Kehf, dağ içinde oyulmuş büyükçe mağaraya verilen isimdir. Keyif ise rahatlık, tasasızlık ve heves demektir.
Keyfiyet, nitelik ve vasıftır. Bir şeyin keyfiyetini bilmek ve anlamak için “nasıl” sorusu sorulur. Nitekim, “Elemtere keyfe” yani “Gördün mü nasıl”(Fil:1) buyrulur.
Kur'an'da zikredilen Ashab-ı Kehf, bir gurup inançlı gençtir. “Allah, onların hidayetlerini artırdı” (Kehf:13). Sonuç olarak çok güzel bir örnek oldular. “Ashab-ı keyf” olmadılar.
‘Bulundukları toplumun içinde kendilerini korumaya almak; hevesten, boş işlerden, inkârdan, boşluktan uzaklaşmak için mağaraya sığındılar.' (Bkz. Kehf:16)
Bunlar boş keyiften uzaklaşıp keyfiyeti, niteliği, kaliteyi, lezzeti istediler.
Günümüz gençliği maalesef genel olarak keyif gençliğidir. Her şeyleri keyfidir. İdealist değildir. Fikri, zikri “Nasıl daha fazla keyif alırım?” üzerine odaklıdır.
Günümüz gençliği merak etmiyor. Bilakis şüphe ediyor. Şüphe ettiği için de keyfiyeti-niteliği aramıyor hep keyif arıyor. Oysa haz ve mutluluk, hakiki keyif hikmetli ve ibretli bir “nasıl-keyfe” sorusunun cevabında ve tabi kehfin derinliklerinde saklıdır.
“Hak Teâlâ kulaklarını tıkayıp onları yıllarca mağarada tuttu” (Kehf:11). Kehf Gençleri keyfiyeti arıyordu. Onlar keyif için yeterince imkân sahibiydiler. Kulakları boş laftan sıkılmıştı. Hoş bir seda işitmiyorlardı. Hakkın sözünü, içlerindeki sağduyunun sesini duyacakları yalıtımlı bir yer arıyorlardı. Orada kendilerini dinleyecek, dinledikçe dinleneceklerdi. Çünkü insan, Hakkın sözünü dinledikçe dinlenir. İnsan boş sözler, çirkin sesler dinledikçe dinginliğini ve huzurunu kaybeder.
“Sonra da iki gruptan hangisinin, daha doğru hesap (istatistik) tuttuğu ortaya çıksın diye tekrar onları uyandırdık”(Kehf:12)
Ayette geçen “ihsa” lafzının bir anlamı da istatistiktir.
İstatistik; bir sonuç çıkarmak için verileri toplayıp yorumlama, özellikler arasındaki ilişkiyi araştırma gibi uğraşları olan bir bilimdir. İşte “Kehf Gençleri” ile “Keyf gençleri” arasında istatistiki fark böyle ortaya çıkıyor. Başarı, üretim, değer, onur her açıdan biri artan diğeri azalan bir grafiktir. İşin ehli bunu mutlak değerle ve rasyonel bir şekilde görür ve ifade eder.
Ashab-ı Kehf'in bir ismi de “Ashab-ı Rakim'dir”(Kehf:9). Bu da rakamdan gelir. Çünkü bunların kıymeti rakamlara da dökülebilir. Matematiksel olarak da dereceleri ve değerleri bellidir. Tam sayılarla da kesirli sayılarla da bunu net bir şekilde görmek mümkündür. Bunlar istikamet ettikleri için sayı doğrusu üzerinde sonsuza kadar artan bir şekilde değer kazanırlar. Bunların her biri yüksek rakımlı dağ gibidir.
“Şu bizim kavmimiz, Allah'tan başka ilâh edindiler. Onların ilâh olduğuna dair açık bir delil getirselerdi ya!?” (Kehf:15). İşte bu Ashab-ı Kehf'in kalitesini, fazlını ve farkını ortaya koyuyor. Dikkat edilirse kavimlerinden keyfiyet istiyorlar “nasıl olur”un cevabını arıyorlar. Sadece keyiflerine bakmıyorlar.
“Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin."(Kehf:19) dediler.
Dikkat edilirse uykudan kalktıkları anda bile keyiflerini düşünmüyorlar. Rızıkta temiz olanı, kaliteli olanı istiyorlar. Elhasıl keyfiyeti istiyorlar.
Ashab-ı Kehf sadece tarihi bir misal, bir kıssa değildir. Her an yaşanan, tekrarlanan rasyonel bir vakıadır. Bugün de “Kehf Gençleri”, “Keyf gençleri” vardır. Keyfi için çirkin seslere, boş sözlere duyarsız gençler olduğu gibi içten içe kendini korumaya alan, kendini dışarının kötülüklerine kapatan, marifet denizinde nefsini kendine sefine-gemi yaparak sahil-i selamete kaptanlık eden gençler de vardır.
Elhasıl, “Ashabı Kehf” keyf değil keyfiyet ehliydi.