Türkiye verimli tarım arazileri ile dünyada tarım, gıda ve hayvancılık ile ön plana çıkmış ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye'nin karasal büyüklüğünün yaklaşık yüzde 30,8'ini tarım alanları oluşturuyor.
Türkiye'nin tarım arazilerinin fazla olması; nüfusun beslenmesine, milli gelire ve istihdama, sanayi sektörünün ham madde ihtiyacanın karşılanmasına ve ihracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunuyor.
Sanayiye dayalı ekonominin gelişmediği ve feodal sisteminin eğemen olduğu Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde toprak; gücü, eğemenliği, otoriteyi temsil ediyor. Bu nedenle bölgemizde toprağa ve araziye biçilen rol son derece önem arz ediyor.
Bölgemizde arazi anlaşmazlıklarından dolayı çıkan kavgalarda her yıl onlarca insan, hayatını kaybediyor. Arazi anlaşmazlıklarından dolayı yaşanan ölümlerin ardından ise ardı arkası kesilmeyen bazen onlarca yıl süren kan davaları yaşanıyor.
Devletin arazi anlaşmazlıklarını önlemede çaresiz kalması, uygulamış olduğu yanlış uygulama ve politikalar, arazi sorununu bir kangrene dönüştürüyor.
Arazi anlaşmazlıkları ve nedenleri ile ilgili İLKHA'ya konuşan Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Hikmet Delebe, Toprak Koruma Kanunu, arazi iadeleri, ortak meralar, arazi toplulaştırma ve toprak reformu ile ilgili açıklamalarda bulundu.
"Arazi demek aynı zamanda verim, kazanç ve otorite demektir"
Bölgemizde toprağa biçilen rolün çok önemli olduğunu vurgulayan Delebe, "Orta Doğu coğrafyasında yaşıyoruz. Orta Doğu coğrafyasında araziye, toprağa biçilen rol son derece önemlidir. Özellikle bizim bölgemizde arazisi, toprağı çok olan insanlar; feodal ve ekonomik olarak siyaset alanında güçlü bir noktadadır. Çünkü arazi demek aynı zamanda verim, kazanç ve otorite demektir. Bu bakımdan genelde bütün Orta Doğu’da özelde ise bölgemizde ve Urfa’da toprağa, araziye biçilen rol son derece önemlidir. Yıllardan beri insanlar arazi için kan döktüler, bedel ödediler, ve müebbet hapis yatanlar oldu. Burada pek çok sorunun kaynağını da elbette arazi oluşturur; fakat yine bizim bölgenin üzerinde olmak üzere geliştirilen bazı politikalar da insanlar arasındaki düşmanca tutumu maalesef artırıyor." şeklinde konuştu.
"Arazi iadeleri ciddi anlamda sıkıntı oluşturuyor"
Arazi iadelerinde yaşanan sorunlara değinen Delebe, "Arazi iadelerinde; kişi devletten kiraladığı, izinle, ruhsatla üzerine yapı kurduğu ve yıllarca kullandığı araziden bir anda çıkarılmak isteniyor. Bir bakıyorsunuz bir grup hem Urfa hem Ankara ayağında bazı dosyalar oluşturmuştur. Netice itibariyle o iade edilen arazilerin tapularını almış ve oradaki mukimleri, zilyetleri çıkarmak suretiyle ciddi anlamda sıkıntı oluşturmaktadır. Burada devlet aygıtının da elbette çok mesuliyetleri mevcuttur. Mesela öteden beri siyaset kurumunda aynı zamanda arazisi olan insanlar da öne çıkmıştır. Nerede feodalite yönünden güçlü bir insan varsa siyaset kurumuna girmiş çeşitli vaatlerde, tekliflerde bulunmuştur. Bu bakımdan bölgemizde ve Urfa özelinde de arazi son derece önemli ve aynı zamanda önemli bir sorun kaynağıdır. Arazilerin Urfa özelliği bence böyledir." ifadelerini kullandı.
