur, yalan söyleme sanatı, yalan propaganda, kuyruklu yalanlar nasıl atılır vb. konular öğretiliyordu ki, sürekli aynı propagandalar ve aynı yalanları papağan gibi tekrarlıyorlar!
Yalan ve yalan propaganda ancak inançsız ve karakter fukaralarının başvurabileceği bir yöntem olabilir. Çünkü bütün semavi dinlerde ve özellikle de dinimizde yalan çok kötü bir davranış, hatta münafıklığın en önemli alameti olarak kabul edilir. Bu tip insanlara hiç bir toplumda itibar edilmemekte ve kötü gözle bakılmaktadır. Ancak bizim toplumumuzda bu tür yalanların ve yalancıların nazarı itibara alınması, değer verilmesi, bir takım değerlerimizin aşındığını, daha doğrusu aşındırıldığını bir bakıma göstermektedir.
Bilindiği gibi batılı çağdaş beşeri ideolojiler de (Kapitalizm, sosyalizm, komünizm, Liberalizm vb.) Makyawelist anlayış egemen olduğundan, bunlar yalanı kendi politik çıkarları için kullanmakta bir beis görmezler. Yani amaca giden yolda her türlü araç mubah görülmektedir bu ideolojilerin mensuplarınca. PKK’nin ideolojisi de Marksizm ve dolayısıyla komünizm olduğundan, yalan dahil her türlü kara propagandayı kullanması -insani olmasa da-belki inançlarının ve ideolojilerinin gereğidir.
Ancak ilginç ve acı olanı Müslüman Kürd mahallesinde sattıkları salyangozun müşteri bulmasıdır...!