Ortadoğu siyasetinde bir gün sonra neyin olacağını kestirmek çok güçtür. Bölge, emperyalistlerin çizdiği sınırlarla un ufak olduğundan beri istikrarı arıyor ama bir türlü bulamıyor. Oyun içinde oyunlar sergileniyor. Olup biten her şey başkalarının izni dahilinde ve çıkarları doğrultusunda sahneye konuyor. Çoğu kez sahnelenen bu kirli oyunun içinde bulunanların kendilerini kahraman görmeleri ise hem düşündürücü hem de üzücü.
Suriye meselesinde en çok zararı Türkiye gördü ve görmeye de devam ediyor. İlk yıllarda düşülen hataların şimdi telafisi de çok daha riskli hal almış vaziyette. Suriye sahasında ABD ve Rusya'nın icazeti olmadan hiç bir şey yapamayan bölge ülkelerinin kalıcı bir barışın sağlanmasında da etkin bir rol alamayacakları anlaşılıyor. Şayet geçen beş yıl zarfında İran, Türkiye ve Suudi Arabistan, başlarına örülen tuzağın farkında olarak Suriye'de istikrarı koruma konusunda hassas olabilselerdi bunca acı ve yıkımlar olmayacak, kendileri bu kadar ekonomik ve askeri zarara uğramayacak ve bunca masumun kanı da heder olmayacaktı.
Bugün bölgemizdeki olup biten olayları doğru tahlil edebilmek için biraz daha gerilere gitmek gerekir sanırım. Şayet Irak işgal edilirken bölge ülkeleri ABD'ye destek vermeselerdi şimdi bu şiddet ortamı da olmayacaktı. Terör ve şiddeti üreten de, besleyen de ABD ve müdahalesi olmuştur. Oluşturdukları bataklıkta türeyen mahlukları temizleme ihalesini de yine bize yüklüyorlar. Gelin görün ki, emperyalistlerin kirlettikleri topraklarımızın bu temizlik işinin ihalesini almayı da bir başarı ve zafer olarak görüyoruz. Oysa ABD'nin ihsan kabilinden lütfettiği bu ihalenin de amacı kirli ve karanlıktır. Gerçek amaç, bizi bu kirli bataklığın içine çekerek daha da kirletmek ve kendine bağımlı kılmaktır.
15 Temmuz başarısız darbe girişiminden sonra ABD'nin Erdoğan için (B) planının onu Saddamlaştırmak olduğunu söylemiştim; şimdi bu konudaki endişelerim daha da artıyor. Öteden beri Türkiye'nin güvenli bölge ısrarına hiç dönüp bakmamış olan ABD, şimdi Cerablus için operasyon onayı veriyor ve sembolik destek de sağlıyorsa bunda bir hinlik yoktur demek saflıktır bence. Suudi Arabistan'ı Yemen bataklığına iten planın aynısıdır bu. ABD, bugün Deaş için verdiği operasyon icazetini yarın PYD için de verirse şaşırmayacağım.
Bu operasyona izin ve icazetin verilmesinin önemli sebeplerinden biri de, ABD'nin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğu gerçeğini gizlemek ve unutturmaktır. Bu, çok sinsi psikolojik bir oyundur. Gülen'in iade işi konusunda ise ipe un serdikleri belli zaten. Türkiye bu konuyu artık unutsun bence.
Şimdi büyütülen Deaş canavarı ile nasıl baş edilebilecek? Altmış ülkenin oluşturduğu koalisyonun iki yıldan beri sürdürdüğü havadan operasyonlarla bitmeyen örgüt, Cerablus operasyonuyla mı bitecek? Elbette değil. Hatta örgütün bu müdahaleden sonra daha da güçlenme ihtimali var. Evet dış müdahaleler bu tür örgütlerin daima işine yarar.
Türkiye'nin kendi açısından Cerablus oyununa girmesinin asıl amacı ise başkadır. Operasyonun adından da anlaşıldığı gibi asıl amaç, PYD'yi Fırat'ın doğusuna çekilmeye zorlamak ve Cerablus-Azez arasında güvenli bir bölge oluşturup PYD koridorunun oluşumunu engellemektir.
Türkiye, Suriye'de öteden beri PYD'nin bir statü elde etmesine karşı çıkıyor. ABD ile Suriye konusundaki anlaşmazlığın temel nedeni de bu zaten.
Bölge kendi işini kendisi yapamayınca işe başkaları el atıp sahipleniyor. Bu da ümmete bir hayır getirmiyor.
Kürt sorunu nihai bir çözüme ulaştırılamazsa Batı'nın bölgedeki müdahale süreci de bitmez ve hiç kimse rahat edemez. Bölgenin iki ana sorunundan ikincisinin Kürt sorunu olduğunu asla unutmamak gerekir. Türkiye, Kürtlerin israil'i değil, hamisi olmaya aday olmalıdır. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan başarabilir. Şayet Erdoğan bunu da başarabilirse tarihteki ünlüler arasına girmeye hak kazanır ve gerçek bir İslam kahramanı unvanını bihakkın elde etmiş olur.