"Arazilerin belli bir oranın altında küçültülememesi sorunlara neden oluyor"
"Toprak Koruma Kanunu" ile belli bir dönüm arazinin bölünmesinin mümkün olmadığını ifade eden Delebe, "Kanunlar bölük börçük arazi istemiyor. Beli bir dönümün altındaki arazilerin bölünmesi; yasal olarak olanaklı değildir; çünkü Toprak Koruma Kanunu vardır. Buradaki mantık; köyden kente olan göçü azaltmaktır. Bir toprak eğer çok fazla parçalara bölünürse aile küçük parçalar üzerinden geçimini sağlayamaz. Bu bakımdan yasada geçiyor; belli bir miktarın altındaki arazinin bölünmesi mümkün değildir. Bu durum şu sorunlara yol açıyor; tapuyu bir kişide bırakınca aynı zamanda diğer kişinin hissedar olarak orda kalmasına olanak tanıyorsunuz. Tapular müstakil hale gelmedikten, bölünemedikten sonra insanları müşterek olarak kalmaya, çalıştırmaya ve çiftçilik yaptırmaya zorluyorsunuz. Böyle bir durumda da insanlar kendi aralarında sıkıntı yaşadıkları zaman, bu durum ailelere de bölgeye de yansıyor. Dolayısıyla yasal sıkıntılar mevcut oluyor. Arazilerin belli bir oranın altında küçültülememesi bu tür sorunların kaynağında yer alıyor." diye konuştu.
"Tarım Reform Yasası yeniden dizayn edilmelidir"
Tarım reformu ile siyaset kurumunda güçlü olanların arazilerin büyük kısmını ele geçirdiklerini vurgulayan Delebe, "Tarım reformuyla arazilerin dağıtıldığı dönemlerde devletle iç içe olan, hükümetle yakın bağ içerisinde bulunan ve siyaset kurumunda da güçlü olan insanlar, arazilerin büyük bir kısmını elde etmiştir. Öyle ya da böyle arazileri üzerlerine tapulaştırmışlardır. Bir köyde onlarca çiftçi aile var, kendileri emekçi olduğu, reel sektöre ciddi katkıları olduğu halde hiçbir arazileri yoktur. Yıllardan beri aynı köyde oturan insanların çoğunda bir dönüm arazi bile yokken metropellerde yaşayan feodal ailelerin ise binlerce dönüm arazileri vardır. Geçmişte yapılan bu hatalar bugünkü sıkıntıların temelini oluşturuyor. Bana göre 'Tarım Reform Yasası'nın yeniden dizayn edilmesi, ailelerin ekonomik durumu dikkate alınarak adil bir ölçüde, paylaşımının yapılması gerekiyor." dedi.
"Toplulaştırmayı ihale ile alan firmalar masa başında sonuca gitmeye çalışıyor"
Fırat Bölgesi'nde devam eden toplulaştırmada önemli sıkıntılar yaşandığını belirten Delebe, "Arazi Toplulaştırması; bölük pörçük nitelik taşıyan arazilerin, arazi sahiplerinin rızası alındıktan sonra yeniden birleştirilmesidir. Bu konuyla ilgili yasada devletin, arazi toplulaştırmasında yüzde 10 pay alma hakkı var. Bu da yol yapma, kanal açma suretiyle belli bir oranda vatandaşın mülkiyeti devlete geçebiliyor. Fırat Bölgesi'nde devam eden toplulaştırmada önemli sıkıntılar yaşandı. Ben buna bizatihi şahidim, hatta açtığım davalar oldu. Bölgesel olarak iptal ettirdiğimiz toplulaştırma kararları da oldu. Normalde bu toplulaştırmayı ihaleyi alan firmalar yürütüyor. Firmalar kanun çerçevesinde maliklerin rızasını alıp onların taleplerini dikkate almadan masa başında yaptığı çalışmalarla bir sonuca gitmeye çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.
"Birçok toplulaştırma kararı esastan ve usulden iptal edildi"
Toplulaştırma kararlarında tebligatların usulune uygun olarak yapılmadığını belirten Delebe, "Tebligatlar, usulune uygun yapılmıyor. Örneğin kişi şehir merkezinde yaşıyor; ama köyde arazisi var. Toplulaştırma kararı bakıyorsun şahsın şehirdeki adresine gelmiyor; fakat oradaki askılardan ve yapılan çalışmalardan vatandaşın haberi olmuyor. Vatandaş itiraz edemiyor; çünkü itiraz süresi bitiyor. Talepte bulunamıyor; çünkü bilgisi yok. Bu bakımdan tapu sahibi kişi eğer köyde oturmuyorsa kendisine usulune uygun tebligat yapılmıyor, muhtarın evide yapılan tebligatlar geçerli sayılıyor. Muhtarın da şehirde oturan arazi sahibi ile bağlantısı yoksa bilgi paylaşımı yapılamıyor. Bundan dolayı da önemli sıkıntılar ortaya çıktı. Fırat Havzası'nda birçok toplulaştırma kararı esastan ve usulden iptal edildi. Yasaya göre değiştirilmesi gereken arazilerin sınıf olarak birbirine yakın olması gerekiyor. Kültür niteliğinde araziniz varsa üçünçü sınıf bir tarım arazisi ile değişikliğin yapılmaması gerekir. Oradaki planlamanın bu ölçütler dikkate alınarak yapılması gerekirken ihale alan firmalar, iş bir an önce bitsin diye sınıf farkı bile gözetmeden arazileri birleştirerek toplulaştırabiliyor. Sonrasında bu durumlar mahkemeye intikal ettiği zaman uzun süren yargılama sürecinden sonra bölgesel olarak toplulaştırma kararları iptal ediliyor." diye konuştu.
