Dünyayı yöneten ve gündemimizi belirleyen devletler var.
Onlara güven noktasında iyimser bir tablo yok.
Kusura bakmasınlar hiç de iyimser bakamıyoruz onlara.
Şüphelerle dolu bir geçmişi olanlara nasıl iyimser yaklaşabiliriz ki?
Yediği ve içtiği kan olan, işi gücü mikrop üretmek olan müstekbirleri nasıl iyi görebiliriz ki.
Her ne kadar iyi bir bakış açısına sahip olsak da, onlara karşı iyi bir bakış açısına sahip değiliz.
Başımıza ne tür çoraplar ördüklerini bilmeyen yok.
Her konuda olduğu gibi sıcak savaşlar, soğuk savaşlar ve biyolojik savaşlarla karşı karşıya kalıyoruz dersek sanırım yanılmıyoruz.
İnsanlığın baş belası zalimler ve insanlığın baş belası insan...
Türlü entrikalarla dünyayı cehenneme çevirmeye çalışanlar, bizleri yaşanmaz bir dünya, dertler yumağı, gelecek kaygısı ile baş başa bırakanlar....
Yaklaşık iki yıldır insan yaşamını hayatın her alanında olumsuz etkileyen covid belası...
Çıkışı, gelişmesi ve etki alanına baktığımızda hafife alınmayacak derecede tahribatlar oluşturdu.
Devletlerin, yani toplumların hiyerarşik yapı ve düzenlerinde bir boşluğun oluşmasına neden olmuş gibi.
Vurdumduymaz, sorumsuz davranışları da beraberinde getirdi adeta.
Agresiflik hayatın her alanına sirayet etmiş.
Covid’le yatıp Covid’le kalkıyoruz.
Maske, mesafe, hijyen kuralları, HES kodu, kes kodu! derken, şimdi de tüm bu kurallarla beraber aşılama dönemine geçildi.
Fakat bir türlü aşılama ile ilgili kuşkuları bertaraf edecek bir bilimsel açıklama yok.
Aşılama netlik kazanmıyor.
Tatmin edici ve kafalardaki soru işaretlerini giderecek bir çalışma yok.
Aşı olan oluyor.
Ebetteki isteyen aşı olabilir.
Fakat olmak istemeyenler de yok değil.
Olmayan ise zorlama yoluyla olacak gibi.
Acaba diyorum aşı olmayanlar aforoz edilecek mi?
Ya da cadılar avı başlatırlar mı?
Aşının güvenirliği konusunda bilimsel anlamda bir ikna çalışması var mı?
Varsa bu çalışma yapılacak mı?
Acaba bu iş nasıl çözülecek?
Her ne kadar kendi yöneticilerimize güvensek de dünyanın sahibi olduklarını iddia edenlere güvenemiyoruz.
Hele bu muhatap canavarlaşmış insan tipi ise, bir hayli çıkmaza giriyor diğer insanlar.
Dünyaya yön veren devletlere nasıl güvenebiliriz ki? Allah korkusu olmayan, mikrop üretip ithal eden, vicdan ve merhameti körelmiş nizam ve sistemleri ile kan kusturan...
Onlar her yerde ve her taşın altında.
Perde arkasında onlar var.
Biz ise perde arkasını göremiyoruz.
Perde arkasını görebilecek ilim, bilgi birikimimiz de yok.
Bizler vahiysiz kalınca basiret gitti, ilim gitti, bilim gitti.
Basiretimiz kayboldu, ne önümüzü ne de perde arkasını göremez olduk.
Bilim ve ilim, öfke ve şehvet gücünün elinden kurtulup tam azade olmadan, anlamın yerini güce bıraktığı bu çağda, bilim masumiyetini bunlardan kurtarmadan ve asıl sahiplerine kavuşmadan, daha çok mikrop türleri ile karşı karşıya kalacağız.