Mizacının biraz sert olmasından dolayı ailesinde yaşadığı sıkıntıları dile getiren okuyucumuz şöyle diyor:
“Kendimi bildim bileli kaşlarım çatık ve suratım asık. Böyle yaratılmışım. Haliyle öyle gülen bir yüzüm yok. Sevincimi ifade ederken çevremdekiler bunu pek hissetmiyor. O yüzden de beni ilgisiz olmakla suçluyorlar. Az öfkelensem bu tavrımı çok abartıyorlar.
Evdekilere bir defa bile vurmuş değilim. Ama her kızdığımda evde bir şeyleri kırıp döküyorum. Eşim de buna aşırı tepki gösteriyor. Bir kaç defa eskiden biri görüştüğü çok dedikoducu bir arkadaşı var, ona bahsetmiş. O kadın da, benim şiddet gösterdiğimi, bir şikayet etse benim işimin biteceğini söylemiş. Eşim de, benim eşyalara zarar versem de kendisine vurmadığımı söylemiş. Ancak kafasına böyle bir seçeneğin gelmesi bile çok büyük bir fitne oldu. Ben ne zaman öfkeye kapılsam, hemen o konuyu açıyor. Şiddetin cezası varmış, bak sen bilirsin diyor. O zaman da kan beynime sıçrıyor, deliye dönüyorum. Başıma kötü şeyler gelmesinden korkuyorum..”
Allah-ü Teâlâ, insanları farklı huylarda yaratmıştır. Kimi insan sıcak, kimi soğukkanlıdır. Kimi çabuk gerilir, kimi çok halim selimdir. Kimi sürekli esprili ve güler yüzlü iken kiminin tebessüm ettiğini bile görmek zordur.
Eşler, zamanla birbirlerinin neredeyse tüm yönlerini tanıyacakları için tepkilerinde de ölçülü olacaklardır. Öfke, irade ile durdurulmadığı zaman, şartlara ve şahıslara göre farklı vahim sonuçlar ortaya çıkarabilir. Kalp kırmak yerine, kafa kol kırmak yerine eşyanın kırılması daha ehvendir. Tabi bunun sürekliliği de makul görülemez.
İnsan, herhangi bir aşırı davranışı için; “benim yaratılışım böyle, ne yapayım” diye bir mazeret belirtemez. Bu hakkaniyete uymaz. Kendi yanlışını fark ettiğinde bunu düzeltmek için çaba göstermesi gerekir.
Öte yandan hukukun en temel ilkelerini iptal ederek kadına yönelik şiddetin son bulacağı zehabına kapılan bir tuhaf irade karşısında aile daha da kırılgan bir hal almıştır.
Okuyucumuz, evvela sinirlenmesine neden olan etkenlerin varlığını tespit edip onları azaltmaya yönelmeli sonra dua etmeli, ardından da asabi hale teslim olmamalıdır. Hz. Ömer'e halifelik tevdi edildiğinde, kendisindeki öfke için Hak Teâla'ya niyazda bulunmuştur.
Eşinin tehdit gibi söylediği sözleri de ciddiye almamalı, ona olan muhabbetini fedakarlıkla göstermelidir. Bunun için basit şeylere takılmamalı, güzel yönlere odaklanmalıdır.
Dua bekleriz.