"Mera özel mülkiyete konu edilemez"
Köyler arasında ortak kullanılan meraların ölümlü kavgalara neden olduğunu vurgulayan Delebe, "Mera; devletin hüküm ve tasarrufu altında olan ve bütün köylerin kullanımına açık olan alanlar demektir. Taşınmaz olarak bir mera özel mülkiyete konu edilemez. Devlet onu başkasına satamaz. Bir kişi 'ben araziyi kullandım, üzerine ağaç diktim, ev yaptım, ben buranın tapusunu istiyorum' diyerek dava açamaz. Dava açması halinde de davası ret olur. Mera özel mükiyete konu edilemeyecek, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan aynı zamanda da vatandaşın kullanımına açık olan alanlardır. Meralarla ilgili bizim bölgemizde öteden beri sıkıntılar var. Bir köy bir mera üzerinde hak talep ederken öteki köy ben hayvanlarımı otlatamıyorum, merayı kullanamıyorum diye itiraz ediyor. Maalesef meraların sınırı çizilememiştir. Bundan dolayı her köy, kendi köyünün bitişiğindeği bütün merayı kendisine ait gibi değerlendiyor. Diğer yakadaki köyün sakinleri buna itiraz ettiği zaman ise şiddet sarmalı ortaya çıkıyor. İnsanlarımız, bunun bedelini de maalesef hayatlarıyla ödüyorlar." ifadelerini kullandı.
Bölgemizde son 2 yılda arazi anlaşmazlıklarından dolayı yaşanan ölümlü kavgalar:
Tarih: 15 Haziran 2019
Şanlıurfa'nın Siverek ilçesine bağlı Çeltik kırsal mahallesinde, İzol aşiretine mensup akrabalar arasında arazi anlaşmazlığından dolayı çıkan silahlı kavgada Hakkı İzol (49), Zozan İzol (42), Meral İzol (42) ve Mustafa Serdar İzol (24) hayatını kaybetmiş, 5 kişi de yaralanmıştı. Yaralıları hastaneye taşıyan otomobilin karıştığı kazada ise olaylarla hiçbir ilgisi olmayan Rıdvan Buluş (30) ve Serdar Delen (31) isimli iki arkadaş hayatını kaybetmişti.
Tarih: 30 Mayıs 2020
Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesine bağlı İso Harabeler kırsal mahallesinde akrabalar arasında arazi anlaşmazlığından dolayı çıkan silahlı kavgada Naif Gül (57), Kasım Yumru (26) hayatını kaybetti. Kavgada Cemil Y. (52), İbrahim Y. (18), Ali Y. (58), Leyla Y. (22), Güler G. (28) ve Yasin A. (62) yaralanmıştı.
Tarih: 4 Haziran 2020
Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde, akraba 2 aile arasında çıkan silahlı kavgada Nuri K., Hülya K. ve Mehmet Sait K. hayatını kaybederken 2'si ağır 7 kişi yaralanmıştı.
Tarih: 30 Haziran 2020
Şanlıurfa'nın Haliliye ilçesine bağlı İbrik kırsal mahallesinde iki aile arasında arazi anlaşmazlığından dolayı çıkan silahlı, taşlı ve sopalı kavgada Halil Erçel ve Ali Erçel hayatını kaybetmiş, Mehmet Erçel, Mahmut Kırmızıkılıç ve Hamit Kırmızıkılıç yaralanmıştı.
Tarih: 4 Ağustos 2020
Siirt'te arazi anlaşmazlığı yüzünden aralarında husumet bulunan iki aile arasında çıkan silahlı kavgada Pınar U. ve Turan U. hayatını kaybetmiş, Fırat U. ise ağır yaralanmıştı.
Tarih: 26 Ağustos 2020
Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Güçlü ve Serin kırsal mahallerinde 2 aile arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan silahlı kavgada 3 kişi ölmüş, 2 kişi yaralanmıştı.