Bir şeylerin sonları insana bir dizi bazı hesapları yapmasını salık verir. Gün sonlanınca hafta, ay ve yıl mesela. Sürekli yeni başlangıçların mümkün olduğu bir dünyada; kendi varlık sahamızı, bize verilen, kendimizin elde ettiği ve ikisinin bir arada oluşturduğu alanın içinde hep bir şeylerin sonu ve başı ile hemhal olmak durumundayız.
Geriye ve ileriye dönük, içine olduğumuz anın bize sunduğu olanaklar ve bu olanaklardan elde ettiğimiz birikimlerin çetelesini tutmak, bize her iki zaman dilimindeki bulanıklığı aza indirme imkânı sunar. Bir şeyleri netleştirmeyi bir nebze de olsa başarmak, bize ileriye doğru daha sağlam adımlar atmak ve geriye doğru atılan adımların izini sürebilme kazanımını sunar.
Zamanın ipleri insanın ellerinde değildir belki ama ona şekil verecek bir istibdata sahip olduğunun farkında olan bir varlıktır insan.
Sonuna geldiği ve kendini yeni başlangıçlara taşıyan onlarca anlara tanık olmuştur. Tarih; devirlerin devrile devrile yeniden inşa olmuş toplum, devlet ve medeniyetlerin menkıbeleri ile doludur. İnsan yaşamı da buna dâhil bir süreci ihtiva eder. Kendi içindeki boşlukları, çürüklükleri, ayak bastığı zemini sarsan sallantıları, yıkıma varan şiddetli buhranları en nihayetinde bir şeylerin sonunu getiren infilakı ve o infilaktan yeniden inşa sürecini gerçekleştirebilecek gücü kendinde bulabilen bir varlıktır.
Bu gücü kendimde bulabilmek umuduyla, kendi üzerine yıkılan bir insan portresinden; o ağırlığı kaldırabilecek, kendi ve geçmişi ile yüzleşebilecek, anın bütün imkanlarını yeniden yapılanmak için seferber edecek; zamanı elinde, zihninde, kalbinde, ruhunda, benliğinde işleyebilecek ve kendi ile karşılaşmaktan çekinmeden kendini tanıma cesareti göstererek yeniden başlamanın o onulmaz ağırlığını yüklenmeyi bir vazife olarak göstereceğim.
Bunu göreceğim.
Böyle bir güce sahip olmanın sorumluluğunu göz ardı edemeyiz. Güç kendi başına bütün sorunların çözümü demek değildir. Öncelik gücün kimden ve ne saikle bize bahşedildiğini bilmek ve ne için kullanıldığının bizatihi farkında olmak gerekir.
Gücün kendisinin farkında olmak ondan gerekli faydalanmayı yeterli kılmaz. Çünkü gücün sahibi olmak yerine gücün sahip olduğu kişi haline gelir ve henüz yıkılmışlığın tozlu safhasından kurtulmamışken yeni bir yıkıma uğrayabiliriz. Daha kötüsü ise gücün farkında olmadan kendi zayıflığını derinleştiren ve o zayıflıklarına yenik düşüp fatalist bir kabulün pençesinde eriyip gitmek söz konusu.
Yeni başlangıçlar yapmak; eskiyi görmezden gelmek değil, zayıflıklarını unutmak ve gücün fakında olmak değil, geleceğin sisli uzaklıklarına dalıp geçmişin üzerini karanlıkta bırakmak değil; bir bütün olarak insan olmanın, kul olmanın, sorumluluklarının farkında olmak ve neden yeni bir başlangıcın zorunlu olduğunun bilincinde olmak demektir.
İşte o zaman yeni bir başlangıçta insan Hakk’ın inayetini görebilir belki.
M. Ali Baran