Eskiden kalma siyasetçilerden Deniz Baykal, 2019'a dair durmadan hesaplar yapıyor, yüzde kırk dokuzu yüzde elli bire çıkarmanın yolunu arıyor.
Baykal'ın ne yapabileceği meçhul. Ama onun hesaplarının gösterdiği bir gerçek var: Türkiye siyasetinde parlamenter sistemin baraja dayalı seçim sonucu gerçekleri tarihe karıştı. O sistemde yüzde onu yakalayanın oyunun değeri vardı yalnızca. Yüzde onu bulmayan idare dışında kalıyordu. Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkanlar yeni sistemin halkı idarenin dışında bırakacağını iddia etmekle fena yanıldılar veya bilerek aldattılar. Artık Meclis'te temsil edilsin veya edilmesin her oyun değeri vardır. Oyu ne kadar az olursa olsun artık her siyasi hareket, Türkiye siyasetinde bir ağırlığa sahiptir. Zira cumhurbaşkanı seçilmek isteyenler, kimi zaman tek oya muhtaç olacak ve görev yaparken o oyun değerini bilmek durumunda kalacaktır. Oy sayısı sınırlı hareket ve partiler için bu büyük bir fırsattır.
Sanırım elitist CHP'lilerin de bundan haberi vardı, onlar bugüne kadar ciddiye alınmayan fert ve küçük yapı oylarının hesaba katılmasını jakoben ve seçkinci sistem anlayışlarına aykırı buldular. Daha önce Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karşı çıktıkları gibi yürütme yetkisinin halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanında toplanmasına da karşı çıktılar. Her zaman olduğu gibi halkın menfaatini değil, seçkin sınıfın menfaatini düşündüler. Ama halkın karşısına çıktıklarında elit yapının menfaatini halkın menfaati gibi izah ettiler. Ne yazık ki halkın bir kısmı buna aldandı, bundan sonra aldanmaması ise siyasetle iştigal edenlerin her oyun değerli olduğu gerçeğini dikkate alarak hareket etmelerine bağlıdır.
Belki ayrı bir yazının konusudur ama burada ifade edilmesinin de bir mahsuru yoktur: FETÖ'ye verilmiş temel görevlerden biri de Türkiye'de dindar seçmenin iktidar çıkaramayacak kadar bölünmesidir. KHK'larla görevden atılmalardaki özensizliğin yol açacağı mağduriyetler buna dolaylı olarak hizmet edebilir.
FETÖ gayrı İslami bir yaşam tarzına sahip ailelerin çocuklarını dindarlaştırmadı, dindar ailelerin çocuklarını gasp etti. Bu şuurlu aileler çocuklarını FETÖ'ye kaptırdılar ama siyasi tercihlerini kaptırmadılar. Çocuklarının yönlendirmesine rağmen siyasi tercihlerini değiştirmediler.
Ana dindar kitle yoksuldur, onun için çoğu zaman malı canından bile kıymetlidir, canını feda etmekten çekinmez ama malının elinden alınmasını da affetmez. Boğazından kısıp artırdıkları ile okuttuğu evladının hapse girmesinden çok işsiz kalmasına kahrolur. KHK'larla yapılan görevden atılmaların böyle devam etmesi ve tashih edilmemesi durumunda uzun vadede siyasi tercihleri etkilemesi kaçınılmazdır.